Yazın ortasında İzmir’den hiç bilmediğim bir coğrafyaya ilkleri keşfetmeye, yaşamaya doğru yola çıktım.
Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın (TEGV) bir projesi için Batman’ın Sason ilçesinde 3 haftalık bir süreçte görev alacaktım.
Türkiye’nin birçok yerini görmekle övünen ben güneyde Şanlıurfa’dan, Karadeniz’de Rize’den, biraz daha orta Anadolu’da Erzurum’dan öteye geçememiştim.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde birçok tarihi ve turistik merkeze yakınlığı ile dikkat çeken Batman benim için ayrı bir şans olacaktı.
Kafamda birçok plan ve soru işareti ile yola çıkıyordum.
İzmir Adnan Menderes Havalimanı’ndan Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan aktarma yaparak Batman Havaalanı’na iniş yapmak üzere Anadolu Jet’in uçağına bindim.
Anadolu Jet, Türk Havayolları’nın yıllarca eskittiği uçaklar ile kurduğu filosu ile ilk binişte beni tedirgin etse de korktuğum kadar kötü bir yolculuk yaşamadım.
Yolculuğun ilk yarısı Ankara Esenboğa Havalimanı’na inmem ile beraber sona erdi.
Türkiye’nin Avrupa standartlarında olan ve birçok ödülü bünyesinde barındıran bu havalimanına ilk adımlarımı atarken yoğun tezek kokusu ile karşılaştım. Fiziki şartların mükemmele yakın olduğu, ışıl ışıl görünümüyle dikkatleri çeken havalimanı kötü kokusuyla sınıfta kaldı.
Ankara’nın bozkırının ortasında kurulan bu dev tesis Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentine gelenleri kötü kokusuyla ağırlamaya ne kadar devam edecekti acaba?
Yoksa bu kötü koku sadece benim geldiğim güne özgü bir şey miydi?
Anadolu Jet’in kurduğu aktarma sistemi ile Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’da toplanan yolcular Anadolu’nun diğer kentlerine Anadolu Jet’in ikinci uçağı ile ulaşmaya çalışıyorlardı.
Mardin, Van, Batman, Erzurum, Kars, Trabzon, Hatay, Samsun gibi kentlere bu kadar çok uçakla gitmek isteyen yolcu olduğunu görünce şaşırdım.
Devletin sivil havacılığı geliştirme konusunda yaptıklarını takdir etmemek mümkün değil.
***
Yolculuğun merakla beklenen ikinci yarısı başlamak üzereydi. Ankara’ya geldiğim uçaktan tek tük birkaç yolcu ile beraber Batman uçağının kalkış yapacağı kapının önünde beklemeye koyulduk. Zaman içerisinde Batman yolcularının sayısı arttı.
Kapıların açılmasıyla beraber herkes sıraya girdi ve uçağa yöneldik. Anadolu Jet’in THY’nin elden düşme bir başka uçağına yapıştırdığı logo ile bünyesine kattığı uçak tam bir köy dolmuşuna döndü.
7-8 çocuklu ailelerin çığlıkları, Batman’ın ileri gelen işadamlarının hoş sohbeti, yanımdaki bayanın sürekli midesinde biriktirdiklerini poşete çıkarmasıyla oldukça hoş bir yolculuk yapıyordum. Bir ara oksijen maskelerinin çıkacağı kısımdan tavuk ve horozların çıkabileceğini düşünerek hafızamı zorlamayı denedim.
Bebek ağlamaları ile oradan oraya koşuşturan çocuklar ile süregelen yolculuk kabus haline döndü. Önce çocukların gözlerinin içine daha sonra ailelerinin gözlerinin içine bakarak bir şeyler ifade etmeye çalışsam da hislerimi aktarmakta başarısız oldum.
En çok üzüldüğüm nokta da uçuş personeliydi. Seslerini çıkartmayan uçuş personeli kafayı sıyırmak üzereydi.
Biraz uyumayı deneyerek Batman semalarına ulaştık.
Her yerin akarsularla, çaylarla dolu olduğu bu coğrafyadan kim bilir hangi anılarla dönecektim?
Devam edecek…