Rüya Şehir Prag

Prag, sanat, doğa ve huzuru bulabileceğiniz en eski şehirlerden. Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag, tarihte birçok ülkeye, medeniyete ev sahipliği yapmış, tarihi dokusunu ve ruhunu kaybetmemiş nadir şehirlerden. II. Dünya Savaşında Avrupa’daki yıkılan şehirlere karşın Prag şaşırtıcı derecede iyi korunmuş. Bunun önemli bir nedeninin Adolf Hitler’in mimariye ve Prag’a olan sevgisinden kaynaklandığı söyleniyor.

Prag, ruhuna kendinizi hemen kaptırabileceğiniz, zamanın nasıl geçtiğini dahi anlamadığınız bir kent. Yaz-kış gelen turistleri bölgenin önemli kaynaklarından. Hemen her noktada Turist Bilgi ofisleri bulunuyor. Prag gezilecek yerler ilgili bilgileri buradan alabilirsiniz. Her gün sabah saat 11’de Old Town’daki buluşma noktasından Ücretsiz Şehir Turuna katılıp, 4 saat içinde yürüyerek görmeniz gereken hemen her şeyi bir rehber eşliğinde görebiliyorsunuz. Rehber Old Town’dan başlıyor anlatmaya. Çek Cumhuriyeti doğumlu genç rehber eğlenceli şakalarıyla kendisini dinlettiriyor.

Rüya Şehir Prag

Meydanda at arabalarıyla müşteri bekleyen arabacılar, sokak sanatçıları, minik büfeler var. Henüz Noel hazırlıkları başlamamış. Aynı yerde Jan Hus adında Hıristiyan reformcunun anıtı var. Çekliler Hus’a çok değer veriyorlar, çünkü kendisi Protestan hareketlerinin öncülerinden. Katı Katolik inançlarına karşı insanlara ders vermiş ve tabii ki Katolik kilisesi tarafından aforoz edilip ilerleyen dönemde yakılarak öldürülmüş.

Astronomik Saat

Meydanda görebileceğiniz bir diğer göz alıcı yapı Astronomik Saat. 1400’lü yıllarda yapılan bu saat dünyadaki en eski üçünü saat olmakla beraber, çalışan en eski saat. Efsaneye göre bu saati yapan matematikçi, aynı saati bir daha başka bir yerde yapmaması için kralın emriyle kör edilmiş ve hatta dili kopartılmış. O da bunun karşılığında saati bozmuş ve uzun süre kimse tamir edememiş. 1552 yılında başka bir saatçi tarafından onarılan saat tarihte çoğu kez durmuş ve yeniden tamir edilmiş.

Sonraları etrafına ölümü temsil eden iskelet, ölüme karşı elindeki müzik aletiyle eğlenen figür, aynada kendine hayranlıkla bakan kibirli ve elinde bir kese altınıyla aç gözlülüğü temsil eden gotik figürler eklenmiş. Her saat başı geldiğinde iskelet elindeki ipi çekerek zili çalıp artık gitme vakti geldiğini hatırlatıyor.

Hala çalışan bu saati günün her hangi bir tam saatinde izleme zevkini yaşayabilirsiniz. Kuleye çıkıp kuşbakışı Old-Town’daki hareketliliği seyretmenizi de özellikle gün batımına yakın saatlerde şiddetle tavsiye ederim.

St. Nicholas Kilisesi de yine Old Town’da görebileceğiniz eski bir Barok Kilisesi. Swarovski taşı ve kristaliyle de meşhur olan şehirde bu taşlarla yapılan çeşitli takı ve süs eşyasını bulabileceğiniz dükkânlar da Old Town çevresine yayılmış.

Tarih boyunca çeşitli sanatçılara, yazarlara da ev sahipliği yapmış Prag’ta Old Town’a yakın bir köşe de Kafka’nın doğduğu eve rastlıyoruz. Şehrin birçok yerinde Kafka’ya dair anıtlar var. Doğduğu evin altında Kafka Cafe işletiliyor. Nehrin kıyısında da Kafka’ya ve özellikle kitabı Dönüşüm’e dair izlerin sergilendiği Kafka Müzesi var.

Charles Üniversitesi önemli başka noktalardan. Çek Cumhuriyetindeki en eski ve en büyük üniversite. 1348 yılında kurulan bu üniversite, Franz Kafka ve Milan Kundera gibi önemli yazarların, Albert Einstein, Ernst Mach gibi fizikçilerin, Old Town’da anıtı bulunan Jan Hus gibi reformcuların yetiştiği yer olmuş. Halen daha eğitime devam eden bu üniversite Avrupa’nın sayılı üniversitelerinden.

Üniversitenin binasının hemen karşısında yeşil rengiyle şu sıra restorasyonda olan Eski Tiyatro, Mozart’ın da bir dönem konserlerini, derslerini verdiği önemli başka bir nokta.

Çek Cumhuriyeti, çok sayıda Yahudi’nin de vatanı. 10.yy da şehre yerleşmeye başlayan Yahudilerin Josefov dedikleri bir bölgeleri var. Gotik mimari tarza sahip Old New Sinagog adını taşıyan Sinagog da Avrupa’da faaliyet gösteren en eski Sinagog. Spanish Sinagog adında yapısı camiyi de andıran bir Sinagog bu bölgede yer alıyor. Rehberimizin anlattığına göre zamanında kendilerine yardım eden Müslümanlardan etkilenmişler ve bu etkiyi Sinagog mimarisine de yansıtmışlar.

Eski Yahudi Mezarlığı da görülmeye değer yerlerden. 15.yy’dan kalma olduğu düşünülen mezarlar, mezar taşları var. Mezarlık zeminden oldukça yüksekte bulunuyor. Bunun sebebi ölen kişilerin üstüne daha çok toprak atıp yeni ölüleri gömülmesi imiş. 12.000 mezar taşıyla birlikte, gömülü olan 100.000 kadar beden olduğu söyleniyor.

Sanatçılar kenti Prag’ta Franz Kafka’nın mezarını ziyaret etmeniz de mümkün. Yeşil metro hattıyla ulaşabileceğiniz Yahudi Mezarlığına girdiğinizde Franz Kafka tabelasını takip ederek ulaşabilirsiniz. Mezar mumlarla ve taşlarla doldurulmuş. Aynı avluda bir de Sinagog var. Ziyaret etmek isterseniz cumartesileri hariç her gün açık.

Tarihte birçok ülkenin istilasına uğrayan Prag’da bir dönem Sovyetler Birliği Stalin’in etkisinde kalmış. Hatta 1955’te dünyadaki en büyük Stalin anıtı buraya dikilmiş. 1962 yılında ise 800 kilo patlayıcı kullanılarak yok edilmiş. Yok edilen bu anıtın yerinde günümüzde bir metronom duruyor. Vratislav Novak adındaki sanatçı bu metronomu Stalin rejimi altında geçirilen günlerin unutulmaması için tasarlamış.

Prag şehrine giriş için tarihte kullanılan 13 tarihi kapıdan bir tanesi günümüze ulaşmış. Powder Gate adı verilen bu kapı günümüze kadar korunan 11. Yy.dan kalma tek kapı. Zamanında barut depolandığı için Powder Gate adını vermişler.

Prag şehrinden geçen, Prag’ın kendine özgü nehri olarak tanımlanan Vltava (Moldau) Nehrinden 18 köprü geçiyor. Bu köprülerin hemen her saat turist kaynayan en meşhur olanı Charles Köprüsü. 1357 de Kral Charles IV tarafından yapımı başlatılan köprü 15. yy da tamamlanmış. Birçok yıkıma ve sel etkisinde kalan köprü birçok kez restore edilmiş. Köprünün üstünde 30 adet barok tarzında aziz heykelleri var. Ancak bu heykeller asıllarının taklidi. Orijinalleri nerede derseniz onları da Ulusal Müze’de bulabilirsiniz.

Köprüde ilerlerken nehir kıyısında hemen her yerden görülen Prag Kalesi, görülmesi gereken yerlerden. Şehrin simgesi haline gelen bu kalenin tarihi 9. yy.’a dayanıyor. Tarih boyunca Bohemya kralları, Roma Kralları ve Çekoslovakya Başkanlarını misafir etmiş.Orta Çağa dayanan en büyük kaleler arasında yer alıyor.

Bünyesinde St.Vitus Katedrali, St.George’s Bazilikası, Oyuncak Müzesi ve Çek Cumhuriyeti Ulusal Müzesi’ni barındırıyor. Gotik mimariye sahip bu kilise Köln Katedrali’ni andırıyor. Müzelerde çeşitli savaş aletleri sergileniyor. Halen Çekli ustalar tarafından yapılan koleksiyoncular için tasarlanmış kılıç, silah, zırh gibi şeyleri satın alabileceğiniz minik dükkanlar var.

Hem sergi hem dükkan şeklinde hazırlanmış. Eskiden o minik evlerde yaşayan insanların odaları, mutfakları aynı şekilde muhafaza edilmiş, camekanın ardında sergileniyor. Oldukça minik bu evlere tek kişi ancak girebiliyor. Sergilenen odalardan biri de işkence aletlerinin sergilendiği oda. İşkence maskeleri, zincirler, çivili sandalye… Bu minik kasabadan çıkınca görebileceğiniz kule de işkence ve zindan kulesi. Yer altı kafesleri ve hücreleriyle oldukça ürkütücü.

Kaleden ayrıldıktan sonra hemen yakındaki tepede görebileceğiniz Eiffel Kulesi’ne benzeyen bir yapı dikkat çekiyor. Ağaçların arasından tepedeki Eiffel’e uzanan yolu takip ettiğinizde parka ulaşıyorsunuz. Petrin Kulesi olarak adlandırılan bu kule, Paris’e geziye giden Çekli turistlerin Eiffel Kulesinin mimarisinden etkilenmesinin ardından ülkelerine döndüklerinde 1891 yılında inşa edilmiş.

Zemin katta hediyelik eşya dükkânı ve sergi alanı var.299 merdiveni rüzgârı yüzünüzde hissederek çıkarak kulenin gözlem noktasına ulaşıyorsunuz. İki ayrı gözlem noktası var. Çıkarken hissettiğiniz yorgunluk manzarayı görünce kayboluyor. Tüm Prag’ı, nehri, köprüleri, Dans Eden Evi bile buradan görebiliyorsunuz. Hele bir de güneş şehrin üzerindeyse harika fotoğraflar için kaçırılmaz bir fırsat.

John Lennon Duvarı

Kule ziyaretinden sonra yine köprünün bu tarafında, kuleden aşağı ağaçlı patika yollardan indikten sonra nehre yakın ara sokakların birinde John Lennon Duvarı ile karşılaşıyorsunuz.1980 yılından beri üzeri çeşitli grafitiler ve yazılarla doldurulan duvar önceleri komünist rejim karşıtı öğrencilerin düşüncelerini, asiliklerini yansıttıkları duvar olmuş. Hatta bu yüzden öğrenciler ile polis arasında çatışma çıkmış. Beatles’den şarkı sözleri, Lennon resimleriyle dolu olan duvar, zaman içerisinde renklenmiş. Günümüzde ise genelde sevgi ve barış temalarıyla dolu. Boyalarınızı alıp siz de bir şeyler ekleyebilirsinizJ

John Lennon Duvarından sonra nehir kıyısında ilerlerken Kampa Adası‘na ulaşıyoruz. Bu adada Kampa Modern Sanat Galerisi bulunuyor. Bahçesinde de ilgi çekici yüzü olmayan çıplak bebek heykelcikleri var.

Günün yorgunluğunu Legii köprüsünden asansörle ulaşabileceğiniz adacıkta atabilirsiniz. Vltava Nehri’nin ortasında bu adacıkta ördeklerle dolu bir park var.

Prag’ta ilgi çekici binaların biri de Dans Eden Ev. Etrafındaki Barok-Gotik Tarzındaki onlarca yapıya karşın oldukça modern ve sıra dışı bir mimariye sahip olan bu binaya baktığınızda dans eden bir çift görüyorsunuz. 1996 yılında yapımı tamamlanan binada genelde yabancı işletmelerin ofisleri bulunuyor. Teras kısmında ise bir restoran var.

Her köşesi tarih kokan Prag’da tarihi yapıların dışında, modern yapıları, alışveriş mağazalarını ve çeşitli gece kulüpleri, gazinoları bulabileceğiniz New Town’da güzel ve eğlenceli bir gece geçirebilirsiniz. Sabaha kadar dolu olan bu caddede çok sayıda Çek Restoranı ve eğlence mekânları bulunuyor. 1818 yılında kurulan, bünyesinde çok sayıda tarihi ve bilimsel koleksiyonu barındıran Ulusal Müze ve meydana adını veren atın üzerindeki St. Wenceslas heykeli de önemli yapılardan.

Prag’ı kuşbakışı görebileceğiniz başka bir yerde Prag’ın en yüksek yapısı olan Žižkov TV Kulesi. Merkezin biraz dışında kalan bu kuleye Yeşil metro hattıyla ulaşabilirsiniz. 1992 yılında yapımı tamamlanan kuleye 2000 yılında Çekli sanatçı David Černý tarafından kuleye tırmanan bebek heykelcikler eklenmiş. Kulede lüks bir restoran ve 2013 yılında açılan bir odalı lüks otel var. Prag ayaklarınızın altında…

TV kulesine yakın bir noktada bulunan Vitkov Tepesinde ise Ulusal Müzeye ait bir takım sergiler mevcut. Binanın önünde atın üzerindeki savaşçı heykeli önemli bir ulusal anıt.

Hafta sonunu en iyi şekilde değerlendirebileceğiniz Prag kesinlikle görülmeye değer. Çekler sıcakkanlı insanlar. Genelde yardımseverler. Ancak yol tarifi almak için İngilizce bilen birini bulmak biraz zaman alıyor. Köprülerde ve meydanda çok sayıda dilenci var. Dilenme şekilleri ürkütücü. Secdeye eğiliyor gibiler. Buz gibi havada yüzükoyun ellerini birleştirip önünüzde eğilen insanlar görürseniz şaşırmayın.

Hemen her köşede çay, kahve, sıcak şarap satan küçük büfecikler içinizi ısıtıyor. Yanında bir de Slavlara özgü yine her köşede bulabileceğiniz Trdelnik denemeye değer bir tatlı. Makaraya sarılarak yapılan tarçınlı tatlı dilerseniz çikolatayla servis ediliyor. Çikolata demişken kendi çikolatanızı kendinizin yapabileceği Old Town’daki çeşit çeşit çikolata dükkânları da insanı kendisine çekiyor.

Seyahat planlarınız arasına mutlaka almanız gereken şehir Prag’ı Noel zamanı çok daha renkli görebilirsiniz. Meydana kurulan Christmas Marketleri, Noel ağacı, sokak sanatçıları ve yağan karla insana bambaşka bir tecrübe sunan Prag, Noel ruhunu tam anlamıyla hissedebileceğiniz sayılı şehirlerden. Yazar: Refia Nilüfer Yazar

  1. Isik Cavusoglu says:

    Praha praha hala bazen ruyalarimda goruyorum sevgiliniz varsa ya da saglam dostlariniz ya da biraz yalniz kalip kaybolma istegi Sehir Bir suru guzel suprizler sunuyor insana baharda gitmenizi tavsiye ederim sokaklarda rahatlikla kaybolunabilir hatta kaybolun tram 22 ya da 14 e binilebilir gayet merkezi rotasyonlarda . Elinizde soguk bi bira vltava kenarinda kitap okunabilir imkaniniz olursa karlovy vary e gidin.cekler cok Sicak kanli sayilmayabilir ama sehirde kendinizi guven de hissederdiniz sadece dovizcilerden para cevirmenizi tavsiye ederim. Gideceklere iyi eglenceler. Resimlerinizi paylasirsaniz cok sevinirim.

  2. Mehmetcan Temel says:

    Bir şehir insanları ile güzeldir ancak Çekler’de malesef bir güzellik göremedim son derece ters kaba ve suratsız insanlar ancak Budapeşte’ye gittiğinizde bunun tam tersi insanlar ile karşılaşıyorsunuz..

  3. TC Vildan Pehlivan says:

    Tarih şehiri olarak evet güzel. 24.12-27.12.2015 de ordaydim. Hava yazdan kalma günesli.
    Ama insanlari ne yazik misafirperver degiller. Para bozdurma yerlerinde lütfen dikkat edin. Dedikleri ile cevirdikleri para tutmuyor..genellikle kağıda yazdirin. Taksi tuttuk 15€ anlaşıldı sonra yok 50€ dendi. Fifty ve fifteen misali.

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You might also like