Sisam’daki ilk ve son gecemize hazırlanmak adına geldiğimiz otelde uzandığımız yataklarımızdan çıkamıyoruz. Ellerimizde telefonlar internette sörf yaparken geceye ilişkin planları konuşuyoruz.
Bir önceki Sisam seyahatimde arkadaşım Chrysostomos aracılığıyla tanıştığım Savvas’la bir araya gelerek keyifle oturabileceğimiz mekanlar hakkında bilgi almaya karar veriyoruz. Böylece hem Savvas’ı görmüş hem de rastgele bir yere oturmaktan kurtulmuş oluruz düşüncemi uygulama şansına erişiyorum.
“Kalkın artık” anonsuyla elimizdeki telefonları bırakıp son hazırlıklarımızı da tamamlayarak Sisam’ın gece yaşantısına yakından bakma hedefindeyiz. Eren ve Evrim’in ciddi hazırlığına karşın, tatil modunda olmanın rahatlığından sıyrılamayan ben, ikilinin yanında daha çok turist gibi görünsem de sıkıntı yok.
Gün içerisinde denize girmek için gidip geriye, otelimize döndüğümüz Karlovasi’ye bir kez daha gidiyoruz. Adanın baş şehri olan Vathi’ye 31 kilometrelik mesafede yer alan Karlovasi’ye yol koşullarından dolayı ancak 40 dakikada ulaşılabiliyor araçla. Yol üzerinde hemen hemen hiçbir yerde aydınlatma bulunmazken, viraj ve engeller ulaşımı daha da zor hale getiriyor.
Savvas’la mesajlaşıp bizi alacağı-karşılayacağı nokta üzerinde anlaşıyoruz. Uzunca bir süre google-map üzerinden yaptığım kontrollerin ardından gideceğimiz nokta üzerinde emin olup kendimizi bir kez daha yola bırakıyoruz.
Güneşin yavaş yavaş battığı yolda Evrim her zamanki gibi deniz tarafında, yani sağda oturmayı tercih ediyor. Co-pilot Eren ise radyo kanalları üzerinde gidip gelirken, zaman zaman bilimsel hipotezler üzerinden giden sohbetimiz çeşitliliği ile kafa karıştırıyor.
Aynı günün sabahında Kuşadası gümrüğünde Eren’in yaşattıklarından dolayı zonklayan başım denize girmenin etkisiyle biraz olsun rahatlarken, Eren’e henüz bir ceza verememiş olmanın gerginliğini ise üzerimde hala taşıyorum.
Şimdiye kadar kullandığım araçlar içerisinde kuşkusuz en küçüğü olan Picanto ile ilerlediğimiz yolda havanın karamasıyla beraber yavaşlamak zorunda kalıyoruz. Uzun-kısa far geçişlerinden sonra Eren’in de baskısıyla uzun farı sürekli yakmakta karar kılıyorum.
Eren arabanın küçük olması ve farlarının etkisizliğine vurgu yaparak karşıdan gelen araçların bizim uzun farımızdan rahatsız olmayacağı düşüncesini taşıyor. Karşılaştığımız birkaç araçtan olumsuz bir tepki almamış olmamız Eren’in fikrinin doğru olduğunu kanıtlarken, temkinli ilerleyişimiz sürüyor.
Önce Kokkari’yi daha sonra da Agios Konstantinos’u geçtikten sonra Karlovasi merkeze ulaşıyoruz. Karlovasi meydanında bir tur atıp çevredeki havayı kokladıktan sonra yurtdışı dolaşıma açmayı unuttuğum telefonumu dolaşıma açıp Savvas’a geldiğimizi ve kendisini beklediğimizi haber ediyorum.
(Karlovasi Meydan)
Savvas’ın evi
Şıpıdık terlikleriyle 5 dakikadan daha kısa bir süre içerisinde bizi meydanda karşılayan Savvas’ın önerisiyle yeni taşındığı öğrenci evine geçiyoruz.
Bu arada evsahibi sorumluluğunu da taşıdığını buram buram üzerinde hisseden biri olarak ben, her adım ve hamlede Eren ve Evrim’i bilgilendiriyorum. Bir süre Savvas’ın evinde oturup bir şeyler içtikten sonra dışarıda bir mekana geçme fikrini paylaşıyorum.
Savvas’la İngilizce anlaşmaya çalıştığım ilk andan itibaren Eren ve Evrim de dil değiştirerek kendi aralarında Fransızcaya dönüyorlar. Her ne kadar Fransızca yok, İngilizce konuşalım desem de fayda etmiyor. Savvas’ın evine girip ortamı sıcak yapmaya çalışırken zorlamalarım üzerine bizim ikiliden zar zor İngilizce kelimeler dökülüyor.
Bay C. İle kurduğu diyaloglarla İngilizcesini geliştirdiğini her fırsatta dile getiren Eren’in Savvas’ın evinde sesi İngilizce olarak çok çıkmıyor.
Yunanların sıkça içerek serinlediği buzlu kahve frappe ikramıyla başlayan ziyaretimizde Rodoslu olan Savvas’ın kökeni üzerinden tartışma başlıyor. Türkçe telaffuzu Savaş Hacıyannis olan (Savvas Chatzigiannis- Σάββας Χατζηγιάννης) ismin Türk kökenli olacağı fikrini Savvas ile paylaşarak Savvas’tan “olabilir” yanıtını alıyoruz.
Lana Del Rey
Sohbet ve müzik eşliğinde ilerlerken bir Lana Del Rey hayranı olan Savvas müzik seçiminde önceliği sevdiği şarkıcıya tanıyor. Fransa’dan, Türkiye’den ve Yunanistan’dan müzik ve şarkıcılar hakkında yorumların ardından Savvas’ın Yunan müziğinden çok da hoşlanmadığı sonucuna varıyoruz.
Lana Del Rey’in Ride şarkısını yüksek sesle açtıktan sonra ayaklanan Savvas’ın ne yapacağını merakla beklerken, şarkının “Live fast. Die young. Be wild. And have fun” bölümünde vücudunda aynı sözlerin olduğu dövmeli bölümü bize göstererek dans eden Savvas, hepimizi şaşırtıyor.
Evrim’in garip bakışları altında ortam hakkında değerlendirme yapmaya çalışırken, Savvas’ın önceden konuştuğu ve bizimle bir araya getirme fikrini taşıdığı kız arkadaşının gelemeyeceğini öğreniyoruz. Bu duruma doğal olarak en çok üzülen Eren oluyor. Ani gelişen Sisam seyahatimizin bir önceki sabaha karşı olan bölümünde Savvas ile yoğun diplomatik mesajlaşma ve fotoğraf alışverişinin sonucunun bir buluşmaya tanıklık etmemesi üzücü. Neyse ki o kadar da can sıkıcı değil yaşananlar…
Savvas’ın dövmesini gösterdiği danslı şovu hayretler içerisinde izleyen Evrim’e önceden planlanmış kurgu buluşmanın tüm evrelerini önce İngilizce sonra Türkçe olmak üzere anlatınca Evrim bir kez daha şaşırıyor. Her şeyin bu kadar sistemli ve açık olarak konuşulmuş olmasını yadırgayan Evrim, gülümseyerek imalı mesajlar veriyor yüzüme…
Sıcaktan kavrulurken evden dışarı çıkmanın vakti geliyor. Evrim ve Eren oturmak üzere bir mekana giderken, ben ve Savvas bir başka arkadaşımızı görmek için ayrılıyoruz.
Yaklaşık yarım saatlik ayrılığın ardından WhatsApp üzerinden yazışarak Eren ve Evrim’le tekrar bir araya geliyoruz. Ben, Savvas’ın evinin çok yakınında yer alan ve adanın genç nüfusunun bir araya geldiği barda Corona biralarını yudumlayarak etrafı izleyen ikiliye katılırken, barda çalışanların düzgün tipleri ve ilgileri dikkatimi çekiyor.
(Bahsi geçen mavili-dekolteli kız bu değil)
İyi bir mekanda oturmanın keyfiyle biralarımızı içerken, Eren bar kapısında kendilerini karşılayan mavi kıyafetli dekolteli çalışanın ilgi ve alakasından söz ediyor. Gözlerini çalışandan alamayan Eren’in sevdiği tarzda bir yerde olmanın verdiği hazzı hissettiğini anlamak çok zor olmuyor.
Belinde hesapları topladığı çantasıyla dolaşan garson kız da ayrı bir tartışma konusu yaratıyor üzerimizde. Gülümseyen yüzler, yaşanan anın tadını çıkartırken adadaki ilk gece ilk sabahın stres ve gerginliğini unutturuyor. Tüm bu hengamede bilekliğim ortadan kayboluyor, adaya hatıra…
Yazının ilk bölümü: Yalandan Seyahat
Yazının ikinci bölümü: Sisam’da siesta
Yazının üçüncü bölümü: Kokkari ve Potami
Yazının dördüncü bölümü: Bilekliği unutturan gece
Yazının beşinci bölümü: Pisagor mu, Pitagor mu?
Yazının altıncı bölümü: Bir devri kapattık