Birlikte seyahat eden Öykü Doğan ve İdil Atay, 20 yıldır arkadaş. Seyahat etmenin keyfini deneyimleyen ikili, yola çıktıkları ilk günden beri ‘bunu alacağıma uçak bileti alırım’ mantığıyla hareket ediyor.
Sık sık birlikte seyahat eden 20 yıllık dost Öykü Doğan ve İdil Atay, seyahat hazırlıkları sırasında gidecekleri yere ait Türkçe kaynak bulamayınca deneyimlerini yazıya dökmeye başladı. İçerikleri kendi beklenti ve isteklerine göre esprili ve samimi bir dille hazırlayan ikili, olumlu tepkiler alınca bunu işe dönüştürdü. Oitheblog.com adresinde deneyimlerini paylaşan ikili, seyahat etmeye başladığı günden beri ‘bunu alacağıma uçak bileti alırım’ mantığıyla hareket ediyor.
Sizi çok kısa tanımak istesek?
Biz Öykü ve İdil, oitheblog.com’un kurucularıyız. Yaklaşık 20 senelik dost (zaten 25 yaşındayız), 4 senelik ev arkadaşı ve 2,5 senelik iş ortağıyız. Normalde birimiz senaristlik, birimiz de Türkiye’de yaşayan yabancılara danışmanlık yapıyorduk ancak bir süre önce ikimiz de işlerimizi bıraktık ve tam zamanlı olarak oitheblog.com’u işimiz haline getirdik. Web sitemizde ve sosyal medya sayfalarımızda da hem yabancı ülkeler, hem Türkiye üzerine çeşitli rehberler, seyahat ve yaşam üzerine makaleler yazıyor, röportajlar yapıyoruz. Ayrıca şu ana dek GQ Türkiye, Trendsetter İstanbul gibi dergilerde yazarlık yaptık ve şimdi de Tempo Travel’da yazmaktayız. Amacımız klişeden uzak, “Paris’te Eiffel’i ziyaret etmeden dönmeyin” tadında içerikler değil, daha özellikli içerikler oluşturmak ve bu çizgimizden çıkmamak. Bunu da mümkün olduğunca esprili, samimi bir dille aktarmaya çalışıyoruz, daha çok arkadaşımızla konuşurmuş gibi bir havamız olduğunu da söyleyebiliriz.
Seyahat tutkusu hobiden daha öteye nasıl geçti?
Biz birlikte sık sık seyahat ediyor, hatta yer yer bunu ekip halinde gerçekleştiriyorduk. Ancak açıkçası özellikle bizim başladığımız zamanlarda büyük bir Türkçe kaynak sıkıntısı vardı. Türkçe içeriklerde çoğunlukla aradığımız cevapları bulamıyorduk, bulduklarımız da genellikle klişelerin ya da rehberlerden kopyalanmış yazıların ötesine geçemiyordu. Biz de zaten uzun süredir birlikte bir girişimde bulunmak istediğimiz için bunu bir projeye çevirebileceğimizi düşündük. Ne ile karşılaşmak, ne okumak istiyorsak o tarzda yazmaya başladık. Sanırsak samimiyetimizin de etkisiyle kısa sürede çok olumlu reaksiyonlar almaya başlayınca bu işten aldığımız keyif de giderek arttık. Hürriyet Gazetesi’nin “En Uzman Web Sitesi” ödülünü almamız ile tamam dedik, galiba bu bizim işimiz olabilir.
Deneyimlerinizi OiTheBlog ismiyle paylaşıyorsunuz, bu isim nereden çıktı?
Çoğu kişi bu ismi Öykü ve İdil’in baş harflerinden yola çıkarak koyduk zannetse de aslında İngilizce öncelikli olmak üzere birçok dilde selamlaşmak için kullanılan, “Hey, merhaba, selam” sözcükleri yerine geçen bir kelime. Biz de o anlamı üzerinden giderek seçmiştik. Sonrasında biz de bir “aa, bu bizim isimlerimizi baş harfleri de oluyor yahu” aydınlanması yaşadık tabii ama, asıl amacımız o değildi.
OiTheBlog.com bloguna girenleri neler bekliyor?
Oitheblog.com’da temelde karşınıza seyahat ve yaşam alanında içerikler çıkıyor. Bunlar gezi rehberleri de olabilir, yeme içme ya da gece hayatı üzerine notlar da olabilir, festival ve etkinlikler üzerine de… Sitede yalnızca seyahat, mekan gibi şeyler yazmakla kalmayıp, kişisel olarak ilgi duyduğumuz ya da deneyimlediğimiz şeylere de yer veriyoruz. Ayrıca gittiğimiz ülkelerde tanıştığımız lokallerle ya da etkilendiğimiz isimlerle röportajlar da gerçekleştiriyoruz. Yani kendimize bir kısıtlama koymadık, ancak tabii ki oturup “Bu ay Merkür retrosu sizi nasıl etkileyecek” gibi çok alakasız konulara da girmiyoruz.
Seyahat rotanızı belirlerken öncelikle neye dikkat ediyorsunuz?
Bu durum birçok etkene göre değişebiliyor. Bazen Instagram’dan insanlara “nereye gidelim arkadaşlar?” diye sorup gelen cevaplara göre gittiğimiz bile oldu. Bazen uygun fiyatlı bilet yakalayıp gittiğimiz, bazen projelere göre hareket ettiğimiz, bazen de bir etkinlik görüp “hadi buraya gidelim” dediğimiz oluyor. Öyle net bir şey yok yani.
[button color=”” size=”” type=”square” target=”” link=””]
En’leri & İlk’leri
En sevdikleri yurt içi destinasyon: Türkiye’yi henüz favori belirleyecek kadar iyi keşfetmedik ama Kaz Dağları ve civarını çok severiz mesela
En sevdikleri yurt dışı destinasyon: Şimdilik İzlanda, Küba, Arjantin, Şili dörtlüsü
Şu an bileti olsa gidecekleri ilk yer: Japonya ya da Yeni Zelanda
En son seyahat ettikleri yer: Graz
[/button]Seyahatlerinizde yaşadığınız en ilginç ve unutamadığınız bir anı paylaşabilir misiniz?
Bunu seçmek bayağı zor ancak son dönem favorilerimizden birisi Uruguay’da geçiyor. Yemek yediğimiz restorandaki garson ile muhabbet içine girip bir nevi arkadaş olduk. Kendisinden “nereye gitsek, ne yapsak” önerileri almaya çalışırken samimiyetimiz iyice ilerledi ve bize mesaisinin bitmek üzere olduğunu, bizimle geleceğini söyleyerek içeri gitti. O sırada yanımıza birkaç kişi geldi ve “siz onu nereden tanıyorsunuz, nasıl böyle samimi oldunuz?” gibi sorular sormaya başladılar. İlk başta neler olduğunu anlayamadık ancak sonradan öğrendik ki arkadaş Uruguay’da bayağı ünlü bir rock yıldızıymış ve bu işi garsonluk ile birlikte yürütüyormuş. Bu durumun bize tuhaf gelmesi tabii ki tamamen büyüdüğümüz, yaşadığımız dünyanın koşulları ile alakalı, Uruguay’da böyle şeyler çok normal ve bu durum bizi çok şaşırtmakla birlikte çok da etkiledi. Neticede artık Uruguay’da kızların tişörtlerini giyip konserlerinde kendini kaybettiği bir rock star arkadaşımız var.
Son olarak söylemek istedikleriniz?
Seyahat etmeye başlamak, bir cesaret ile yollara düşmek kendinize yapabileceğiniz en iyi yatırım. Eğer herhangi bir tereddüttünüz, endişeniz varsa acilen onları bir kenara koyun ve en azından yılda 1 kez bile olsa kendinizi tanımadığınız bir kültürün ortasına bırakın. Biz seyahat etmeye başladığımız günden beri her şeye “bunu alacağıma uçak bileti alırım” mantığıyla bakacak noktaya geldik, bunun bir sebebi olmalı.
Bence gayet başarılı olacaklar gibi duruyor. Öykü Doğan ve İdil Atay’ı destekliyoruz iyi çalışmalar.