Güne ne yiyeceğiz sorusuyla uyanıp, kendimize gelme çabasıyla çantalarımızı topluyoruz. Yola koyulma vakti geldi bir kez daha. Bir önceki gece apartta yemek yapma fantezisi ile yağsız, tuzsuz bir makarna deneyimine imza atarak tüm aileyi aç bırakınca, gelen yeni gün açlığın zirvesinde başlıyor haliyle…
Tatillerde içerisinde kahvaltısı olan otellerde damağımıza göre bir şey bulma telaşı yaşamak ayrı bir karmaşa olurken, bu kez kahvaltısız yerde kalmanın daha da kötü olabileceğini deneyimlemiş oluyoruz.
Kaldığımız Nea Iraklitsa’dan Kavala’ya geçmeden önce Yunanistan’da hemen hemen her yerleşim yerinde birden fazla sayıda karşınıza çıkabilecek olan Lidl marketler zincirine uğruyoruz.
Klasik market rafı düzeninde hemen girişte yer alan ekmek reyonunda Türkiye’de tanıdığımız simitlerle karşılaşınca bakışlarımız değişiyor, gülümsüyoruz. Özellikle yurtdışı seyahatlerde kendi ülkesinin lezzetlerini arayan ve damak tadını çok değiştirmemek adına savaş veren annemle babamın mutluluğuna diyecek bir şey yok.
Tanesi 50 cent olan simitlerden 6 tane aldıktan sonra üçgen peynir, çeri domates ve meyve suyuyla paketimizi tamamlayıp arabaya geçiyoruz. İraklitsa Plajı’na tepeden bakan dinlence noktasında kahvaltımızı keyifle tamamlıyoruz.
Arabalı Yunanistan turumuzun ikinci gününde Kavala şehir merkezini gezip ardından Selanik’te konaklayacağımız otele geçeceğiz…
Yabancılık Hissetmeyeceğiniz Bir Şehir: Kavala
Sayısız Osmanlı eserini barındıran ve görece diğer Yunan şehirlerinden daha bakımlı eserlere evsahipliği yapan Kavala, sıcak ve samimi insanlarıyla hiç yabancılık hissettirmiyor bizlere…
Sahilde kaleye yakın bir noktada arabaya park edecek yer ararken, kızgın güneşin sıcaklığıyla buharlaşma korkusu yaşıyoruz adeta. Nihayet liman yakınlarına arabamızı park ettikten sonra yeni bir yeri en iyi gezme yöntemi olan yürümeyi tercih ediyoruz.
İrili ufaklı turist gruplarına uzaktan göz attıktan sonra, dış cephesinde küçük bir kağıtta “Kurabiye” yazan bir büfeye nereleri gezebiliriz sorusunu yöneltiyoruz.
Yunan aksanlı İngilizce diyalogda daha çok, dinleyip anlama mücadelesi veren tarafta olan ablamla ben, her ikimiz de ‘nasıl olsa diğeri dinliyor’ mantığıyla aslında dinlemeden lay lay lom takılıyoruz. En sonunda az önce şurayı mı tarif etmişti deyip birbirimizin yüzüne bakıp dinlemediğimizi itiraf edip kahkaha atıyoruz…
Ferzan’ın öve öve bitiremediği, daha önceden Nefise’nin ikram ettiği Kavala kurabiyesi siparişini aradan çıkarmak için büfede bize adres tarifi yapan kızdan birer paket almayı ihmal etmiyoruz.
Türk turist gruplarının artışı ile beraber Türkçe tabela ve bilgilendirici yazılar da çoğalmış Kavala’da…
Tepede bize göz kırpan Kavala Kalesi’ne bir an önce gitme amacıyla yürüyüşe geçtikten sonra yolun diğer tarafında bulunan kiliseye kısa bir ziyaret gerçekleştiriyoruz.
Turistleri taşıyan gezi trenini arkamızda bırakarak sıcağın zirve yaptığı dakikalarda başlıyoruz tırmanmaya. Yolu tahminlerimiz ve kalabalık istikametinde çıkarmaya çalışırken sağda solda durarak çok sayıda fotoğraf çekiliyoruz…
Daha önceden deneyimlediğimiz birçok Yunan adasında dökülen Osmanlı eserleri nasıl olduysa Kavala’da elden geçirilmiş. Bunda Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın Osmanlı’ya verdiği zararın etkisi büyük diye düşünüyorum.
Avrupa Birliği (AB) fonları çerçevesinde ciddi bir bakım ve restorasyon sürecinden geçen Osmanlı eserleriyle Kavala bölgenin en yoğun turistik cazibe merkezlerinden birine dönüşmüş.
Ara sokaklarda yavaş yavaş tırmanırken Halil Bey Cami ve Külliyesi karşılıyor bizleri. Geçmişte cami olarak kullanılan yapı bugün, restore edilerek ziyarete açılmış.
Cami yapısının bitişiğinde yer alan vakıf eserleri de koruma altına alınarak resmi işlemlerin yürütüldüğü bir fonksiyonla donatılmış.
Tüm sıcağa ve sırt çantalarımızın yarattığı olumsuz etkiye rağmen durmadan tırmanmaya devam ediyoruz. Zorlu bir yolculuğun finalinde liman üstü bölgesinin en tepesi olan Kavala Kalesi’ne ulaşıyoruz.
Çevresinde görkemli cumbalı konaklarıyla Osmanlı esintileri taşıyan bölgeye daha tepeden bakabilmek adına bugün müze olarak kullanılan kaleye giriyoruz. Giriş ücreti kişi başına 2,50 euro.
Annemle babam kalenin girişindeki esintiden yararlanarak çökerken ben ve Gözde çoluk çocuk, bebek arabalarıyla kalenin engebeli zemininde yürümeye çalışan turistleri de aşarak bayrağın bulunduğu burca koşuyoruz.
Dar ve serin burcun trabzanlarla desteklenmiş merdivenleri kısa sürede aştıktan sonra Kavala’ya kuşbakışı bakabilmenin keyfini çıkartıyoruz. Az önce büyük zorluklarla, sıcağın alnında yürüdüğümüz o güzergahın en tepe noktasından geriye doğru bakarken, aynı yolu geriye dönecek olma düşüncesinin gerçekliği ürpertiyor bizi.
Geniş sergi salonlarına dönüştürülen ve zeminine tahta döşenen kale içindeki kapalı yapıları da dolaştıktan sonra kale surlarından koşturarak Kavala’yı 360 derece dönüyoruz.
Fotoğraflar çekerek ilerlediğimiz surlar üzerinde telefonlarımız düşer endişesiyle sürekli birbirimizi uyarırken Gözde’nin çılgın ve bir o kadar tehlikeli olan fotoğraf isteklerini de karşılamaya çalışıyor, gerildikçe geriliyorum.
Kale turunun ardından bizi girişte bekleyen annemle babamın yanına geçip serinlikten biz de yararlanıyoruz.
Kavalalı Mehmet Ali Paşa
Kavala’da tarihimizde adı sıkça geçen Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın heykelinin dikili olduğu yere doğru inişe geçiyoruz bu kez.
Birtakım tarihçiler tarafından Arnavut olarak kabul edilen ve Kavala’da doğan Mehmet Ali Paşa, Osmanlı Devleti’ne karşı çıkardığı isyanla tanınıyor. Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yı, Yunanistan’ı Osmanlı tarihine bu kadar ilgi göstermeye teşvik eden, Kavalalı’ya heykel diktirecek kadar yakınlaştıran şey neydi? Tabi ki Kavalalı’nın Osmanlı aleyhine yaptıkları…
Napolyon tarafından işgal edilen Mısır’ı kurtarmak için bölgeye giden gönüllülerden biri olan Kavalalı, kısa sürede gösterdiği başarıların ardından Mısır’a 1804 yılında vali olmuştu.
Görevi sırasında Mısır’ın kalkınmasını sağlayan ve Osmanlı adına güçlü bir ordu kuran Kavalalı,Mora isyanı sırasında Mora ve Girit valiliklerinin kendisine verilmesi şartıyla Sultan İkinci Mahmud’a yardım etmişti. Mora isyanını bastıran Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Osmanlı Rus savaşlarında Osmanlı Devleti’nin yardım istemesine rağmen kuvvet göndermedi.
Mora valiliği yerine Suriye valiliğini isteyen Kavalalı Mehmet Ali Paşa, bu isteğinin reddedilmesi üzerine Suriye’yi işgal etti. Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu olan İbrahim Paşa, isyan sırasında Suriye’yi aldı. Torosları geçen İbrahim Paşa Adana ve Konya’da Osmanlı kuvvetlerini yenilgiye uğrattı.
Bu başarılardan sonra Mehmet Ali Paşa kuvvetlerini İstanbul’a kadar durdurabilecek herhangi bir güç kalmamıştı. Sultan İkinci Mahmud Ruslardan yardım istedi. Rus donanmasının İstanbul’a gelmesinden tedirgin olan İngilizler ve Fransızlar, Mısır ile Osmanlı Devleti arasında bir barış antlaşması imzalanmasını sağladılar.
Osmanlı Devleti ile Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa arasında imzalanan Kütahya antlaşmasına göre, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’ya Mora ve Girit valiliklerinin yanı sıra Suriye valiliği, Oğlu İbrahim Paşa’ya da Cidde valiliğine olarak Adana Valiliği de verildi.
Mısır’da güçlü bir yönetimin bulunması İngilizlerin işine gelmemişti. Çünkü Mehmet Ali Paşa İngilizlerin bu bölgede ticaret yapmalarını engelliyordu. Bu sorunun o bölgede tekrar Osmanlı Devleti’nin hakim olmasıyla çözüleceğine inanan İngiltere, Sultan İkinci Mahmud’u Kavalalı Mehmet Ali Paşa’ya karşı kışkırttı. Nizip’te Osmanlı ordusu ile yapılan savaşta Osmanlı ordusu bir kez daha yenildi. Kaptan-ı Derya Ahmet Paşa Osmanlı donanmasını Kavalalı Mehmet Ali Paşa’ya teslim etti (1839).
Artık Osmanlı Devleti’nin, kendi valisine karşı yaptığı savaşlar sonunda ne ordusu, ne donanması kalmıştı. Bu gelişmelerin yaşandığı günlerde Sultan İkinci Mahmud öldü, yerine oğlu Abdülmecid Osmanlı padişahı oldu.
Tüm bu gerginlik ve karmaşa arasında Yunanistan Osmanlı Devleti’ne karşı bağımsızlığını ilan etti. Kavala’dadoğan Mehmet Ali Paşa hizmetleriyle Osmanlı’yı kalbinden yaralarken doğduğu topraklarda başka bir devletin kurulmasına dolaylı yoldan destek sağlamış oldu.
Bu hizmetlerinin karşılığı da heykelinin doğduğu topraklarda, yaşadığı evin de içinde bulunduğu bölgeye dikilmesi oldu elbet.
Mübadillerde ayrı duygular uyandıran ve son yıllarda ziyaret ede Türk sayısının her geçen gün arttığı Kavala, temiz denizi, kültürel ve tarihi mirasıyla görülmeye değer. Hele ki tarihe merkanız belli bir seviyenin üzerindeyse oldukça keyif alabileceğinizi söylemek mümkün…
Sıcak altında soğuk bir çeşme bulup Selanik yolculuğu öncesi serinlerken, Osmanlı tarihine yolculuğa çıkaran Kavala sokaklarına bir kez daha bakıyoruz alıcı gözle…
Selam, ben bu haftasonu İskeçe ve Kavala’ya haftasonu kaçamağı yapmayı planlıyorum, ancak hangi otobüs firmasını kullansam bilemedim. Bu konuda bilgin var mıdır acaba :), şimdiden sağol
Selamlar bildiğim kadarıyla Metro ve Ulusoy turizm de alternatifler var. Bakmanı öneririm. Şimdiden iyi tatiller…