Ayşe Aktepe ve Nuran Pek, emekli olduktan sonra yollara düşen iki kadın gezgin. Orta yaş üzerindeki kadınlara cesaret vermeyi amaçlayan gezginler, ‘Kıyıyı kaybetmeye cesaret edemeyen yeni okyanuslar keşfedemez’ sözüyle seyahat ediyor.
Seyahat ve merak duyguları nedeniyle yolları kesişen Ayşe Aktepe ve Nuran Pek, birlikte dünyayı keşfediyor. Her ikisi de emekli olan iki kadın her fırsatta dünyanın farklı bir ülkesine uzun süreli yolculuklar yapıyor. Orta yaş üzeri ve kadın olmalarının seyahat etmeye engel olmadığını vurgulayan iki gezgin deneyimlerini BavulumNerede.com web sitesinde paylaşıyor.

Sizi çok kısa tanımak istesek?
Biz emekli iki kadın arkadaş olarak gezme ve keşfetme meraklarımız kesişince, ortak noktamızın aynı ruha sahip seyahat tutkusu olduğunu anlayınca yollara düştük.
Seyahat tutkusu hobiden daha öteye nasıl geçti?
Seyahat bizim için gerçekten var olma ve yaşam biçimi haline gelmiş durumda. İkimizin ortak noktasına baktığımızda çocukluğumuzdan beri merak ve bilinmeyeni keşfetme duygusunun bizi kemirdiğini ve aynı noktada birleştirdiğini fark etmemiz aynı heyecanla sürekli yeni rotalar planlamamıza vesile oluyor. Emekli olmamız ve az İngilizce bilmemiz bizim için dezavantaj olarak görünse de bazen çok komik şeyler olabiliyor ve eğlenceli hale gelebiliyor ve biz de olaylara bu açıdan baktığımız için keyfini çıkarıyoruz.
Deneyimlerinizi Bavulum Nerede ismiyle paylaşıyorsunuz. Bu isim nereden çıktı?
Bavulum Nerede bloğumuzun ismini çok düşündük. Aslında bavulumuz beynimizde hazır durumda, nereye gideceğimiz ise meçhul olabiliyor, bir ülkeye gittiğimizde plansız başka ülkeye geçebiliyoruz, onun için bavulumuzun hangi noktada olabileceğine bazen biz de şaşırabiliyoruz, bir anlamda da her an gitmeye hazır olduğumuz için ‘Bavulum Nerede’ yine yollara düşme zamanı demek oluyor. Çat orda, çat burada, çat kapı arkasında misali.

BavulumNerede.com adresine girenleri neler bekliyor?
Bavulum Nerede sitesine girenleri bugüne kadar yaptığımız seyahatlerin kaleme aldığımız bir bölümünün paylaşımları bekliyor. Yıllardır yaptığımız gezileri yazmakta geç kaldığımızın bilincindeyiz, uzun yılların birikimi olan tüm gezilerimizi henüz yazamadık. Tüm içtenliğimizle bir kadın ve bir anne, hatta anneanne olarak gittiğimiz ülkelerde birebir halkla bütünleşerek yaşadık. Seyahatlerimiz hiçbir zaman bizim için salt bir turistik bir gezi olmuyor, ruhumuz ve bedenimizle gittiğimiz yerleri hissederek yaşıyoruz.
Kah Kamboçya’da sokaklarda krep yapıp satarak kazancımızı kimsesiz çocuklar yurduna bağışladık, kah Sri Lanka’da öğrencilere eğitim araç ve gereçleri ile mühendislik eğitimi alan bir çocuğa donanımlı bir bilgisayar bağışladık, Hindistan’da ise taksiye binerek yarım saatte gideceğimiz yere otobüsle 3 saatte giderek taksi parasını bir annenin çocuğuna süt alabilmesi için bağışladık, elimizden geldiğince küçük bütçemizi dahi ihtiyacı olanlarla bölüştüğümüzde huzurla gezmenin keyfine varıyoruz. Tüm samimiyetimizle yaşadıklarımızı yazarak paylaşmaya çalışıyoruz.
Seyahat planı yaparken neye göre hareket ediyorsunuz?
Maalesef soğuk, kar ve kış sevmediğimiz için planlarımızda gidilecek destinasyonun sıcak olması önceliğimiz oluyor, uzaklık önemli değil, yeter ki sıcak ve rahat edebileceğimiz ülkeler olsun. Bu bakımdan Uzakdoğu ve Asya bizim rahat ettiğimiz ülkeler olarak yerini her zaman koruyor. İnsanlarının sıcakkanlı ve yardımsever olması kendimizi özgür ve güvenli hissediyoruz. Yemek konusunda da sıkıntı çekmiyoruz, sebzeler, meyveler ve deniz mahsulleri bol olduğu için problem olmuyor. Doğal ve tarihi güzellikler, deniz ve güneş bizi her zaman o rotalara itiyor.

Seyahatlerinizde yaşadığın en ilginç ve unutamadığın bir anı paylaşabilir misin?
Unutamadığımız anıların başında Kamboçya’ya 2008 yılında yaptığımız ilk seyahatimiz geliyor. Bangkok’tan karayoluyla Kamboçya’ya girmiştik, otoban ya da asfalt söz konusu değildi, toprak yollardan toz toprak içerisinde çok eski bir otobüste Siem Reap’e doğru yol alıyorduk. Sanki bir ülkenin ana yolunda değil, tavanlarında tozlar saçan büyük ve gürültüyle çalışan vantilatörleriyle çok yaşlı bir otobüsün içinde sıcak ve nemden bunalmış vaziyette tıklım tıkış yol alırken kendimizi bir film platosunun içerisinde hissediyorduk, hava kararmıştı ve yollar zifiri karanlıktı. İnşallah başımıza bir şey gelmez derken otobüsümüzün lastiği patladı ve bu şekilde biraz daha yol aldık. Bir tamirci bulunca durduk ve herkes otobüsten indi.
Ahşap direkler üzerindeki evin altı tamirhaneydi, baba tamircilik yapıyordu, eşi ve evin kızı oturuyorlardı, biz hemen iletişime geçtik ve yukarıya evlerine davet ettiler, bu arada bütün yolcular şaşkınlıkla bize bakıyorlardı. Onlar İngilizce bilmiyor, biz Khmerce bilmiyoruz, fark etmiyor beden dili ile sohbet ediyoruz, çocuklarımızın resmini gösteriyoruz, ancak anne bir türlü göremiyor, biz de numaralı yakın gözlüğümüzü verdik, görmeye, biz gözlüğü kendisine hediye edince de ağlamaya başladı. Geçmişte yaşadıkları zulümden gözlük takmaya korktuğunu anlamıştık, (yakın tarihe baktığımızda zalim lider Pol Pot’un aydınları, yazarları ve tüm gözlük takanları öldürmüştü), toplum korkularından arınmaya çalışıyordu, lastik tamiri bitince sarıldık vedalaştık, dünyanın bir ucunda bir kadının korkusundan bir nebze de olsa arınarak gören göz olmasına vesile olmak bizi derinden etkilemiştir.
En’leri& İlk’leri
En sevdikleri yurt içi destinasyon: Bodrum ve Gümüşlük
En sevdikleri yurt dışı destinasyon: Tayland
İlk yurt dışı seyahati: İngiltere
Şu an bilet olsa ilk gidecekleri yer: Peru
En son seyahat ettikleri yer: Kamboçya, Tayland, Endonezya ve Bali

Son olarak söylemek istedikleriniz?
Gezmek ve görmek bir virüs gibi tüm benliğimize nüfuz etmiş durumda, gezerken aynı zamanda kendimizi de keşfetmiş ve evrim geçirmiş gibi oluyoruz. Farklı kültürler ve renkler tanıyarak zenginleşmek inanılmaz bir doyum, yaşamı sorgularken aslında köklerimiz ve sevdiklerimiz olmasa, dünyada ne kadar küçük bir yer kapladığımızı fark ediyoruz ve aidiyet duygusu anlamını yitiriyor.
Emekli ve sırt çantalı 2 kadın gezgin olarak küçük bütçelerle büyük geziler yaptığımız için, tüm istediğimiz sağlıklı bir şekilde ve imkanlarımız ölçüsünde gezmeye devam etmek. Amacımız emekli ve belli imkanlara sahip, gezmek isteyen ancak cesareti olmayan orta yaş kadınlara rehber olmak ve istedikleri taktirde engel olanın sadece kendilerine koydukları sınırlar olduğunu anlatarak önderlik yapabilmek. Son olarak çok sevdiğimiz bir sözle noktalamak istiyoruz: Kıyıyı kaybetmeye cesaret edemeyen yeni okyanuslar keşfedemez.
Sadece kendi yaş gruplarına değil, hepimize örnek olmuşlar 🙂
Bayıldım bu ikiliye, yolları açık olsun. Tanımıyordum hemen sitelerine abone olup maceralarını okumalıyım 🙂