Ege’nin saklı incisi olduğuna inanılan Nazilli, bereketli toprakların, zengin tarihin, güler yüzlü insanların, ve belki de hepsinden çok, uzun yaşamın kenti olarak bilinir. İçinde yer aldığı bereketli coğrafya bin yıllar boyunca medeniyetlere, antik kentlere, tarıma, ticarete ve savaşlara ev sahipliği yapmıştır.
Coğrafya derslerinden tanıdığımız, artık esprilerimize bile konu olan ‘Ege’de dağlar denize dik uzanır, Akdeniz’de ve Karadeniz’de ise paralel uzanır’ klişesi vardır ya, işte bu klişe Ege’de eğimin az olmasına sebep olur. Eğim az olunca, nehirler coşkun ve hızlı akamaz. Daha dingin ve kıvrımlar çizerek ilerlerler. Yunanca’da bu kıvrımların adı ‘meander’dir. Küçük ve büyük Menderes’in isimleri bu kelimeden gelir. Menderes, Ege’dir.
Küçük ve Büyük Menderes, Ege denizine kavuşmaya çalışırken, kıvrımlar halinde dolaştıkları Ege ovalarını bereketli topraklar haline getirirler. İşte bu bereket, antik çağlardan cumhuriyet Türkiye’sine kadar bu bölgeyi bir cazibe merkezi haline getirmiştir.
Nazilli de bu şanslı coğrafyayı paylaşan yerleşimlerden biri. Acaba bu bereketli coğrafya mıdır Nazilli’yi Türkiye’de en uzun ömrün olduğu yer yapan? Haberlerde halen ara ara çıkar. Yapılan araştırmaya göre Nazilli, Türkiye’de ortalama ömrün en çok olduğu yer çıktı denir. Şehrin hükümet konağında asılı olan “Tanrı, insanları uzun ömürlü olsun diye Nazilli’yi yarattı -Herodot” yazılı tabela adeta bölge insanlarının uzun ömrüne binlerce yıl öncesinden bir şahit getirir.
Acaba tanrıların iksiri denilen zeytinyağından mıdır bu uzun ömür? Kış aylarında bölgede seyahat ederseniz, yol kenarları boyunca uzanan zeytin tarlalarını dolduran, ağaçların üstünde ve altında zeytin toplayan köylüleri görebilirsiniz. Önce geniş ‘çadır’lar ağaçların altına serilir. Ardından erkekler ‘sırık’ları alarak ağaçlara çıkar ve ‘çırparak’ ağaçtaki zeytinleri yere serilmiş çadırlara düşürür. Kadınların görevi ise aşağıda zeytinleri sepetlere ‘devşirmek’tir. Bu zeytinler cinsine göre ya en yakın zeytinyağı fabrikasında sıkılarak altın sarısı, şifalı zeytinyağına dönüşecek; ya da tuzlu suda birkaç ay bekletilerek sonunda sofralık zeytin olarak masalarımızı süsleyecektir.
Belki zeytin yağı gerçekten tanrıların iksiridir; belki sarı, parlak görüntüsü bizim soluk, fani dünyamıza ait değilmiş hissi verebilir. Ama Nazilli ile özdeşleşen, cennetten gelmiş izlenimi veren ve zeytini de gölgede bırakan başka bir meyvedir: İncir. Aydın bölgesi tek başına dünyanın incir üretiminin büyük bir kısmını karşılar. Ancak şanssız dünyalılar, Aydın’ın ürettiği tatlı incirin sadece kuru halini tadabilirler. ‘Yaş incir’; yani kurutulmamış, yeşil incir o kadar hassas bir meyvedir ki, komşu şehre götürmek isteseniz bile hasar görür. O yüzden ‘yaş incir’ sadece Menderes ovasında yaşayan ya da yolu buradan geçen yolcuların bildiği ve istese de kimseyle paylaşamadığı bir sır gibidir.
Aslında kimse bilmez ama Nazilli’nin incir ve zeytini tıpkı Yin ve Yang gibi birbirini tamamlar. Zeytin kış, incir yazdır. Zeytin toplarken her bir zeytin tanesini almak için elinizi yere uzattığınızda toprağın soğuğu elinizi çarpar, adeta acıtır. İşte tükettiğiniz her bir zeytin tanesinin ardında böyle bir köylü emeği vardır. İncir toplarken ise sıcaktan yarı bayılır, alçak dallar altına sığınmaya çalışırsınız.
İncir tarih bounca insanlık için o kadar önemli bir meyveymiş ki, kutsal kitaplarda bile ismen değinilmiş. ‘İncire ve zeytine; Tur dağına; ve bu Emin Beldeye and olsun’ diye başlayan bir parça var Kuran’da. Adı da parçanın ilk kelimesi, yani ‘İncir’ suresi. Yorumculara göre ‘incire ve zeytine’ kısmı İsa’nın yaşadığı ve bölgeleri kastetmek için kullanılmıştır. Herodot Nazilli’yi uzun ömürlü insanların diyarı olarak anacak, Kutsal kitap 114 suresinden birine ‘İncir’ ismini verecek, Evliya Çelebi ise Ege için ‘Ovalarından yağ (zeytin) dağlarından bal (incir) akıyor’ diyecektir. İşte Nazilli böyle bir coğrafyada yer alıyor.
Tarihten bahsetmişken; Nazilli, yakın tarihin gördüğü büyük Yunan işgalinde bölge halkının verdiği mücadelenin önemli merkezlerinden biri, mücadelenin Yörük Ali Efe, Demirci Mehmet Efe gibi önemli figürlerinin geçiş noktasıdır. Yörük Ali Efe’nin dağa çıkışı ve Milli Mücadele’ye katılışı, yerel bir edebiyatçının kaleminden kapsamlı bir biyografi-roman’a dönüşmüş. Dolayısıyla eser, belki de farkında olmadan, dönem halkının ve köylülerin yaşamını kayda geçiren önemli bir etnoğrafik belge niteliğinde.
Nazilli’nin meydanındaki tek tarihi bina da, benzer bir düşünceyle, etnoğrafya müzesine çevrilmiş. İki katlı bu bina, geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemlerinin taş konak mimarisini çok iyi yansıtıyor. Holün iki yanında odalar, üst kata çıkan ahşap merdivenler… Odalarda pek çok ilin etnoğrafya müzelerinde olduğu gibi bölge insanının yöresel kıyafetleri; ip eğirmek, kahve öğütmek gibi günlük hayatın içinden işleri yapmak için kullanılan aletler, milli mücadelede kullanılan tüfek ve yatağanlar (kılıç); ve milli mücadele yıllarında yapılan bir görüşmenin balmumundan heykellerle canlandırması bulunuyor.
Müzenin hemen yanında ise Nazilli’nin ikinci önemli tarihi yapısı, tren istasyonu var. Aydın-İzmir arasında yapılan tren yolu, Türkiye’nin ilk tren yolu hattı. Belki de tren teknolojisi gelişip, Anadolu’yu bu yeni teknolojiyle bağlama ihtiyacı oluştuğunda ilk hattı buraya yapmaları bölgenin önemine işarettir. Ana yurdun demir ağlarla örülmesi misyonu yeni kurulan Cumhuriyet’in mimarı Atatürk tarafından da devam ettirilecektir. Bu misyon o kadar önemlidir ki, 10. yıl marşında Cumhuriyet’in başarılarından biri olarak 1 mısrayla anılacaktır: ‘Demir ağlarla ördük Anayurdu dört bastan’ Bu örme işleminin ilk ilmeği bu bölgede atılmıştır.
Ege kültürü Nazilli’de o kadar her öğesiyle hakim ki, ‘fast food’ seçeneği yalnızca pideden ibaret. Bu kentte arkadaşları ile dışarıda yemek isteyen kebap değil, pide yiyebilir. Ailesiyle eve sipariş vermek isteyen burger değil, sadece ve sadece pide sipariş edebilir. Pideciler her köşe başında, kebapçılar ise bu büyük ilçede yalnız 1-2 tanedir. Zaten Nazilli’ye komşu beldelerden olan Bozdoğan’ın meşhur pidecisi Mikado, bazılarına göre Türkiye’nin en iyi pidesini yapar. Gerçekten de bu yumuşak ve yiyimi kolay pidelerden tadan, İstanbul’da pide yemeyi bırakacaktır. Ege’nin bu ufak ve ana yollardan uzak şirin beldesindeki pidecinin Vedat Milör’ü bile ağırlamış olması, başarısının bir işareti olarak düşünülebilir.
Ancak Nazilli’nin komşularına gireceksek, bu çok geniş bir konu. Örneğin Türkiye’nin UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine dahil destinasyonlarından Pamukkale, Nazilli’ye sadece 1 saat uzaklıkta. Nazilli’den Pamukkale’ye otobüs bileti bile almadan, minibüslerle ulaşım sağlamak mümkün. Menderes ovalarının bugün olduğu gibi tarihte de nice önemli tarım ve ticaret kentlerine ev sahipliği yaptığını bilinen bir gerçek. Biz yalnızca dünyada bir eşi olmayan travertenleri bilsek de, aslında travertenlerin hemen yanındaki Hieropolis antik kenti, bugün bile kelimelerle anlatılamaz derecede ihtişamlı. Nazilli’nin diğer yanında ise bir diğer önemli antik kent Nysa yer alır. Az bilinen bu kent, bugün bile ayakta olan büyük antik tiyatrosu ile eskiden ne kadar görkemli bir merkez olduğunu belli ediyor.
Nazilli bir ilçe, ancak pekçok ilden daha büyük bir ilçe. Atatürk bile Nazilli’yi ziyareti esnasında ‘Nazilli istikbalde vilayet olacaktır’ demiş. Atatürk bu sözü, Nazilli Sümer basma fabrikasını ziyaret ettiğinde söylemiş. Sümer basma fabrikası Cumhuriyet’in ilk yıllarında bölgenin pamuğunu işlemek, zengileştirmek, çiftçiyi eğitmek ve bir sektör başlatmak üzere kurulmuş. Maalesef bu fabrika günümüzde kapalı. Geniş ve yeşillik olan arazisi bir dönem Aydın’daki üniversitenin bir kampüsü hizmet verdi. Bugün ise halka açık bir park ve ufak bir hayvanat bahçesine ev sahipliği yapıyor.
Özetle Nazilli, bereketli dağ ve ova topraklarının, antik kentlerden kurtuluş savaşı dönemi eserlerine kadar çok geniş bir tarihin, güler yüzlü ve tasasız bölge insanının kenti olarak ziyaretçilerine sürprizler vadetmeye devam ediyor. Biz onu yarışma programlarından Nazilli’in N’si olarak tanıyoruz, ama ismin arkasında sizi film setine çekecek antik kentler, cennetten düşmüş zannedeceğiniz tarım ürünleri ve belki de en önemlisi, ömrü uzun ve yüzü gülen sevimli insanlar bulacaksınız. (Yazı: Ufuk Yılmaz)
Cok aydinlatici bir yazi olmus tesekkur ederim.