Komşu Şehir: Kavala

Yunanistan’ın kuzey doğusundaki Kavala MÖ 6. yüzyılda Taşozlu göçmenler tarafından masmavi bir denizin kıyısına kurulmuş. Bu güzel sahil kentinde ilk göreceğiniz şey kanlı bir Kıbrıs haritası olabilir ancak bu sizi yanıltmasın. Kavalılar Türklere karşı oldukça sıcakkanlılar ve Türkçe bilen bir esnafa rastlamak hiç de zor değil. Kavala’yı yeni ve eski kent olarak ikiye ayırmak mümkün.

Panagia Tepesi’nin etrafındaki bölge turistlerin ilgisini daha çok çeken kentin eski yerleşim alanıdır. Özellikle Kavala’ya seyahat eden Türklerin ilk ziyaret noktası Panagia yamacındaki Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın evi oluyor.

1769’da Kavala’da doğan Mehmet Ali Paşa, sıradan bir asker olarak gittiği Mısır’da zekası ve diğer paşaların arkasından çevirdiği türlü entrikalarla yükselerek Mısır hidivi olmayı başarmış. Cennet köşelerini andıracak şekilde rengârenk çiçeklerle ve heykellerle süslenmiş bahçeleri olan müstakil evlerin arasındaki dar ve yokuşlu sokakları geçerek ulaşılıyor Mehmet Ali Paşa’nın doğduğu eve.

Bugün müzeye çevrilmiş olan ahşap ve kâgir yapının önünde paşanın kocaman bir heykeli ziyaretçileri selamlıyor. Osmanlı’nın Navaron yenilgisinden sonra ordusunu Mora’dan çeken Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Yunanistan’ın kurulması için gereken ortamı da bir bakıma hazırladığı için Kavalalılar tarafından ayrıca sevilen bir isim. Bu koca heykel de bu sevginin bir ürünü…

Kavalalı’nın doğduğu evden kaleye doğru yokuşlu sokakları tırmanmaya başladığınızda ilk olarak Halil Bey Camisi çıkar karşınıza. Kırmızı badanasıyla dikkat çeken bu caminin minaresi yıkılarak günümüze ulaşamamış. Kilitli olan caminin içini görmek ne yazık ki mümkün değil. Aynı şekilde medrese de turistlerin ziyaretine kapalı.

Kanuni Sultan Süleyman devrinde genişletilen kaleye vardığınız zaman tüm Kavala ayaklarınızın altında kalır. Surlarda dolaşarak şehrin farklı noktalarını farklı açılardan görmeniz mümkün. Masmavi bir denizin kenarında uzanan yollar, palmiyeler ve denizin üstünde salınan tekneler tırmandığınız yokuşun yorgunluğuna değecek güzellikte bir manzara sunuyor. Denizden gelen tatlı bir esinti de cabası…

Kaleden baktığınızda yine Kanuni devrinde inşa edilmiş su kemerini de tüm heybetiyle rahatlıkla görebilirsiniz. 270 metre uzunluğundaki su kemeri bugün kale gibi Kavala’nın sembolleri arasındadır. Ayrıca kemerlerin çok yakınında bulunan Pargalı İbrahim Paşa Camisi’ni görmek de mümkün. Fakat kiliseye çevrilerek Aziz Nikolas adını alan caminin minaresi yıkılarak yerine bir çan kulesi yapılmış.

Osmanlı devrinde hızlı bir yükseliş kazanan Kavala, Balkan Savaşları esnasında önce Bulgaristan’ın sonra da Yunanistan’ın eline geçmiş. İkinci yükselişini de Türk Kurtuluş Savaşı’ndan sonra yakalamış. Mübadele esnasında çok sayıda Rum mübadil Kavala kıyılarına akın edince özellikle tütüncülükte büyük bir ivme kazanmış kent. Tütüne verilen önem sebebiyle şehirde bir Tütün Müzesi bulunuyor. Tütünün ekilmesinden, endüstriyel olarak işlenmesine dek süren süreçte kullanılan aletler bu müzede sergileniyor.

Mübadeleyle Kavala’ya taşınan önemli bir şey de; meşhur Kavala kurabiyesi! Tarifi Kapadokya’ya dayanan Kavala kurabiyesi, bütün bademli, pudra şekerli ve hilal biçimli leziz bir yiyecektir. Sokaklarda gezerken Türkçe olarak; “Gerçek Kavala kurabiyesi” ya da “En gerçek Kavala kurabiyesi” gibi yazılı tabelalar görebilirsiniz.

Eğer Kavala’daysanız mutlaka tatmanız gereken bu lezzet çok çeşitli olarak piyasada bulunuyor. Çikolatalı, limonlu ve uzolu Kavala kurabiyeleri ön plana çıkan çeşitlerin arasındadır. Paketi 4-5 €’dan satılan kurabiyelerden almak için bir dükkana girdiğimizde dükkan sahibi Türk olduğumuzu anlayınca üstüne bir Atatürk t-shirt’ü geçirip Türkçe konuşmaya başlamıştı. Üstelik Kemeraltı esnafı gibi pazarlık edebilecek kadar akıcı bir Türkçesi vardı.

Kavala’nın dar sokaklarındaki kafelerde soluklanabilir ya da sahil lokantalarında karnınızı doyurabilirsiniz. Domuz etinden sakınan Türkler Kavala’da genellikle deniz ürünlerini tüketir. Nasıl sipariş vereceğiz, diye telaşlanmanıza da lüzum yok. Menülerde Türkçe ibareler bulabileceğiniz gibi garsonlar da genel olarak Türkçe’ye oldukça hakimdir. Üstelik fiyatlar gayet uygun.

Gezmeye doyamayacağınız Kavala’da günün nasıl geçtiğini anlamak zor. Komşudaki bu cennet şehrin çekiciliği, gezginleri defalarca kendisine çağırabilecek kadar güçlü. (Yazı: Mutlu Kızılbuga)

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You might also like