İran’da Ne Yenir?

İnsan evinden ne kadar uzakta olursa o kadar çok ilgiye ihtiyacı oluyor sanırım. Özellikle uzun ve yalnız yolculuklarda gidilen yeri tanıyan, seyahate eşlik edecek bir anlatıcıya ihtiyaç hissediyor.

İran’a giderken yediğim birkaç arkadaş kazığının ardından her ne kadar başımın çaresine baksam da hiç bilmediğim bir ülkede, var olan kısıtlı sürede çok detaylı ve hedefe yönelik bir gezi planlayamamanın üzüntüsünü yaşadım.

İran seyahatimin ikinci gününde yüksek lisanstan sınıf arkadaşım Yasemin’in mesajıyla güne başladım. Facebook messenger aracılığı ile Tahran’da yaşayan arkadaşının telefon numarasını gönderen Yasemin, Mitra ile iletişime geçmemi ve Mitra’nın beni Tahran’da gezdirmekten büyük keyif duyacağını yazmış…

İran’a adım attığım ilk andan itibaren yasaklar nedeniyle ulaşamadığım Facebook’tan atılan bir mesajın bana ulaşması haliyle ilginç geliyor. Ancak android telefonlarda Facebook ile Facebook messenger’ın ayrı uygulamalar olması, bana tanımaktan büyük keyif ve mutluluk duyacağım Mitra ile bir araya gelme fırsatını yaratıyor.

Çok umutlu davranmadan Yasemin’in ilettiği numarayı arayarak Mitra ile iletişime geçiyorum. Mitra Türkiye’yi çok seven daha önce Ankara ve İzmir’de yaşayan ve Türkçe’yi TÖMER’den aldığı kursla öğrenen iki çocuk annesi, evli bir kadın.

Türk hattım aracılığıyla aradığım Mitra ile kesik kesik de olsa telefonda konuşuyoruz. Telefonun cızırtsına dayanamayan Mitra otelimin telefon numarasını istiyor, bu kez lobideki telefondan konuşuyoruz.

Hangi gün döneceğimi ve planlarımı öğrenen Mitra bir sonraki günü kendisine ayırmamı istiyor. Büyük bir memnuniyetle kabul ettikten sonra buluşma günü gelip çatıyor.

Otelin bulunduğu caddenin köşesine oğlu ve BMW marka arabasıyla gelen Mitra, sıcak bir gülümseme ile karşılıyor beni.

Tahran’ın o yoğun ve sıkıcı trafiğinde çevremizde 60 model otomobillere inat ilerlerken, ülkedeki gelir dağılımı adaletsizliğini de bizzat yaşamış oluyorum.

iran son (9)

Adım adım ilerlemeye çalıştığımız caddede değeri 80 bin dolar olan BMW arabayla giderken, bir tane bile lüks arabayla karşılaşmıyoruz. İran’da ithal arabalara getirilen vergi yüzde 125’ler civarındaymış. Alım gücünün düşük olduğu ülkede ortalama bir araç (2000 model yerli) 25 bin TL fiyata alıcı bulurken, lüks araçlara ulaşmak çok mümkün görünmüyor.

Reza Zarrab’ın babası

Ojesi, makyajı, bakımlı saçları ve giyimiyle kendine gösterdiği özeni her halinden belli olan Mitra ile Türkçe konuşurken, oğlu da yarım yamalak anladığı Türkçe konuşmalarımıza İngilizce olarak dahil oluyor.

Türkiye-İran ilişkileri ile başlayan sohbetimiz, İran İslam Devrimi sonrası İran’da yaşayan kadınların hayatındaki değişikliklere geliyor. Önyargılarla donatılan beynimi Mitra’ya boşaltırken, Mitra hemen hemen her soruma “bunlar kötü reklam” şeklinde yanıt veriyor.

Batılıların Türkiye üzerindeki deve ve fes tasvirli düşünceleri aklıma geldikçe bizler de İran için ne kadar önyargılıymışız diye düşünüyorum.

Saat öğleye yaklaşırken Tahran’ın iş merkezi sayılan Ferdowsi Meydanı’ndan kentin zenginlerinin yaşadığı, temiz havasıyla bir kaçış ve eğlence merkezi olan Derake’ye gidiyoruz. Derake, Derbend ve Ferahzad Elburz Dağları’nın eteklerinde İranlıların yeme-içme için kentten uzaklaşmaya geldikleri ferahlatıcı yerler.

Tahran’a gelen yabancı turistler mutlaka bu üç noktadan birine yemek yemeye getiriliyormuş.

Sohbetimiz sırasında Reza Zarrab’ın babasının İran’da ilk döviz işini yapan kişilerden olduğunu söylüyor Mitra. Türkiye’de yaşanan süreci hatırlatınca ülkenize aile olarak önemli ölçüde katkıları oldu diyerek gülümsüyor.

Yaklaşık bir saatlik yolculuğumuz sırasında aklımdaki soruları da çok can sıkmadan sıra sıra soruyorum. Tahran’daki trafik sorunundan muzdarip olan Mitra, ödedikleri ekstra parayla aldıkları özel plaka ile Tahran sokaklarındaki hiçbir kısıtlamaya maruz kalmadan her yere girebildiklerini, ancak yine de trafiğin her geçen gün çekilmez hale geldiğini söylüyor.

İzmir’de ve Ankara’da yaşadığı günleri çok özlediğini, İzmir’in kendisi için apayrı bir anlamı olduğunu heyecanla anlatan Mitra, “En çok İzmir’in rahatlığını özledim. İstanbul tamam da İzmir’in yeri bir başka. Türkiye’de yaşamak için en uygun şehir bence İzmir. İnsanların hoşgörüsü ve kentin yapısına bayılıyorum” diyor.

Derake’de yemek vakti

Kahvaltıdan kalkalı iki saat olmasına rağmen Derake’ye gelmişken yemek yemeden olmaz. İranlıların moka dediği nargile yemek eşliğinde ya da yemek sonrası demeden tüm İranlılar tarafından büyük bir beğeniyle tüketiliyor.

Mokanın nargile olduğunu bir türlü algılayamayan ben Mitra’nın oğlunun sorduğu mokanı yemekle mi yemekten sonra mı içersin sorusuna farketmez diyorum. Moka diye gelen şeyin nargile olduğunu farkedince bozuntuya vermeden biraz yemek biraz nargile derken geçiyor zaman.

İran kültürünün en büyük değerlerinden biri olan safran yemekte de baş unsur. Mitra balık, ben şişlik denilen kemikli ızgara et, Mitra’nın oğlu ise kebap söylüyor. Kebapla birlikte servis edilen İran pirincinden yapılan yağsız safranlı pilav, yağ sevenler için yanında paket tereyağı ile geliyor.

iran son (6)

Kokulara, ortama ve aromalara fazlasıyla takık olan ben yemeğe adapte olurken üzerimde kurulan yoğun baskı ve ilgi karşısında yemeği nasıl yiyeceğimi şaşırıyorum.

Gram gram satılan ve oldukça pahalı olan safranın pilava verdiği aroma gerçekten değişik, ancak tüm yemeklerde safranın bir tamamlayıcı olarak kullanılması bende olumsuz bir izlenim yaratıyor. Belli bir süre sonra et, kebap ve safran üçlemesinden uzaklaşmak istiyorum.

iran son (4)

Yemeğin yanında gelen taze ceviz, yaş fıstık, kızılcık, incir ve karadut gibi meyveler İran’ın geleneksel tüketim ürünleri. Yaş meyve sebze kadar kuruyemişler de İran’da çok tüketiliyor. Ülkenin en önemli ihraç maddeleri arasında yer alıyor bu ürünler.

iran son (5)

Nebatlı çay

Ağır yemeği tıka basa baskı eşliğinde yerken en sonunda pes ediyorum. Yemeğin ardından getirilen çay, ağır bir yemeği bastırması için yanında nebatla servis ediliyor. Nebat içinde değişik şifalı ve faydalı bitkilerin olduğu şeker.

İranlılar genellikle kıtlama ya da nebat adını verdikleri bu şeker eşliğinde içiyor çaylarını. Nebatın mideye olan olumlu etkisi nedeniyle özellikle yemeklerden sonra tercih ediliyor.

iran son (7)

Çarpıcı etkisiyle insanı düşünmeye teşvik eden İran tütünlü nargileyi de soluyarak çevredeki manzaraya dalıyorum.

Kuzey Tahran’da insanların hoşça vakit geçirmeye, yemek yemeye ve bir şeyler içmeye geldikleri bu bölge birden çok mekana evsahipliği yapıyor. Daha çok aile kabinlerinin yer aldığı geleneksel mekanlarda insanlar sosyalleşiyor.

Herhangi bir gece hayatının ve eğlence mekanının olmadığı İran’da biraz zorunluluk biraz da geleneksel yaşam nedeniyle insanlar bu tip mekanlarda zaman geçiriyor.

Fars alfabeli plakalardaki rakamları yüksek sesle okumaya çalışırken Mitra bana yardımcı olup bol bol gülümsüyor çabama.

iran son (8)

Mekandan ayrılıp bu kez Tahran’ın en zenginlerinin yaşadığı sitelerden birine yine şehrin kuzeyine gidiyoruz.

Mitra’nın daveti üzerine bu kez ev yaşantılarına şahitlik etmeye niyetleniyorum.

11 katlı binanın 9.katına çıktıktan sonra pencereden güney Tahran’a bakış atıyorum. Sokakta tunikle dolaşmak zorunda kalan Mitra eve girdiğinde bizlerden birine dönüşüyor. İlk işi tuniğini atıp saçlarını toplamak oluyor. Bizi karşılayan kızının dış görünümüne baktıktan sonra  sokakla ev arasındaki farka tanıklık ediyorum.

Misafirperverlikte çağ atlayan ve sürekli ağzıma bir şeyler tıkıştıran Mitra, koskoca bir meyve tabağını yine önüme bırakarak, “Bunlar İran meyveleri, hepsinin tadına bak” diyor.

iran son (10)

İlgi karşısında hem mutlu hem de mahcup olan ben, ısrar üzerine birer ikişer meyvelerin tadına bakıyorum.

Mutfakta bir yandan yemek yaparken bana İran’daki yaşam hakkında bilgi veriyor Mitra. Alkole ulaşmak isteyenlerin her koşulda İran’da alkol bulabileceğini ifade eden Mitra,  “Dileyenler ülkeye kaçak yollarla gelen alkolü genellikle evlerine sipariş ediyor. Sokaktaki yasak insanların evlerine çok da yansımıyor” diyor.

Bir şok daha yaşayan ben, İran İslam Cumhuriyeti’nde yaşayanların alkolü nasıl tükettiklerini de öğrenmiş oluyorum. İran yasalarına göre ülkede alkol tüketmek ve bulundurmak suç. Ancak kaçak alkol Azerbaycan ve Türkiye üzerinden otobüsler aracılığı ile ülkeye sokuluyor, oradan da şebekeler aracılığı ile tüketmek isteyenlere sunuluyor. Son dönemde daha yumuşak bir politika izleyen Hükümet yaşanan her şeyin farkında olmasına rağmen “evinizde ne yaparsanız yapın, yeter ki sokağa çıkmayın” mantığında hareket ediyor.

Yüksek enflasyon nedeniyle zor günler geçiren İran’da içki piyasası da hareketlenmiş. Yakın zamana kadar 20 dolara alınabilen tekila 40-50 dolar bandına yükselmiş. Ancak parası olanın her şeye ulaşabildiği İran’da bir telefonla bidon bidon içki kapınıza kadar gelebiliyor. Her ne kadar fiyatlar Türkiye’ye göre daha ucuz gibi görünse de alım farkı hesaba katıldığında arada uçurum oluşuyor.

Tecriş (Tajrish)

Evdeki sohbet ve geçirdiğimiz zamanı daha iyi değerlendirmek üzere Mitra’nın teklifi ile Tecriş Çarşısı’na gidiyoruz.

Tecriş Tahran eyaletinde 90 bin nüfusu olan bir şehir. Köklü geçmişi ile Tahran’ın en büyük alışveriş merkezlerinden biri olan Tecriş’te bulunan Kapalı Çarşı özellikle yiyecek ve geleneksel el sanatı ürünler açısından alternatif sunuyor.

iran son (2)

Yemekte kullanmak üzere zerdeçal, kereviz ve yeşillik alan Mitra ile Türkiye’ye götürecek birkaç parça hediyelik eşya bakıyoruz. Kazıklanma korkusu olmadan güvenebileceğim biriyle alışveriş etmek gerçekten konforlu oluyor.

iran son (13)

Kapalı Çarşı’dan biraz Antep fıstığı, nebat ve bir bakır tencere alıyorum.

Benim adıma pazarlık yapan Mitra gayet uygun fiyata alışveriş yaptığımı söylerken, kadınlar dünyanın her yerinde olduğu gibi alışveriş konusunda İran’da da uzman.

iran son (12)

İran’ın geleneksel kavununun tadına bakmak üzere Tecriş Kapalı Çarşı’nın hemen yakınında bulunan alışveriş merkezine giriyoruz Mitra ile. Önce kavunlu dondurmanın tadına bakıp sonra da taze sıkılmış buzlu yeşil kavun suyu içiyorum.

iran son (3)

iran son (11)

Dışarıdan bu kadar kurak ve sıcak görülen İran’da bu derece lezzetli meyve ve sebzelerin üretilmesi hoş. Elimizde torbalar eşliğinde taksiye binip eve dönmek üzere yola çıkıyoruz bir kez daha. Taksimetrenin olmadığı İran’da taksi şoförü ile evin tam önüne götürmesi karşılığında pazarlık yapıyoruz. Yaklaşık 120 bin İran Riyali’ne (4 dolar) anlaştığımız kural tanımaz taksici ne sinyal, ne şerit derken sağa sola ani hareketlerle bizi olabildiğince hızlı bir şekilde eve götürmeye niyet ediyor.

iran son (1)

Ülkede dilenmek yasak

Dilenmenin Hükümet tarafından yasaklandığı İran’da önemli kavşak ve caddelerde sadaka kutuları bulunuyor. Sadaka kutularında toplanan paralar sosyal yardımlaşma vakıfları aracılığıyla ihtiyacı olan vatandaşlara dağıtılıyor.

Tüm bu yardımlaşma kültürüne rağmen kavşak ve trafik ışıklarında dilenciliği profesyonelleştiren çocuklarla karşılaşılıyor.

Ellerinde metal kutular taşıyan çocuklar dumanladıkları kutuları arabaların üzerine savurarak kötü şans ve nazardan koruyor. Bizim kültürümüzde kurşun dökmek olarak geçen bu inanış İran’da çocuklar tarafından kavşaklarda uygulanıyor. Arabası tütsülenen kişi gönlünden kopan harçlığı çocuklara veriyor.

***

Hiçbir zorunlulukları olmamasına ve beni hiç tanımamalarına rağmen evinin kapılarını açan, arabalarıyla Tahran’ı gezdiren, en güzel yerlerde yemek yediren, ellerinden geldiğince ilgilenen İranlı dostlara ne kadar teşekkür etsem az.

Bugün iki en yakın insanın bile birbirine şüphe ile yaklaştığı durumları yaşadığımız örneklere inat, gezmenin, keşfetmenin insanları birbirine ne kadar yaklaştırdığına şahit olmak o kadar güzel ki…

Kulaktan dolma, masa başı yorum ve değerlendirmeleri bırakıp İran‘ı görmeye gitmek lazım bir kez daha, daha uzun bir zaman diliminde…

Dünya vatandaşı olmak ancak gezmekle mümkün!

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You might also like