Her yıl herkesin akın akın gittiği tatil beldelerindense alternatif güzergahları tercih ederek hem zaman hem de bütçe tasarrufu yapma düşüncemiz genellikle meyvesini veriyor. Trafik, kalabalık, yer bulma sorunu gibi gündelik yaşamın sinir bozuculuklarından uzakta keyif yapabilmenin anahtarı hazırladığımız güzergahın tam üzerinde yer alıyor.
Birçok İstanbullu’nun hafta sonu eğlencesi arasında yer alan Batı Trakya, kağıt üzerindeki birkaç inceleme ve üstünkörü okunan gezi yazılarının ışığında beliriyor gözümüzde.
İzmir’den İstanbul’a hareketle başlayan seyahatimizde ilk gecemizi İstanbul’da geçirdikten sonra ablamı da aramıza katarak ilk günün son durağı olan Kavala’ya doğru yolculuğa çıkıyoruz.
Aynı yollarda arabayla seyahat etmenin sıkıcılığından bunalan ben, gezinin ilk ayağı olan İzmir-İstanbul arasında olabildiğince sıkılsam da İstanbul’dan İpsala’ya kadar olan kısımda çocukluk günlerime dönüyorum. Zira daha önceden yalnızca bir defa geçtiğimiz yollar hayal meyal zihnimde canlanırken, Türkiye haritasının detaylarında hareket etmek yine heyecan veriyor.
Öte yandan tam bir yıl önce arabayla İzmir-Samsun-Batum ekseninde olabildiğince uzunca bir yolculuk geçirerek, ilk defa arabayla yurtdışı topraklara adım atan ailemiz ikinci deneyimi için bu kez pasaport kullanmak zorunda kalıyor.
Gürcistan ve Türkiye arasındaki anlaşma gereği Türkiye Cumhuriyeti kimliği kullanarak Gürcistan’a geçiş yapabiliyorken, bu kez önümüzde Avrupa Birliği (AB) üyesi Yunanistan var.
İpsala’ya Doğru
Edirne istikametinden İpsala güzergahına doğru Tekirdağ ayrımından saptıktan sonra Tekirdağ şehir merkezini de aşarak son dörtlü kavşak olan Keşan-İpsala-Uzunköprü yol ayrımına geliyoruz.
Heyecanımız kat be kat artarken etrafımızı saran ayçiçeği tarlalarına kayıtsız kalamayarak aracı sağa çekip kendimizi tarlaya atıyoruz fotoğraf karelerine can verebilmek için…
Ayçiçekleriyle birbirinden değişik pozları verdikten sonra çok kısa bir süre içerisinde İpsala Sınır Kapısı’na ulaşıyoruz. Yunanistan’ın ayak dirediği ve ısrarla talep ettiği uluslararası ehliyet belgemizi de hazırladıktan sonra önce üçlü bir yapıda olan Türk gümrüğüne çıkış işlemlerimizi gerçekleştirmek üzere yöneliyoruz.
Türkiye’den Yunanistan’a Araçla Geçiş 🇹🇷>🚗>🇬🇷
Sabırsız Türk sürücülerin peronlarda yer kapma mücadelesi verdiği Türk gümrüğündeki ilk kontrol, aracın plaka kaydı üzerinden işlemin yapıldığı nokta oluyor. Buradaki görevli sadece plakanın kayıtlı olduğu kişinin ismini bilgisayar kaydından okuyarak araç sahibi/ehliyet doğrulaması yapıyor.
İpsala’dan Yunanistan’a Geçiş
İlk kontrol noktasını sorunsuz ve hızlıca geçtikten sonra ikinci nokta olan pasaport kontrolüne yaklaşıyoruz. Burası ana gümrük işlemlerinin yapıldığı, araçta bulunan herkesin pasaportlarının ve aracın uluslararası sigortasının kontrol edildiği yer.
Ancak ilk ve ikinci nokta arasında trafiğe takılarak ilerlerken yurtdışı çıkış harç pulunu almak üzere hiçbir fırsat tanınmaması büyük bir dezavantaj. Zira ailem araçla ilerlerken ben fellik fellik yurtdışı çıkış harç pulu satılan vezneyi arıyor, kan ter içinde kalıyorum.
İkinci kontrol noktasında bizi resmen yurtdışına çıkmış sayan çıkış damgasını pasaportlarımıza vurdurduktan sonra üçüncü ve son olan noktaya geliyoruz. Burada araçla ilgili son kontrol (sürücü-ruhsat sahibi eşleştirmesi) yapıldıktan sonra resmen gümrüklü alana çıkıyoruz.
Türkiye ile Yunanistan arasındaki ara bölge olan bu alan Meriç Nehri’nin Türkiye tarafında, Türk gümrüksüz ürün satış noktasının ve dükkanların yer aldığı binalardan oluşuyor.
Sistem arızası nedeniyle kilit olan ve hiçbir işlemin yapılmadığı çarşıda kısa bir tur attıktan sonra berberi, postanesi, kahvehanesi olan bu mini köyden okumalık gazetelerimizi alıp Yunanistan sınırına işlemlerimizi gerçekleştirmek üzere geçiş yapıyoruz.
Yunan Gümrüğü
İki ülkenin sınırı olarak kabul edilen Meriç Nehri’nin tam ortasına geldiğimizde Türk ve Yunan bayrakları ile her iki ülkenin askerlerine birer birer selam veriyoruz. Daha önce internette ve televizyonlarda gördüğüm bu görüntüye bire bir şahit olmanın heyecanı ile dikkatli biçimde gözlemlemeye çalışıyorum her anı…
Kırmızı beyaz demirler, mavi beyaza dönünce Yunanistan’a giriş yapmış olduğumuzu anlıyoruz. Ancak şu sınır ve pasaport kontrolleri ile birbirinden bir o kadar uzaklaştırılan iki millete yakınlaşabilmek adına kendimizi yeni bir kuyruğun tam ortasında buluyoruz.
Bolca 34 plakalı araçla beraber girdiğimiz uzun kuyrukta güneşin kavurucu sıcağıyla mücadele ederken, komşu iki ülke arasındaki bu bürokratik işlemlerin ne kadar gereksiz ve ayrımcı olduğunu sorguluyorum bir kez daha. Nice komşu ülkenin vatandaşları sorgusuz sualsiz bir diğer ülkeyi ziyaret ederken, bizler ateşten çember coğrafyamızda maalesef elimizi kolumuzu sallayarak, özgür ve dilediğimizce seyahat edemiyoruz.
Türk tarafındaki üçlü kontrol mekanizması Yunanistan tarafında teke düşüyor. Tek bir görevlinin kontrolü ile pasaport kontrolünden hızlı ve sorunsuzca geçiş yapıyoruz.
Gümrük geçişinden Selanik’e kadar olan bölümde bulunan otoyol yolculuğumuzu hızlandırırken, daha önce okuduğumuz bilgiler ışığında telefonu da navigasyona çevirerek konumumuzu ayarlıyoruz.
Ödeme Karmaşası
İpsala-Selanik arası mesafe yaklaşık 350 kilometre. Yunanistan’da otoyollarda hız sınırı 130. Çok sık olmasa da polis kontrollerine rastlanabiliyor. Ancak daha önceki uyarıları da dikkate alarak mazotumuzu yeteri kadar doldurmayı ihmal etmiyoruz.
Yunanistan’da mazot Türkiye’ye göre bir miktar daha ucuz. Ancak İpsala’dan Selanik’e kadar olan bu otoyol üzerinde küçük ve içinde tuvaletleri bulunan dinlenme tesisleri dışında benzin istasyonu bulunmadığını hatırlatmak gerekiyor.
Otoyollarda bizdeki gibi bir ödeme sistemi bulunmuyor. Türkiye’de hangi çıkış noktasına yönelirseniz son ödemeyi ordaki mesafeye göre yaptığımız ödeme biçimi Yunanistan’da geçerli değil. İlk günün son durağı olan Kavala’ya gidene kadar yol güzergahı üzerinde 3 farklı noktadaki gişede sıraya girerek 2,40 euro’dan 7,20 euro ücret ödüyoruz.
Otoyol üzerinde belirli mesafe aralığıyla yerleştirilen gişeler bir anda karşınıza çıkıyor. İşin ilginç yanı gişeden önceki güzergahtan çıkış yaparsanız ödeme yapmanıza gerek de kalmıyor.
Neden ve neye göre bir ödeme yaptığımızı bilmeden Dedeağaç ve Gümülcine kentlerini aşarak Türk nüfusun yoğun olarak bulunduğu Batı Trakya’daki ilerleyişimizi Kavala yönünde sürdürüyoruz…
Osmanlı tarihinde yeri önemli olan Kavala’da gecelememizi yapıp bir sonraki günü değerlendirmek üzere yine yollara düşeceğiz.