Ağustos sıcağı her yeri sarmış durumda. Basmane Tren İstasyonu’na heyecanla giriş yapıyorum. Arkadaşım yolda, o gelmeden biletleri almalıyım. Bilet kalmayacak diyerek endişe ederken, şükür yer varmış…
7 Yeni Lira 25 Kuruş İzmir-Denizli treninin bilet ücreti. Otobüsler bu fiyatın en az iki katına taşıma yaparken demiryollarının neden gelişmediğini, geliştirilmediğini soruyorum kendi kendime…
Pulman olarak tabir edilen biletlerde koltuk numarası filan yok. Erken binen yer kapar usulü derhal yer aramaya başlıyoruz. Kendimizce uygun bulduğumuz bir yere hemen oturduktan sonra, trenin kalkmasını bekliyoruz. Bir yandan terliyoruz da…
İlk defa uzun bir tren yolculuğu yapacağım. Heyecanlıyım.
Çoluk çocuk, valizlerle çuvallarla binmeye çalışıyor insanlar. Her an gürültü var. Tren kalkıyor. Ray sesleri kafamın içinde…
Bir süre sonra alıştığım tren gürültüsüne, alışamadığım çocuk sesleri eşlik ediyor. Çıldırmak üzereyim. Sahte kahkahalar atıyorum çevreye. Arkadaşımla müzik dinlemeye çalışıyoruz. Çocuk sesleri engelliyor. Yan tarafta gençten bir bayan elinde bir kitap bir şeyler üzerinde uğraşıyor, belli. Daha doğrusu uğraşamıyor. Gürültü onun da aklını başından almış olmalı.
Dayanamıyor, bağırıyor artık. Nerede bu çocukların annesi?
Kadınlar hızla gelip çemkiriyor. “Çocuk bu yapar, ne bağırıyorsun?”
“Uzmanlık sınavına gireceğim ders çalışmaya çalışıyorum lütfen ama biraz daha dikkat edin!”
Kadınlar ne söylendiğini anlamamışçasına geri dönüyorlar. Çocuklar aynı gürültüyle devam.
Bu kez ben bağırıyorum. “Çocuklar lütfen, başımız ağrıdı”
Kahkaha atıp koşturmaya devam ediyorlar. Başım çatlıyor.
Saatler geçmiyor. Bu kadar yavaş giden bir tren hayatımda görmemiştim diyeceğim. Trene binmeyeli yıllar olmuş, hele ki trenle uzun yolculuk hiç yapmadım. İnsanların neden trene binmediğini anlıyorum yavaş yavaş…
2 saat geçti ilerleyemiyoruz. Aydın’a yaklaşıyoruz sanırım. Araba ile olsa bir saat süren yolculukta ilk şehir değişikliği yapılacak. Adım başı durulan istasyonlarda ellerinde horozları, yiyecek paketleri, erzakları ve çocukları olan köylüler biniyor. Her seferinde ayrı yaygara.
Görevli geliyor. Bir delik açıyor biletimizde.
Kemal Sunal’lı köy otobüs yolculuklarındaki manzaralarda hissediyorum kendimi. Her sahnede elinde ağır bir valiz olan biri, diğer elinde ya çocuk ya tavuk ya da horoz!
Uzunca bir süre geçiyor, fenalık geçirmek üzereyim. Kaç saat sürer bu yol diyorum bilen yok. İzmir Denizli otobüsle 3 saat.
Zaman zaman çift şeride çıkan demiryolları uzun bir süredir tek olarak gidiyor. Etrafımızda Ege Ovaları. Karayolunun kıyısından gittiğimizde her araba treni geçiyor.
Sinirleniyorum. Yavaş gittiğimiz aklıma geliyor.
Arkadaşıma dayanamayacağımı ve uyuyacağımı söylüyorum.
Saatler sonra uyanıyorum. Kalkıştan 7 saat 25 dakika geçmiş Denizli’ye giriyoruz.
7 Yeni Lira 25 Kuruş’luk bilet; 7 saat 25 Dakikalık yol.
Şimdilerde revize edilmeye çalışılan demiryolları; zihniyet değiştir, çağ atla artık!