Turizm öyle bir nimet ki turizmin imkanlarını keşfedemeyen, hala ilkel yollarla turizm yapmaya çalışan biz gibi ülkeler bu işi profesyonelce yapanları dikkatle izlemeliler.
Turizmi iyi planlayan, bu işi iş olarak gören bir anlayışla donanan Avusturya’da, turistlerden en çok gelir sağlayan başkent Viyana’daki son gecemiz.
Bu son gecemizde Viyana’nın meyhaneleriyle ünlü olan Grinzig Tepeleri’ne doğru yol alıyoruz.
Grinzig Tepeleri Viyana klasik eğlencelerinin en önemli merkezlerinden sayılıyor. Avusturya’nın kültürü, yemekleri, müzikleri, giyimi, kuşamı bu meyhanelerde yakından keşfedilebiliyor.
Sayısız yabancı konuğu ağırlayan meyhaneye girdiğimizde içeride bizden başka konuk göremiyoruz. Acaba hiç talep görmeyen bir yer mi derken ardı ardına gelen İtalyan, Rumen ve Fransız turistlerle beraber içerisi iyiden iyiye kalabalıklaşıyor.
Mekan sahibi daha önce bizim gibi yüzlerce Türk’le haşır neşir olduğundan, öğrendiği Türkçe kelimelerle hoş espriler yaparak gönlümüzü kazanmaya çalışıyor.
Müzisyenler ve mutfak personeli de dahil olmak üzere herkes göçmen. Avusturya vatandaşı olan ancak bağları Romanya, Macaristan ve Balkanlar ile kopmayan çalışanlar turizmin cilvesi olarak bizleri eğlendirmeye, doyurmaya, memnun etmeye çalışıyorlar. Avrupa’nın o en zengin birlik üye ülkelerinden Avusturya’da Türkler gibi onca milletten yabancı ekmek parası kazanma derdinde. Avrupa ortalamasının üzerinde bir göçmen varlığı var Avusturya’da.
Yaklaşan Noel sebebiyle oturduğumuz tüm sandalyelerin arkasında birer Noel Baba şapkası var büsbüyük. Gelen şaraplarımız ve buz gibi sularla beraber açılışı çorbayla yapıyoruz. Sebze çorbasının yanında herkese birer kase getirilen salatalar özenli sunumuyla ilgimizi çekiyor.
Avusturya ve Viyana denildiğinde en önemli pazarlama unsuru Şnitzel. Bu topraklara gelmeden önce Fransızlara özgü bir yiyecek zannettiğim şnitzeli Avusturyalıların bu derece sahiplendiğini gördüğümde şaşırdım.
Domuz, tavuk ve sığır olmak üzere üç seçenekli olan şnitzellerden tavsiye üzerine tavuğu seçiyoruz. Artan maliyetlerden dolayı sığır eti diyerek domuz şnitzeli yeme ihtimalimiz olduğundan bahsedilmesi bu seçimimizde önemli bir etken oluyor. Siz siz olun bilmediğiniz, önerilmeyen bir yerde şnitzel yemeye kalkarken domuza karşı ihtiyatlı olun. Domuza karşı hissiyatınız ya da kendinizce engeliniz yoksa bu uyarıyı dikkate almanıza gerek yok.
Limon sıkarak, mayonez eşliğinde tüketmeye başladığımız şnitzellerle beraber meyhanenin havası yavaştan ısınmaya başlıyor. Viyana Volks Operası’nın müzisyenleri masaların etrafında keman ve akordeon çalarak bizleri motive ederken opera ses sanatçısı Attila Avusturya halk ezgilerini yorumlamaya başlayınca hepimiz pür dikkat dinlemeye koyuluyoruz. Aralarda Hun liderinden aldığı isminin Avusturya’da da yaygın olduğundan söz ediyor bizlere gururla.
Keman ve akordeon çalan müzisyenler bahşiş toplayabilmek adına Üsküdar’a Giderken’i çalmaya başladığında ise kıyamet kopuyor. Türk turistler şarap ve sıcağın etkisiyle coşarlarken; dans etmek üzere ayaklanan kalabalık diğer milletlerden turistlerin endişeli bakışları altında bağıra bağıra şarkı söylemeye başlıyor.
İtalyanlar bu coşkuyu hissedip Türklere özenince hep bir ağızdan kendi milli marşlarından seçtiklerini dile getiriyorlar. Halay çekenler, dans edenleri zıplayanlar derken herkes kurtlarını döküyor kendince.
Gece boyunca kaynaşan, el ele, kol kola şarkılar söyleyen misafirler Avusturya’nın şnitzeli sayesinde geldikleri bu meyhanede keyifli saatler geçiriyorlar.
Turizmdeki profesyonel bakış, bir parça şnitzelin marka haline getirilip bu şekilde promosyon paketleriyle beraber kültürel etkileşimin pazarlanması ve talep edilmesini sağlamak üzere kurulu.
Ülkemiz onca değere, onca milli markaya sahipken bizler turizmi her şey dahil sistemle beş yıldızlı otellere gömülmekle eşdeğer tutuyoruz. Biraz daha çaba biraz daha gayret gerek turizmi öğrenmek için.