Büyük şehrin kalabalığından ve kaosundan kaçmak için rotamı Türkiye‘nin kuzeyine çevirdim. Ekim ayının başında havalar henüz Karadeniz için bile fazla soğumamışken kendimi kuzeyin bu güzel ilçesinde buldum. Bartın iline bağlı bir ilçe olan Amasra‘ya ulaşmak için, Ankara-İstanbul otoyolundan Yeniçağa istikametinde çıkıp Bartın’a doğru ilerleyin.
Bartın’a vardığınızda Amasra tabelalarını takip edip iki farklı rotadan ilçeye ulaşım sağlayabilirsiniz. Yeni açılan Sinop yolundan ilerlediğinizde büyük tüneller ve bölünmüş yol ile yaklaşık 10 dakikada kendinizi Amasra merkezde bulacaksınız. Eğer eski yolu tercih ederseniz, yoldaki “Kuşkayası”nı görerek, daha virajlı ve uzun ancak daha manzaralı bir yoldan yaklaşık 15 dakikada Amasra’ya ulaşabilirsiniz.
Amasra Fatih Sultan Mehmed’in şu sözleriyle çoğumuzun hafızalarına kazınmıştı: “Lala, lala Çeşm-i Cihan bu mu ola?”. Fatih’in bu cümleyi neden sarf ettiğini eski yoldan gidip seyir terasına uğrarsanız kolayca anlayabilirsiniz. Anakaraya ince bir bağlantı ile bağlı bir yarımada ve iki limanı tepeden gördüğünüzde göze benzerliğini farkedeceksiniz.
Amasra’nın turistik sezonu haziran-eylül ayları olduğundan, bu mevsimlerde hafta sonları büyük şehirden farksız ve kalabalık olan Amasra, nisan-mayıs ve ekim aylarında daha sakin olur. Tercihiniz denize girmek değilse eylül sonu, ekim başı havalar soğumadan ama çok da sıcak değilken bu güzel ilçeyi ziyaret etmenizi tavsiye ederim.
Büyük liman genelde insanların denize girmeyi tercih ettikleri, uzun bir kumsala sahip, bir kısmında da teknelerin bağlı olduğu alan var. Buradan kalkan yatlarla Büyük Liman, Küçük Liman ve Tavşan Adası‘nı gezebilir, denizin üstünde manzaranın keyfini çıkarabilirsiniz.
Büyük Liman’a sırtınızı verin ve tarihi Çekiciler Çarşısı’na doğru ilerleyin. Meydana vardığınızda Amasra’nın kurucusu Amastris’in heykelini göreceksiniz.
Pers İmparatoru 3. Dara’nın yeğeni, Büyük İskender’in baldızı olan Amastris Amasra’yı M.Ö. 300-286 yılları arasında Amasra’yı kurmuş. Cenova ve Roma’dan sonra Bizanslıların yönettiği Amasra, Fatih Sultan Mehmet tarafından hiç savaşılmadan fethedilmiştir.
Amastris Heykeli‘nin sonunda Tarihi Çekiciler Çarşısı başlıyor. Eskiden bu çarşıda sadece yöreye özgü ahşap el yapımı eşyalar ve Bartın yöresine has bir el işi olan tel kırma işinin en güzel örnekleri satılırken şimdilerde diğer her yerin başına gelen ‘Çin işi’ ne yazık ki buranın da başına gelmiş durumda. Yine de bazı ahşap zanaatkarlarının elinden çıkma güzel parçalar bulmak mümkün. Ben evimdeki neredeyse tüm ahşap peçetelik, tepsi, kaşık gibi şeyleri gelip gittikçe buradan aldım. Bartın yöresinin geleneksel el işi ‘tel kırma’ örtülerin değişik örneklerini halen buradaki dükkanlardan alabilme şansınız var.
Çarşıdan çıkınca sağ tarafınızda yarım adaya ve kaleye giden yol uzanıyor. Amasra Kalesi, Romalılar tarafından inşa edilmiş, bugünkü surlar ise Bizanslılar tarafından yapılmış. Yarımadayı anakaraya bağlayan köprü ise yine Roma döneminde yapılmış ancak son yıllarda güçlendirme ve restorasyon çalışmaları ile bugünkü görüntüsüne kavuştu.
Küçük Liman daha çok balıkçıların ve kafelerin olduğu kısım. Burada Karadeniz’de bulabileceğiniz en taze balıkları yiyebilirsiniz. Balık yanında servis edilen salataları da çok özeldir.
Doğa ve denizin muhteşem buluşmasını hayranlıkla izlediğim, kalabalıktan ve gürültüden uzak kendimle kalabildiğim bu küçücük ilçe sizi de etkileyecektir. Şehirden uzak ama aynı anda her yere çok yakın olabilmek, bol oksijen, güzel yemekler, tarihi ve doğayı aynı anda kucaklayabilmek gerçekten de inanılmaz güzellikte bir deneyim. (Yazar: Asude Polat)
Hep duyduğum ama hiç göremediğim şehir. Güzelmiş.