Bursalıların yazlık mekânı Kurşunlu’dayım!
Virajlı zor yolları aştıktan sonra 12 kilometrekarelik bir sahili olan Kurşunlu Beldesi’ndeyiz. Nüfus kışları 2500 civarında oluyormuş. Henüz sezon başlamadığından şanslı sayılırız. Etrafta fazla insan ve ses yok. En sevmediğim şeylerden biri gereksiz insan kalabalığı ve yoğun sıcak. Yaz aylarında nüfusu 20 bine ulaşan belde tam kafa dinlenecek bir yer.
Betonlaşmaya tam anlamıyla teslim olmamış. Bursa’nın arka bahçesi olarak deniz kıyıları yazlık sitelerle dolmuş ancak tepelere yani dağlara çıkıldıkça doğayla yüzleşmeye başlıyorsunuz. Temiz hava, bol oksijen derken tam anlamıyla bir spor oluyor burası bana.
Geçmişte Rum köyü olarak anılan Kurşunlu mübadele sırasında Selanik ve Kosova çevresinden gelen Türklerin yerleştirildiği bir yer olma özelliği taşıyormuş. Uzun yıllar doğası ve sessizliği ile bakir kalan köy denizi sayesinde artan ilgiyle beldeye dönüşüp belediyeye kavuşmuş. Bunun iyi ve kötü yanlarını az çok tahmin edebilirsiniz. Kötü yanları daha fazla tahminimce.
En fazla 3 katlı yapılara izin verildiğinden dolayı betonlaşma yoğun olmasına rağmen fazla da görüntü kirliliği yaratmıyor. Bir başka özelliği de Gemlik Körfezi’nde arıtmaya sahip tek belde olması.
Kışın balıkçılara yazın ise turistlere hizmet veren yat limanı da gelişmeyi desteklemiş.
Sahil boyunca deniz kıyısında yerleştirilmiş piknik masaları ile genç ağaçlar güzel bir görüntü sağlamış. Tahta piknik masalarının en yoğun misafirleri yaşlılar. Oturup sohbet edip, denizi seyrediyorlar. Hava güzel, zihin açıyor adeta!
Balık tutanlar ve günübirlik pikniğe gelenler de ayrı bir tat veriyor.
Sahilde ilerlerken karşımıza 9. Yüzyıldan kalma Hagios Aberkios Manastırı çıkıyor. Restore edilecek bir hali kalmayan manastırın üzerinde otlar çıkmış, resmen yeşillenmiş. Arıtmaya rağmen birkaç tane atık su borusu manastırın yanından denize ulaşmış. Manastırla aynı karede ilginç bir görüntü yaratıyor.
Yine 5. Yüzyıldan kalma bir başka manastır ile 11. Yüzyıldan kalma bir kilise de Kurşunlu’da var olan eserler arasında.
Belde ele geçirildiğinde ayakta olan kiliselerden birinin çatısının kurşun kaplı olması sebebiyle beldenin adı Kurşunlu olarak kalmış.
Doğayla karşılaşmaya ve Kurşunlu’ya tepeden kuşbakışı bakmak üzere tepelere çıkıyoruz. Arabadan fotoğraf çekmeye çalışırken karşımıza kendi halinde bir amca çıkıyor. Eşeği ve topladığı çalı çırpıyla beraber yavaş yavaş yokuş yukarı çıkan amca dikkatimizi çekiyor. Bir süre uzaktan izliyoruz. Yüz vermiyor bize.
Her yer yeni açan çiçeklerle dolu, doğa uyanmış ziyaretçilerini bekliyor. İçime çeke çeke kafamı uzatıyorum arabanın penceresinden özlemişim sessizliği. Tesadüflere inanan biri olarak bir tesadüf eseri geldiğim Kurşunlu’da çevredeki her türlü ayrıntıya dikkat etmeye çalışıyorum.
Biraz yüksekçe bir yerde Rumlardan kalma okul binası günümüzde öğretmenevi olarak kullanılırken, tarihe bir anlamda sahip çıkılması hoşuma gidiyor.
Huzur veren havası ve fazlaca bozulmamış doğasıyla Kurşunlu’ya bir uğrayın derim. Görmemiz gereken daha çok yer var.