Almanya‘nın kuzeybatısında, Weser Nehri kıyısında yer alan Bremen; ikinci dünya savaşında gördüğü hasarlara rağmen ayakta kalabilmiş, bugün her türlü sosyal, kültürel aktiviteyi içerisinde barındıran, kuzey denizinden yalnızca 77 km uzakta bulunan, Bremen eyaletinin de başkenti olan bir sanayi ve liman şehridir. Almanyanın bir çok şehrinde olduğu gibi Bremen’de de Türk nüfusunun yoğunluğu göze çarpar. Türklerin yerleşim bölgeleri olan mahallelerin yanı sıra, şehrin her bir yanında Türklere ait işyerleri ve restoranlar görmek mümkündür.
Büyük şehrin trafiğinden, yoğun yaşam temposundan, birbirinin aynısı olan sıkıcı günlerden uzaklaşıp biraz nefes almaya karar verdiğim gün Bremen’e gitmek için yola koyuldum; o ünlü masaldaki eşek, köpek, kedi ve horozun çekilmez hayatlarına renk katmak, belki de yeni bir hayata başlangıç yapmak için yola koyuldukları gibi.
Eğer binalarla çepeçevre sarılmış bir metropolden düştüyse yolunuz; her baktığınız yerde göreceğiniz yeşillik ve parkları, sıra sıra dizilmiş rengarenk boyalı evleri, yürüyerek tüm şehri gezebilme imkanı, araba trafiğinin yerini alan bisikletleri, şehrin her köşesinden duyabileceğiniz müzik sesi tüm stresinizi alıp sizi bildiğiniz dünyanın dışına çıkaracaktır.
Merkez istasyon olarak bilinen Hauptbahnhof; şehir içi ve şehir dışı trenlerin, otobüslerin ve tramvayların kalkış ve varış noktalarını oluşturması açısından ulaşımı kolay hale getirirken ; diğer yandan istasyon binasının tarihi görünümü ve içinde yer alan her türlü ihtiyacın karşılanabileceği hediyelik eşya , giyim, kozmetik mağazaları ile restoranlar istasyonu bir gezinin baslangıç noktası haline getirir.
Hauptbahnhof’tan yalnızca bir kaç durak ötede bulunan ,şehrin merkezi aynı zamanda Altstadt (Eski şehir ) olarak da anılan Domsheide sit alanı olarak koruma altındadır. 1405 yılında yapılan ve UNESCO tarafından dünya mirasi listesine alınan Rathaus yani belediye binası, 13. Yüzyıla dayanan tarihiyle St. Petri Katedrali, ünlü masalın simgeleri olan Bremen mızıkacıları heykeli ve adaleti simgelediğine inanılan, şehrin koruyucusu Roland’ın heykeli bu alan içerisinde yer alır. Katedral ile Bremen mızıkacıları heykelinin hemen önünde, her sabah kurulan yerel pazarlar taze sebze-meyve , farklı türde çiçekler , ev yapımı ekmek ve atıştırmalıkların yanı sıra ; şehrin simgelerinin yer aldığı kartpostallar, hediyelikler açısından da zengindir.
Aziz Petri adına inşa edilen katedralin rivayeti ise Bremen’in adeta cennete açılan bir kapı olduğu hissini güçlendirir ziyaretçilerinin zihninde. Rivayete göre İsa, Aziz Petrus’a cennetin anahtarını vermiştir. Petrus her bir işlemede elinde anahtarı ile gözünüze çarpar. Bu anahtar süslemelerde, Bremen’in şehir bayrağında ve şehrin bir diğer simgesi olan Beck’s birasının ambalajında da karşımıza çıkar. Katedralin içinde yer alan müzede ise katedralin yapılış aşamalarını gösteren eski belgeler, kitaplar ve Petrus’un heykelleri yer alır.
Bremen mızıkacıları heykeli büyük küçük herkesin günün her saatinde ilgi gösterdiği ve bu ilgi nedeniyle boyutu küçük olmasına rağmen uzaktan fark edilebilen bir sembol olmuştur.. İlginin en önemli nedenlerinden birisi mızıkacılardan en altta bulunan eşeğin bacaklarının okşanması ile tutulacak dileklerin gerçek olacağına inanılmasıdır.
Domsheide meydanına yakın konumda bulunan Böttcher ve Schnoor sokakları hediyelik alışverişler için orjinal fikirler barındırır. Sanat sokağı tadında olan bu sokaklarda el yapımı çanta ve cüzdanlar, magnetler, Bremen mızıkacıları biblolarını bulabileceğiniz gibi; el yapımı bonbonların ve çikolatalarin satıldığı dükkanlar da farklı çeşitleriyle ziyaretçilerini bekler. Orta çağdan kalan evler ve çeşitli heykellerin yanı sıra Böttcher sokağında çeşitli tabloların ve antik eşyaların bulunduğu iki müze de yer alıyor.
Bremen’in kafe ve restoranları katedrale sırtınızı verip yolu takip ettiğinizde Am Brill caddesi boyunca, şehir merkezine yakın yerde bulunan başta Lloyd pasajı gibi pasajlarda ve Schlahte olarak adlandırılan Weser nehri kıyısında bulunur. Weser nehri boyunca sıralanan restoranlarda diğer Avrupa şehirlerine göre daha uygun fiyatlı ve daha leziz yemekler bulmak mümkün. Am Brill otobüs-tramvay durağı ile Weser nehrinin kesiştiği köşede bulunan Café&Bar Celona zengin yemek ve içecek çeşitleriyle Bremen’in en çok rağbet gören cafelerinden biridir.
Almanya’ya gelip atıştırmalık bir şeyler isteyenler için ise Am Brill caddesi üzerinde bulunan Pommes- Patates durakları iyi bir alternatif. Sayısız sos çeşidi ile alacağınız patatesleri ayak üstü atıştırmak şehri gezerken zaman kaybınızı da en aza indirebilir. Bu caddede ve cadde çevresindeki pasajlarda kafelerin yanı sıra büyüklü küçüklü her çeşit alışveriş imkanı sunan mağazalar da yer alır.
Bremen halkı hafta içi yoğun çalıştığı icin şehirde hafta içi büyük bir sessizlik hakimdir, görebileceğiniz topluluklar ise Bremen üniversitesinin gerek yerel gerek yurtdışı eğitim programları ile gelen öğrencilerinden oluşur. Cuma akşamından pazar gecesine kadar ise kafeler, barlar, eğlence mekanları hem yerli hem yabancılarla dolup taşar. Bu eğlenceye eşlik eden mekanlar genelde Schlahte bölgesinde ve şehir merkezinden kolayca ulaşılabilen Viertel bölgesinde yer alır. Her çesit eğlence anlayışına ev sahipliği yapan kafe ve barlar ile hafta sonu Bremende eğlenmemek elde değildir.
Almanların eşsiz biraları ve bira severliği herkes tarafından bilinmekle beraber, Bremen de dahil diğer Alman şehirlerinde zaman geçirenler de zamanla kendilerini bira kültürünün içinde bulurlar. Eğer Bremen’e gelmiş, beck’s biralarını tatmışsanız; yaklaşık 3 saat süren Beck’s experience ‘ı es geçmemelisiniz. Biranın yapılış aşamalarını öğrenmekle beraber tur sonunda ikram edilen bir kaç çeşit taze bira ile sunulan atıştırmalıkların tadı damağınızda kalacaktır. Tur sonunda yine aynı fabrika içerisinde bulunan küçük hediye mağazasından Beck’s bardakları ve üzerinde Beck’s simgesinin yer aldığı eşyalara uygun fiyatlarla sahip olabilirsiniz.
Hafta sonlarını değerlendirmenin bir başka yolu ise merkez istasyon karşısında her pazar günü kurulan Flea-Market ler yani bit pazarları. Almanların gerek satıcı gerek alıcı olarak yoğun ilgi gösterdiği bu büyük pazarlar her an tarihten bir parça ile karşılaşma ihtimalini taşır. Her türlü elektronik eşya , mobilya, mutfak gereçleri ile giyim,aksesuar, ayakkabı gibi bir çok ürün tezgahlarda yeni sahiplerini bekler.
Yerli halkın kullanmadığı veya az kullandığı eşyalarını piyasanın cok altında fiyatlarla yeni sahipleriyle buluşturması hem çağımızın tüketim çılgınlığını önlemede hem de eşyaların elden ele dönüşümünde önemli bir yere sahiptir. Fiyatlar piyasanın altında olmasına ragmen hemen hemen her ürün için pazarlık payı her zaman vardır, özellikle aynı tezgahtan yaptığınız toplu alımlarda indirim oranları şaşırtıcı olabilir.
Bremen’i şehirin sakinliğine uyum sağlayarak tam anlamı ile keşfetmek için yaklaşık 3 gün yeterli olacaktır. Daha fazla zaman geçirme imkanınız varsa; en güzel parklarından olan Bürger-Park ve Botanik-Park , Bürger Park girişinde bulunan Park-Hotel , merkez istasyon yakınlarındaki Hillmanplatz çevresi ve buradan şehir merkezine giden ara sokaklardaki pasajlar gezilebilecek diğer yerlerdendir. Ayrıca şehrin Hamburg, Hannover gibi diğer Alman şehirlerine de yakın olması Bremen’i adeta bir geçiş noktası yapar.
Huzuru ve yeşili özleyenlerin rotalarında en üst sıralara eklenmesi gereken bu şehir her köşesinden yükselen müzik sesleriyle unutulmayacak, tozlu raflara saklanmayacak günlerinize yenilerini ekleyecektir. Bir kez ziyaret edildikten sonra her fırsat bulunduğunda en güzel kaçışın adı bu masal şehri olacaktır kuşkusuz. (Yazar: Melda Cellat)