Kurulduğu 1995 yılından günümüze soydaşlar ile Yunanlar arasında kültür ve sosyal ilişkilerin kuvvetlendirilmesi, ticari faaliyetlerin artırılması için mücadele eden Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği yeni hizmet ofisinde üyelerine daha etkin hizmet verecek. Dernek Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı yeni hizmet binasıyla birlikte daha nitelikli çalışmalara imza atacaklarını belirterek dernek kapılarını açtı…
Çağan Irmak’ın beyaz perdeye taşıdığı “Dedemin İnsanları” filmi ile bir kez daha gözler önüne serildi göç kavramı… Göç, geride bıraktıklarını unutma mücadelesi verirken yepyeni bir yurda alışma, yeni bir hayatı inşa etme çabasını anlatan en kısa kelime… Üzerinde yaşadığımız topraklar insanın var olduğu süreçte birbirinden farklı acı göç hikâyelerine sahne oldu. Hemen yanıbaşımızda, Ege’nin öte yanında kurulan dostluklar, her iki yakada yaşayan akrabalar egemen güçlerin çizdiği sınırlar yüzünden ayrılmak zorunda kalınca acılar tekrarlandı her ayrılış anında… Yaşanmışlıkları adım attıkları her noktada yakından hisseden soydaşlarımız geçmişi anmak, birbirlerine destek olabilmek adına dernek çatısı altında biraraya geliyor herkese birliktelik mesajları veriyor… Ben de bir İstanköylü (Kos) olarak hemşerilerimle dayanışma adına kurulan bu derneği biraz geç farketsem de başkan Mustafa Kaymakçı ve dernek yönetim kurulu üyeleriyle derin bir sohbete başlıyorum…
Hocam isterseniz öncelikle derneğin kuruluş sürecini dinleyelim?
Biz bu derneği 16 yıl önce kurduk. Rodosluları, İstanköylüleri biraraya getirdik. Daha önceden Ankara ve İstanbul’da kurulmuş ancak çok da faal olmayan dernekler vardı. Zamanla bu dernekler kapanınca bizim derneğimiz tek kaldı. 1995 yılında derneğimizin kuruluş çalışmalarına başladık. Büyük bir hızla kuruluş sürecini tamamladık. Dernek olarak 3 temel amacımız var. Öncelikle Rodos ve İstanköy’den Türkiye’ye İzmir’e gelen vatandaşlarımız arasında kültürel dayanışmayı arttırmayı amaçlıyoruz. Rodos ve İstanköy’de hala yaşayan Türkler var. Bunların çok önemli kültürel sorunları var. Kendi kültürel kimlikleriyle tanınmayan, kabul edilmeyen Türklerin yaşadığı sıkıntılar var. Yunanistan devleti bizim ulusal kimliğimizi kabul etmiyor. Onlara siz Müslümansınız, Müslüman Rum’sunuz diyor. Ana dil insanın ulusal kimliğini belirleyen en önemli unsurdur. Bu vatandaşlarımızın ana dili Türkçedir. Batı Trakya dâhil olmak üzere Yunanistan’da yaşayan tüm Türklerin hükümetçe kabulü en büyük arzumuz.
Soydaşlarımız Türk olduklarını açıklayamıyorlar mı?
Eğer adalara giderseniz birçok Türk’ün yaşadığına şahit olursunuz. Ancak Türkler ulusal kimliklerini açıklamaktan korkup çekinirler. Çoğu Türk esnaf Rodos’ta ben Rodos Müslümanıyım der. Kültürel kimliklerin ifade edilmesi Yunanistan tarafından dolaylı şekillerde engelleniyor. Adalarda muhteşem Osmanlı eserleri var. Bu eserlerin bakımı, onarımı ve korunması son derece önemli. Rodos ve İstanköy’de bu eserlerin korunması için kurulan vakıflarda yönetimi Yunan Hükümeti belirliyor. Kendi yönetim kurullarını oluşturamayan Türklerin yönetim sistemini Yunanlar belirlediğinden genellikle yönetimlere işbirlikçi Türkler getiriliyor. Mezarlar, türbeler, camiler, şadırvanlar yok ediliyor. Satılamaz olmalarına rağmen Türk varlıkları elden çıkartılıyor. Personel ücretleri şişiriliyor, ağır vergi yüküyle vakıflar çalışamaz hale getiriliyor. Böylece mimari eserler korunamıyor.
Malları adalarda kalan vatandaşlarımızın durumu nasıl?
Bir diğer önemli amacımız da gayrimenkuller konusunda. Adalardan Türkiye’ye çeşitli sebeplerle göç etmiş, malları ellerinden alınmış vatandaşlarımız var. Biz onların haklarını hukuk çalışmalarımızla geri almaya çalışıyoruz. Ellerinde belgeleri olan vatandaşlarımızın belgelerini Dışişleri Bakanlığı’nda oluşturulan komisyona iletiyoruz. Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan karşılıklı anlaşma gereği onlar da bizler de gayrimenkullerimizi arıyoruz. 1920’li yıllarda başlayan göç hareketi, 1950’lerde hızlandı. Kıbrıs olayları ile birlikte Yunanistan ile ilişkiler gerilince 1963 ve 1974 yıllarında göç de ciddi bir artış meydana geldi. Göçmenlik öyle anlatılabilecek kadar kolay bir kavram değil. Yeni bir yurtta yer ve iş edinmek zordur, uzun yıllar sürer. Büyüklerin mezarlarını dahi çeşitli engellemelerle ziyaret edemeyen vatandaşlarımızın yaşadığı travma incelenmelidir.
Vakıflar sorunu nedir?
Rodos ve İstanköy 1912’de İtalya’nın Yunanistan adalarını işgal etmesi ile cemaat olarak kabul edildi. Yerel kararname ile İtalya Rodos’ta bulunan müftülük makamını tanıdı. Evkafa ait malların bir komisyon tarafından idare edilmesi kararlaştırıldı. 1947 yılında adaların Yunanistan’a geçmesinin ardından 517/1947 sayı ve tarihli bir yasa çıkartıldı. Bu yasada şöyle deniyordu: “Adalarda yürürlükte bulunan karar ve kararnameler, Yunan yasalarına aykırı olmamak koşulu ile gerekli kanunlar çıkarılıncaya kadar geçerlidir.” Ancak adalarda baskı ve yok etme siyaseti uygulanmaya başladı. İlk olarak cemaat ve vakıf idaresini kontrol etmek amacı ile hükümet murahhası atandı. 1965 yılında Cemaat Başkanı Sadettin Nasuhoğlu’nun ölümünün ardından cemaat ve vakfa ait değerli eser ve taşınmazlar, satış veya hibe yoluyla azınlığın elinden alındı. 1970 yılından ise Katalipsis olarak bilinen kanunda şöyle dendi: “On yıl içerisinde tapu dairesine bildirilmeyen taşınmaz mal ve mülkler hazineye intikal eder.” Bu hüküm gerekçe gösterilerek adalarda Türklere ait mallar gasp edildi. Vakıflar sorunu bugüne dek çözülememiş bir sorun olarak geldi. Bugün, Rodos ve İstanköy’deki vakıflar yüzde 0,6 oranında emlak vergisine tabi. Başka bir ifade ile Rodos ve İstanköy’de yaşayan Türklere ait vakıflar gayrı menkulleri olan ticari bir kuruluş ile aynı oranda emlak vergisine tabi. Bu da uygulamanın ne kadar ayrımcı olduğunu gösteriyor.
Vatandaşlıkla ilgili de sorunlar yaşanmış?
Rodos’ta çoğunluğu 1897’de Girit’ten göç eden Türkler bulunuyor. Ancak bu kişilerin iş kurma ve gayrimenkul satın almalarına izin verilmediğinden pek çoğu zaman içerisinde Türkiye’ye göç etti. 1950’den sonra adadan ayrılan bu kişilere Rodos’a dönmeyeceklerine dair belge imzalatıldı. Adada kalan pek çok Türk ise vatandaşlıktan çıkarılma korkusu ile uzun yıllar adadan ayrılmadı. Bu kişiler adadan ayrılmak istediklerinde önce yabancılar şubesine giderek Yunanistan’a tekrar giriş vizesi almak durumunda kaldılar. Bu durumda da bu kişilere yalnızca 30 gün süre ile adadan ayrılmalarına izin verildi. Ege adaları vatandaşları olarak tanımlanan Türkler ise beş yıl süreli olarak verilen pasaportları ile adadan ayrılabildiler. Ancak bu kişilerin pasaportlarının bitiş süresine kadar adaya dönmemeleri halinde başka bir ülkenin vatandaşlığına geçtiğine karar verildi. Böylelikle vatandaşlıktan çıkarıldılar. Pasaportlarının uzatılması için müracaat eden Türklerin ellerinden pasaportları alındı; bu kişilere vatandaşlıklarını kaybettikleri tebliğ edildi. Bugün vatandaşlıktan çıkarılan kişilerin sayısının yüzlerce olduğu tahmin ediliyor. Buna ek olarak Rodoslu olup da halen Yunan nüfus cüzdanına sahip olan kişilerin dahi Rodos Belediyesi’nde bulunan kayıtlarının silindiği söylenerek bu kişilere yeni nüfus cüzdanı verilmedi.
Okumaya Türkiye’ye gelenlere ne oldu?
Geri dönen Türklere uzun yıllar vize vermedi Yunan konsolosluğu. Doğum yerinde Rodos, İstanköy yazanları çeşitli engellemelere tabi tutarak vizeyle korkuttu. Birçok arkadaşımız aile büyüklerinin mezarlarını ziyaret edemedi, eşinin, babasının cenaze törenine vize sorunu yüzünden katılamayanlar oldu. Ayrıca bugün Türkiye Cumhuriyeti pasaportu taşıyanlardan ada doğumlu olanlar adanın Yunanistan’a ait olduğunu da belirtmek zorunda. Örneğin pasaportunda doğum yeri yazan bölümde Rodos-Yunanistan yazmıyorsa Yunanistan size vize vermiyor. Yine Kuzey Kıbrıs vizesi varsa vize almanız bildiğiniz gibi imkânsız.
Eğitim sorunu aşılabildi mi?
1972 yılından bu yana Rodos’ta Türkçe eğitim veren ana dil okulu bulunmuyor. Tamı tamına 40 yıl olmuş… Adada yalnızca Türkçe eğitim veren Süleymaniye okulunun ismi 1972 yılında Rodos 13. Şehir İlkokulu olarak değiştirildi. O tarihten itibaren ise Türkçe eğitim tamamen yasaklandı. Bugün Rodos’ta yaşayan Türkler devlet okullarına gidiyor ancak din derslerinden muaf tutuluyorlar. Devlet okullarında eğitim gören Türk çocukları bugün Türkçe’yi çok az derecede konuşabiliyorlar. Bu okullardan mezun olan çocukların adalarda mesleklerini yerine getirme konusunda da belirsizlik yaşanıyor. Zira bugüne dek Rodos’ta hiçbir resmi kuruluşta Türkler görev almıyor. Yalnızca Rodos Belediyesi’nde birkaç temizlik işçisi ile bir park işçisi çalışıyor.
Din ve ibadet konusunda ne gibi sıkıntılar var?
Rodos Türkleri, İslam Cemaati İdaresi tarafından temsil ediliyordu. Ancak 1990 yılında cemaat idare heyetinin süresinin dolmasının ardından yerine yeni kişiler atanmadı. Bugün adalarda yaşayan Türkler temsil edilmiyor. 1990 yılında, 1974 yılında vefat eden Müftü Süleyman Kaşlıoğlu’na naiplik eden İhsan Kayserili’nin de vefatının ardından müftülük makamı resmen kimseye verilmedi. Bu nedenle bugün dini anlamda adadaki Türk azınlığı temsil edilmiyor. İbadet yerlerine gelince Rodos’ta bulunan camiler ise tadilat gerekçesi ile kapatıldı. Bugün yalnızca İbrahim Paşa Camii ibadete açık… Süleymaniye Camii’nin açılması için yapılan müracaata camiinin UNESCO tarafından tarihi eser olarak vasıflandırılması nedeni ile ibadete açılamayacağı cevabı verildi. Benzer şekilde Ali Hilmi Paşa Camii Rodos Belediyesi tarafından restore edildi, ancak cami Kıbrıs Evi olarak kullanılmak üzere… Murat Reis Külliyesi’nde bulunan müftü evi ise yıktırılarak yerine konservatuar binası inşa edildi.
Zaman zaman gerginlikler de yaşanıyor adalarda…
Rodos ve İstanköy’de baskı ortamı yerel basında yer alan haberler ile sürdürülüyor. Örneğin 2000 yılında kurulan Rodos Müslümanları Kültür Derneği için yerel gazeteler “Ankara’nın ajanı” yazdılar. Rodos ve İstanköy’de nefret temelli saldırılar da yaşanıyor. Kabapınar Kadın Cem Evi, İstanköy Belediyesi tarafından yıktırılarak yerine park yapıldı. İstanköy’de Cezayirli Gazi Hasan Paşa Camii ve Lonca Camii, sprey boya ile boyandı.
Dernek olarak neler yapıyorsunuz?
Derneğimiz temel amaçları dışında üyelerini biraraya getirmek ve iletişimi canlı tutmak için mücadele ediyor. Marmaris ve Bodrum’da buluşma geceleri düzenliyoruz. Kültür turları ile çeşitli yerleri geziyoruz. Adalar konusunda uzman kişilerce konferanslarımız oluyor. Yine yardıma ihtiyacı olan adalılara maddi imkânlarımız ölçüsünde destek oluyoruz. Derneğimizin yeni binasında yeni üye olacak soydaşlarımızı da bekliyoruz. Dernek açılışımızda ortaya çıkan görüntü çok güzeldi. Açılışa katılan Rodos Eski Başkonsolosu ve şu anki Dışişleri Bakanlığı Emlak Daire Başkanı İhsan Yücel, üyelerimize yönelik bir sempozyum düzenledi. Derneğimizin çalışmaları ile iki halk arasındaki kültürel ve sosyal bağlar daha da kuvvetlenecek. Bu açıdan bakıldığında iki komşu arasındaki dostluk artarken, önyargılar da ortadan kalkacak. Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu, derneğimizin açılışında başarı telgrafı çekti, demek ki çabalarımız önemli.
Yönetim kurulunuzda kimler var?
Benimle birlikte Ahmet Kırevliyası, Macit Külün, Nihat Çatalbaşoğlu, Niyazi Haydaroğulları Mustafa Karakaya, Şansel Karakaya ve Sibel Karaveli yönetim kurulumuzu oluşturuyor.
Rodos Güneş Heykeli
Derneğin resmi ambleminde de yer alan Rodos Güneş Heykeli birçok hikayeye konu oldu. Güneş Tanrısı Helios’un tunçtan yapılma dev heykeli Rodos Limanı’nın ağzında bulunuyordu. Heykel yaklaşık 32 m yüksekliğindeydi ve İÖ.304’teki başarısız Rodos kuşatmasından kalma tunç gereç ve silahların eritilmesiyle yapılmıştı. Rodos Heykeli, MÖ 280’den 255’e kadar, gemicilere karayı gösteren bir işaret görevi gördü ve daha sonra adayı sarsan bir deprem sonucu yıkıldı.
Rodosluyum, Ankarada oturuyorum. Size ulaşabilmem için telefon numarası veya acres bilgilerinizi verebilirmisiniz.
+90 (232) 362 06 44 numaralı telefondan bilgi alabilirsiniz.