Türkiye’de şelaleler deyince akla gelen en önemli kentlerden biri Antalya. Dolayısıyla Antalya’ya gelmişken Antalya’nın şelalelerini pas geçmek olmaz. Yolumuz Düden’e gidiyor. Düden Şelalesi’ni gezeceğiz…
Birbirinden farklı bölümleri ile apayrı doğal görünümler sergileyen Düden Şelalesi’nin Kepez Hidroelektrik Santrali’nden gelen akım ile beslenen ve Düdenbaşı olarak adlandırılan bölümü Antalya şehir merkezine 10 km. mesafede Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından bir doğa parkı içinde koruma altına alınmış durumda.
İki lira gibi cüzi bir giriş ücreti ödenerek girilen bu doğa parkı, yerli ve yabancı turistlerin akınına uğrayan Antalya’nın sıcak havasında nefes alınabilecek ender yerlerden. Hediyelik eşya, yiyecek içecek ve oturma alanlarına gürül gürül akan suyun serinliği ve keyfi katılınca insan alandan ayrılmak istemiyor.
Onca türdeki ağacın arasında daha sonradan yapılan çevre düzenlemesinin etkisiyle yön verilen sular ile yapay göletler oluşturularak tatlı su balıkları için üreme alanları yaratılmış. Saniyede ortalama 15-16 metreküp hızla akan suyun önünde durabilmek çok da gerçekçi görünmüyor. Suya kapılıp Akdeniz’e dökülmek mümkün.
Antalya’nın doğusunda 40 metrelik bir yükseklikten Akdeniz’e dökülen Düden’i iki farklı açıdan görmek için hem Düdenbaşı’nı hem de diğer şelaleyi ayrı ayrı ziyaret etmek gerekiyor.
Ağaçların içinden şelalenin olduğu bölümden aşağıya inerken apayrı bir duyguya kapılıyor, suyun ihtişamını oldukça dikkatli bir biçimde izliyoruz. Doğa harikasını izleyen insanların çevreye savurduğu çöpler ise her zamanki gibi keyfimizi kaçırıyor. Yine sorumsuzluk ve kural tanımamazlık örneği…
Tam da suların yüksekten aşağıya indiği yerde güneş ışınları ile suların karışımıyla meydana gelen gökkuşağı izlemeye değer. Su damlacıklarını yüzümüzde hissederken nemlenen üzerimizin daha fazla ıslanmaması için aşağıya doğru yürümeyi tercih ediyoruz.
Akıntının üzerine kurulan köprüden şelaleye bakmak da ayrı bir keyif. Köprü aracılığı ile geçtiğimiz diğer kısımda ise yine yapay olarak oluşturulan su akıntıları bizleri şaşırtıyor. Sağlı sollu olarak yeşilliklerin içinden akan sular insanlara huzur verirken bir yandan da düşündürüyor. Acaba bu sular değerlendirilemez mi? Hani bir zamanlar İsrail’e su satma fikirleri vardı ya? Bu sular kontrolsüz bir biçimde Akdeniz’e dökülüyor. Bir şekilde sorgulamak, değerlendirmek lazım.
Antalyalılar şanslı olsa gerek. Şehirleri doğal güzellikler açısından birçok farklı seçenekle çevrilmiş durumda. Kaçı bu güzellikleri ziyaret ediyor?