Prag’ın tıpkı Amsterdam, Brüksel ya da Brugge’a benzeyen sokaklarındayız. Dondurucu soğuk ile mücadele ederken Prag’ı, Çekleri anlama derdindeyiz.
Her saat başında girişinde askerlerin nöbet değişimi yaptığı Prag Kalesi, Prag’ın olmazsa olmaz turist uğrak noktalarından. Savunma kaygısı ve dış tehdidi olmayan Çek Cumhuriyeti’nin resmi bir savunma gücü yok. Kaleyi koruyan temsili askerler paralı görev yapıyorlar.
Şehirden yüksekçe bir noktada olan kalede bir saray, bir katedral, iki müze, bir manastır, çeşitli galeriler var. Bu kale dünyanın en büyük antik kalesi olarak Guiness Rekorlar Kitabı’na girmiş. 570 metre uzunluğunda, 130 metre genişliğinde olan kalenin hemen yanında olan Cumhurbaşkanlığı temsil merkezinde Çek Cumhurbaşkanı (devlet başkanı) uluslararası konuklarını ağırlıyor, burada kabul ediyormuş. TC Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de burada ağırlanan konuklardan… Zamanın Çek kralları, Kutsal Roma İmparatorları ve Çek Cumhuriyeti’nin başkanlarının bu kalede odaları varmış.
St. Vitus Katedrali
Prag’ın tarihi, siyasi ve dini merkezi olarak yıllarca hükmü geçen tepe üzerindeki kalenin en önemli yapılarından biri de katedral. Yapımı 600 yıl süren ve 1929 yılında tamamlanan katedral vitraylı iç görselleri, gümüşten heykelleri ve barındırdığı aziz kemikleri ile oldukça önemli. Çek Cumhuriyeti’nin % 80 gibi bir çoğunluğunun ateist olmasıyla bu yapı turistik bir mekandan öteye geçemiyor günümüzde.
Roma Katolik katedrali olan yapı, IV. Karl tarafından Petr Parler’e yaptırılmış. Katedralin ana girişi olan ve 1367’de tamamlanan güney bronz kapısının üzerinde İsa’nın ‘Last Judgement’ (Son Karar) mozaiği dikkat çekiyor. 75 metrelik gotik çan kulesi, tepesine oturtulmuş barok kubbe ile mimari ve görsel açılardan kusursuz bir halde.
Astronomik Saat Kulesi
Kaledeki yürüyüşümüz ve soğukla dansımızı sona erdirirken yavaş yavaş yürüyerek Prag’ın tam orta yerinde eski şehir meydanına geliyoruz. Hedefimizde mükemmel biralar satan kafelerle çevrili Astronomik Saat Kulesi’ni görmek var.
15. yüzyılda yapılmış Astronomik Saat Kulesi her saat başı çalan çanlarla beraber açılan pencereden çıkan on iki havariyle herkesin dikkatini çekiyor. Horoz sesleriyle biten bu seronomiyi izlemek isteyen yüzlerce turist meydanda toplanıyor her saat başı. Astronomik ismini almasının sebebi de bildiğimiz saat dilimi dışında dünya ve güneş konumlarını da gösteriyor olmasıyla ilgili. Astronomik Saat Kulesi’ni yapan usta bir tane daha şaheser yaratmamak üzere kör edilmiş rivayetlere göre.
Prag irili ufaklı özel hobi müzelerine de evsahipliği yapan kent. Kişilerin özel ilgilerini içeren minik ara sokak müzeleri meraklılar için enteresan bilgi ve görsellik sunuyor. Museum of Torture (İşkence Müzesi) binlerce işkence aleti ve orta çağ kültürünü yansıtan yapısıyla korku dolu dakikalar yaşamak için ideal. Seks oyuncakları müzesi, erotik müze, cinsellik müzesi, müzik aletleri müzesi, çocuk oyuncak müzesi gibi müzeler ziyaretçiye açık.
Bir litrelik dev biraları yudumlayıp makarnalarımızı yiyerek mola verdiğimiz Prag sokaklarında yürüyerek görülecek çok şey var. O yüzden metro veya tramvaya binmek yerine yürüyerek gezmeyi tercih edin derim ben.
Barut Kapısı
Ara sokaklarda kendi halinizde yürürken eski bir müze, tarihi bir yapı ya da mükemmel bir kilise ile karşılaşabilirsiniz. Biz bu yürüyüşümüz sırasında Barut Kapısı ile karşılaşıyoruz.
Bohemya Kral ve Kraliçelerinin taç giyme törenlerinde yürüdükleri yolun başlangıç noktası olan Barut Kapısı, “kral yolunun başı olarak” tarihi bir önem arz ediyor. 13.yüzyıldan kalma tarihi gotik kule yıkılan saraydan artakalan ve yalnızlığı ile sessizliğe gömülen bir yapı olmuş.
Eski Belediye Binası Kulesi
Barut Kapısı’ndan geçip eski şehir meydanına doğru yürüdüğümüzde eski belediye binasında yer alan kuleye çıkmaya karar veriyoruz. 69,5 metrelik yükseklikten Prag’ı izlemek için asansörle çıktığımız kule gerçekten harika. Prag genelindeki binaların koruma altına alınıp yeni, modern kentin bu eski şehre sokulmaması doğal yapı ve görünümü etkilememiş. Bu bilinçli ve kontrollü adımlar sayesinde turizmden çok daha fazla pay alıyor Prag.
Günün yorgunluğu ve yeni bir kenti keşfetmenin verdiği heyecanla beraber otelimize gitmek üzere bineceğimiz metronun bulunduğu Mustek Meydanı’na dönüyoruz. Sıcak şarap içerek soğuktan korunurken meydanda neden yapıldığını çok anlayamadığımız bir eylemi izleyerek dönüş yoluna geçiyoruz.
Prag kendine has özellikleri olan ancak özellikle mimari açıdan diğer Avrupa şehirlerinden çok büyük bir fark taşımasa da müze şehir tanımına tamamıyla uyan güzel bir şehir. Görülmeli, deneyimlenen yerler arasına eklenmeli.