İzmirlilerin çok da farkında olmadığı bir kültürel merkez Bergama.
Otobüs dolusu turistin keşfetmekten memnuniyet duyduğu Bergama hakkında ilçenin bağlı olduğu İzmir’de yaşayanların çok fikri olduğunu söyleyebilmek mümkün değil.
Antik dönemde sağlık merkezi olarak tanınan Bergama eczacılığın babası olarak bilinen Galenos’un da doğum yeri.
Günümüzde hala geçerli olan yılanlı tıp sembolünün bulunduğu Bergama, kültürel varlıklarıyla dünyanın ilgisini çekerken; biz henüz kendi insanımıza anlatamamışız bu güzellikleri…
İzmir’de yaşayıp rotasını bir türlü Bergama’ya çeviremeyenlere inat bir kez daha inadına gidiyoruz Bergama’ya.
Bergama’da görülmesi gereken en önemli üç merkezden biri Kızılavlu.
Yerlilerin kırmızı tuğladan yapıldığı ve önünde geniş bir avlusu olduğu için Kızılavlu olarak adlandırdığı Bergama Bazilikası, Mısır Tanrıları Tapınağı olarak da anılıyor.
Milattan sonra 2.yüzyılda Roma İmparatoru Hadrianus tarafından yaptırılan bazilika Mısır tanrısı Serapis’e adanmış. Yapıldığı dönemde Serapis Tapınağı olarak da isimlendirilen yapı gelecekten haber almak isteyen Romalılara hizmet veriyormuş.
Bugün Bergama ilçe merkezinde, şehrin tam göbeğinde kalan Kızılavlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı denetiminde bir örenyeri.
Yıllardır sürdürülen restorasyonda sevindirici gelişmeler olsa da yapı hala gizemini koruyor denebilir.
Asklepion ve Akropol’e ziyarete gelen turist gruplarının geçerken programına eklediği bazilikada insanoğlunun yıllar yıllar önce kendi eliyle ne tür işlere imza atabildiğine şahitlik etmek çok güzel.
İçinde ve bahçesinde görülesi birçok eseri barındıran bazilikanın yapıldığı yerde o dönem Selinus (Bergama) Çayı geçiyormuş. Çay iki ayrı tünelle kontrol altına alındıktan sonra bazilika inşa edilmiş.
Bergamalılar Hıristiyanlığı benimsemeden önce Yeraltı Tanrısı Serapis, Tanrıça İsis ve Harpokrates’e (Horus) tapıyorlarmış.
İki adet kuleyi de barındıran bazilikada bugün cami olarak kullanılan kule korunurken diğer kule harap durumda. Harap durumdaki kule Osmanlılar döneminde hapishane olarak da değerlendirilmiş.
Yapı üzerindeki kırmızı tuğlaların incelikli işçiliğini 2 bin yıllık geçmiş ile karşılaştırınca hayran olmamak mümkün değil elbet. Erken Bizans döneminde yapılan ilavelerle Anadolu’daki yedi kiliseden birine dönüşen bazilikada geçmişe tanıklık ediyor insan.
Kendini biraz da olsa gösteren güneşin hafif sıcaklığıyla etrafında yürüdüğümüz Kızılavlu’da başımızı sola ve biraz yukarılara çevirince Akropol’ün surları göz kırpıyor.
Uzak Doğulu turist grubundan önce içeride olmanın ve rahat rahat fotoğraf çekebilmenin mutluluğu ile arkamızdan usulca gelen güvenlik görevlisi ile de kısa bir sohbet imkanı yaratıyoruz.
Bilgilendirici panolar üzerinde adeta kimse bilgilenmesin mantığıyla hazırlanmış. Matematiksel ve arkeolojik terimleri arka arkaya sıralayan yazılar ile kafamızı yeterince karıştırıp çıkışa yöneliyoruz. Etraflıca baktığımız bazilika 2 bin yıl önceyi canlandırıyor zihnimizde.
Giriş kapısının önünde hediyelik eşya satan kişiden de ayaküstü bilgileri alıp geride bırakıyoruz bazilikayı.
Zamana, insanlığa yenilmeden gözlerin görmesi gerek Kızılavlu’yu…
FOTOĞRAFLARLA BERGAMA KIZILAVLU İÇİN TIKLAYINIZ