Komşularımızla sıfır sorun politikasıyla birlikte art arda kaldırılan vizelerle hem komşu ülkelerden Türkiye’ye, hem de Türkiye’den komşu ülkelere çok sayıda turist gider oldu. Bu vesileyle patlama yapan taleplerle beraber yepyeni bir ticari alan yaratıldı.
Turizmin önemini yıllarca keşfedemeyen, keşfetse de organize edemeyen Türkiye bu şekilde iyi bir adım atmış oldu.
Kuzey Afrika’nın ardından yükselen tansiyon ve iç karışıklıkların Suriye’ye sıçramasıyla binlerce mültecinin Türkiye kapılarına dayanması ise vizeleri kaldıran iki ülke için ciddi bir sorun teşkil etmeye başladı. Tıpkı Fas ve Tunus’tan kaçanların İtalya’ya kaçmasıyla beraber Schengen anlaşmasına dahil olan diğer AB ülkelerinin İtalya’ya ciddi baskılar yapıyor olması gibi.
Hatırlayacağımız üzere Fransa İtalya sınırındaki gümrüksüz geçiş noktalarını kaldıracağını, sınırdaki denetimleri arttıracağını söyleyerek İtalya’yı uyarmış, AB kendi içinde Schengen’i kaldırıp kaldırmamayı tartışmaya başlamıştı.
Aynı zamanda Danimarka Türk işçilere uyguladığı vize kararının haksız bir karar olduğunu dillendirerek en kısa zamanda bu karardan vazgeçeceğini ilan edince Danimarka’nın komşuları ayaklandı bu kez. Almanya Danimarka’yı uyararak geçmiş anlaşmaları dikkate almasını ve buna göre hareket etmesini diplomatik yollardan iletti.
Türkiye’nin Suriye sınırında yaşadığı sorunları Avrupa’da kendi arasında çok yakından hissediyor kısaca söylemek gerekirse.
Ancak sınırlarda yaşanan bu karışıklıklar bahane edilerek vizesiz seyahatlerin bir kez daha engellenmeye çalışılması, bu avantajdan yararlanan tüm vatandaşlar için oldukça üzücü bir durum.
Dünya uluslarını sınırlandıran ve turistik faaliyetler önündeki en büyük, ciddi engel olan vizeler var olmayı sürdürdükçe toplumlar birbirlerini tanıyamayacak, kaynaşma ve dolaşım sürekli olarak engellenecektir.
Devletlerin en büyük korkusu özellikle gelişmiş ülkelere doğru gerçekleşen mülteci ve yasadışı göçler. Ancak geldiğimiz bu noktada bu eylemlerin önüne geçmek doğru bir diyalog ve etkili önlemlerle gerçekleştirilebilir.
Önlem denilince ilk aşamada akıllara gelen daha sıkı bir gümrük uygulaması olabilir ancak kesinlikle vize ve toplumsal engeller olarak düşünülmemeli.
Yasadışı harekete, göç trafiğine dur diyebilmek devletlerarasındaki akılcı çözümlerle çok daha kısa süre içerisinde halledilebilir.
Vize engeli sebebiyle dünyanın birçok bölgesine gitme eyleminden mahrum olanlar için –turistler- ortak programlar geliştirmek, iletişim ve etkileşimi arttırmak hem kaynaşmayı arttıracak bir etken olabilir hem de turizm vesilesiyle canlanan sektörler ile doğrudan ve dolaylı olarak artı sağlanır.
Bu yüzden vizesiz bir dünya dilekleri ile özgürce dolaşılan coğrafyalar görmek gerek.