Bugüne kadar birçok ünlü, marka ve dergi ile çalışan Kreatif Direktör ve Moda Editörü Ramazan Tunç Gülşen, başarılı olmak, kendini geliştirmek ve yurt dışına açılmak için İstanbul’a göç eden isimlerden. Sektörde zayıflara asla yer olmadığını anlatan Gülşen, tüm olumsuzluklara göğüs gerip ayakta durabilenlerin kendi yolunda başarı ile ilerleyebileceğini anlatıyor.
Moda sektörünün en iyilerinin İstanbul’da olması nedeniyle sektörde kalıcı olmak isteyenlerin İstanbul’da yaşamasının zorunluluğunu dile getiren Ramazan Tunç Gülşen, fırsat buldukça seyahat ediyor. Seyahatin kendisini mutlu ve özgür hissettirdiğini söyleyen modacı ile iş yaşımı ve seyahat tutkusunu konuştuk.
Seni kısaca tanıyabilir miyiz?
Ben Ramazan Tunç Gülşen. İzmir doğumluyum. Mimar Sinan Üniversitesi moda tasarımı mezunuyum. Yedi senedir kreatif direktör ve moda editörlüğü yapıyorum. Birçok ünlü, dergi ve marka ile işbirliği halindeyim.
Birçok ünlü isim ve markanın kreatif çalışmalarında yer alıyorsun. İşinde seni sektörün diğer oyuncularından farklı kılan özellikler nedir?
Sektörde benim işimi yapan kendine has, farklı karakter ve tarzlara sahip tanıdığım, tanımadığım arkadaşlarım var. Beni onlardan ayıran, aldığım ilhamlar ve bu ilhamların tarzımla birleşmesi. Bu özelliğim beni diğerler oyunculardan farklı kılmaya yetiyor. Mesela, yaptığım çalışmalarda model kullanmamaya dikkat ediyorum. Sokakta yaşayan insanları moda ile birleştirmeyi seviyorum. Türkiye’de yaptığım işleri yayınlayacak çok fazla dergi grubu yok. Avrupa ve Amerika standartlarında dergiler de ülkemizde ne yazık ki yok denecek kadar az.
Moda sektöründe başarılı olmak için İstanbul’da yaşamak şart mı? Birçok İzmirlinin İstanbul’a taşındığını görüyoruz. Bu konuda ne düşünüyorsun?
Evet, modanın merkezi İstanbul. Başarılı olmak, kendini geliştirmek ve kendinizi yurt dışına taşımak istiyorsanız öncelikle İstanbul’un içinden geçmeniz gerekiyor. Ben de İzmirli olarak bu iş için İstanbul’a yerleştim. İzmir ve diğer iller moda konusunda yetersiz. Sektörün en iyi ajansları, editörleri, fotoğrafçıları, markaları, dergileri bu şehirde. Dolayısıyla Türkiye’de moda demek İstanbul demek.
Moda sektöründe ilerlemek ve bu mesleği seçmek isteyenlere ne söylemek istersin?
Moda sektöründe ilerlemek isteyen yeni yeteneklerin, öncelikle vizyonlarını, görsel kabiliyetlerini bir adım ön plana taşımaları gerektiğini düşünüyorum. İşimiz, tamamen görsel yetenek isteyen bir meslek ve sonrasında bu işi ne kadar çok istiyoruz bölümü geliyor. Moda sektörü asla affetmeyen, acımasız ve burnu kalkık bir tavırla yol almaya devam ediyor. Bunların üstesinden gelebileceğinizi düşünüyorsanız yolunuz açık olsun. Bu sektörde zayıflara asla yer yok.
İşin gereği sık sık seyahat ediyorsun. Seyahatlerinin mesleğine olan katkılarını anlatabilir misin?
Türkiye’de, her ne kadar Mercedes Benz İstanbul Fashion Week gibi organizasyonlar yapılsa da bu işin hamuru Avrupa’da pişiyor. Başta İngiltere, Fransa, İtalya üçlüsü dünyayı temsil ediyor. Bu ülkelerde defileleri, markaları ve sokağı takip etmek bir sonraki 2-3 yılın moda dünyasında neler olacağını kavramak anlamına geliyor. Açıkçası en büyük ilhamlar modayı elinde tutan şehirlerden geçiyor.
Seyahatlerini nasıl planlıyorsun?
Planlı seyahatlerim işle ilgili olanlar. Defile, çekim ya da projeler için farklı programlara planlı olarak katılıyorum. Bu programlarda mümkün olduğunca kendime de zaman ayırmaya çalışıyorum. Özellikle yurt dışı seyahatlerinde iş dışında 3-4 günlük boşluklar bulup gittiğim şehri keşfetmeye çalışıyorum.
Plansız seyahatlerim ise fırsat buldukça, uygun uçak bileti de yakaladıkça yurt içi ve yurt dışında farklı yerlere seyahat ediyorum. Yakın ya da uzak fark etmeden İstanbul’dan kaçmak için fırsat yaratıyorum. Gittiğim yerlerde iyi restoranları ziyaret edip, mutlaka görülmesi gereken tarihi ve turistik noktalara uğruyorum. Sarayları ziyaret etmek beni çok mutlu ediyor. Paris Versay (Versailles) Sarayı, etkileyici güzelliği ile en sevdiğim noktalardan biri. Paris’e gittiğimde mutlaka bu sarayı aynı heyecanla bir kez daha ziyaret ediyorum.
Bugüne kadar ziyaret ettiğin yerler arasında unutamadığın yer olarak aklında neresi kaldı?
Yunanistan’ın Mykonos adası unutulmayan yurt dışı tecrübelerimden. Manzarası, doğası, maviliği, adanın denizle barışıklığı, huzur veren atmosferi aklımdan çıkmıyor. Londra’da Hyde Park, uçsuz bucaksız bir vaha gibi. Londra’yı deneyimlemek, kendini özgür ve mutlu hissetmek için herkesin bu parkı ziyaret etmesini öneririm. Londra’nın mimarisi de beni etkileyen bir başka özellik.
[button color=”” size=”” type=”square” target=”” link=””]
En’leri & İlk’leri
En Sevdiği Yurt İçi Destinasyon: İzmir
En Sevdiği Yurt Dışı Destinasyon: Paris, Fransa
İlk Yurt Dışı Seyahati Yaptığı Yer: Londra, İngiltere
Şu An Bileti Olsa Gideceği İlk Yer: Acapulco, Meksika
En Son Seyahat Ettiği Yer: Kiev, Ukrayna
[/button]Seyahat çantanda neler olur?
Parfüm, gözlük, cilt bakım ürünleri, kulaklık olmazsa olmazlarım arasında. Ayrıca gittiğim yerlerden yeni sezon ürünleri satın alabilmek için çantamda mutlaka yeteri kadar boş alan bırakırım.
Seyahat ettiğin yerlerden neler satın alırsın?
Vintage mağazaları mutlaka ziyaret ederim. Buralardan tarzıma uygun kıyafet, gözlük ve kolye uçları alıyorum. Evim için küçük heykeller, objeler, yerel paraları topluyorum. İlgisi olan arkadaşlarıma küçük hediyeler almaya özen gösteriyorum. Türkiye’de yayınlanmayan yeni nesil moda dergilerini de satın almaya çalışıyorum.
Son olarak söylemek istediklerin neler?
Son bir yıldır üzerine çalıştığım erkek moda dergisi için hazırlık içerisindeyim. Uluslararası formatta çıkarmayı düşündüğümüz, online altyapılı ve dört sezon basılacak olan derginin Türkiye için yeni bir soluk ve yenilik getireceğini düşünüyorum. Yeni projelerde görüşmek dileği ile.
Güzel bir röportaj olmuş.. Gezmek bir anlamda kendini keşfetmektir!