Dünyanın en etkili deprem bölgelerinden birinde tam 43 tepeye birden kurulan; mimarisi, eşcinselleri, evsizleri, her daim etkili olan sisli havası, tramvayları, güzel caddeleri, köprüleriyle ve çok kültürlülüğüyle dünya üzerinde gördüklerim arasında bir numaraya koyduğum şehir San Francisco!
***
Özellikle ABD yapımı olan film ve dizilerde sıkça rastladığım San Francisco, küçüklüğümden beri gezmeyi, görmeyi istediğim, hayallerimi süsleyen bir şehirdi. Üç ay süren Teksas macerasının ardından çıktığım Kaliforniya turundaki son istasyonum olan şehir, kaldığım 2 gün ile bana yetmese de görmeyi umduğum her yeri hızlı hızlı görerek bilgi sahibi olmayı başardım. Amerika Birleşik Devletleri’nde New York dahil olmak üzere en popüler olarak geçen tüm şehirler arasında mutlaka görülmesi bir yer olarak dahil edilmeli, listelerin en başına.
Birçok bilgisayar oyunundan tanıdığım sokaklar, oyunlar kadar zihnime işlemiş olan dizi ve film sahneleriyle heyecan yaratıyor her adımımda. Meşhur Bay Bridge ile ilk soluğumuzu aldığımız San Francisco yoğun trafiği ile merhaba diyor bizlere. Çok fazla dolanmadan favori yerlerimizden olan Golden Gate Köprüsü’ne gitmeye karar veriyoruz. Navigasyon cihazımızla yönümüzü tayin ederek kısa süre içinde köprüyü görüyoruz uzaktan. Amerika seyahatim boyunca beni en çok heyecanlandıran an köprüyle karşılaşma anım oluyor. Kesinlikle bu köprü görülmeli diyorum bir insan yaşamında…
Körfezin üzerinde seyreden yoğun sisin köprünün tam ortasından aşağılara doğru süzülmesiyle hemen hemen dört mevsim sise sahip olan köprüde kartpostallık görüntüler çıkıyor ortaya. Arabamızla sindire sindire geçiyoruz, yavaş yavaş. Köprünün bittiği yerde Marin Şehri karşılıyor bizi. Hemen sağda genişçe açılan alanda (Vista Point) turistlerin köprüyü ve arkada kalan San Francisco şehrini izlemeleri için tesis yapılmış. Arabamıza yer bulduktan sonra iniyoruz büyük heyecanla. Turist kalabalığını yarıp köprünün kenarından izlemeye koyuluyoruz şahane manzarayı.
Golden Gate Köprüsü
1937 yılında yapımı bitirilen köprü yapıldığı dönemde birçok rekoru elinde bulundururken, günümüzde ABD’nin simgeleri arasında yer alıyor. Büyük Okyanus ile San Francisco Körfezi’nin birleştiği ve “altın kapı” (golden gate) olarak anılan coğrafi bölgenin (körfezin) tam üzerine yapıldığından bizdeki “altın boynuz” benzetmesi misali köprüye “Golden Gate” ismi verilmiş. Yaya ve bisiklet trafiği ile 6 şerit karayolunun geçişine açık köprü, dünyanın en sık intiharlara ev sahipliği yapan köprülerinden biri olarak kayıtlara geçmiş. İstanbul gibi iki kıtayı birleştiren bir coğrafyadaki köprülerin bu şekilde turizme açılması gerekli bana göre. Görebildiğimiz kadar sadece bu köprünün üzerinde yürümeye gelen yüzlerce turist var. Doğru pazarlama ve tanıtımla İstanbul bu köprünün kat kat fazlasını yapabilir. Ancak bizler turizmle uğraşmayı maalesef ki beceremiyoruz.
Manzara fotoğraflarını aldıktan sonra köprünün yaya bölümünden yürümeye başlıyoruz. Sisin geçtiği orta bölüme geldiğimizde üzerimizdeki kıyafetler ile donmamak için çabalıyoruz. Yanımızdan geçip giden araçlarla beraber korka korka yükseklikten aşağıları seyrederken köprüde yürüyebilmek gerçekten keyif verici. Keşke boğaz köprülerinde de yürüyebilsek…
“San Francisco’dan Marin’e geçiş için araçlar para ödemezken tam tersi istikamette geçişler için 4 dolar ödeniyor.”
Köprünün ayaklarının olduğu bölgeye dar bir orman yolundan inip köprüyü bu kez aşağıdan izleyip, bulduğumuz otele yerleşmek adına şehir merkezine dönüyoruz. Amerika’nın birçok yerinde olduğu gibi burada da otel sektörü Hintlilerin elinde. Kısa bir pazarlığın ardından 35 dolara anlaştığımız konforlu otel odamıza yerleşiyoruz. Zaman kaybetmeden San Francisco’nun keşfetmeye hazır bekleyen yerlerine doğru tekrar yola çıkıyoruz.
Golden Gate Park
ABD’nin tematik şehir parklarının en güzellerinden olan Golden Gate Parkı, San Francisco’nun nefes alma merkezlerinden. 412 hektarlık büyüklüğü ile şehrin planlı yapısının tam ortasındaki konumuyla hemen hemen her yerden eşit zamanda ulaşılabiliyor.
Bitki ve botanik bahçeleri, tiyatro salonları, gölleri, AIDS tedavi merkezi, gençlik merkezleri, çay bahçeleri, müzeleri ve bilim merkezleri ile birbirinden farklı alanlardaki birliktelikleri barındırıyor içerisinde. Nefes almak isteyenler, köpekleriyle yürüyüşe çıkanlar, müzik yapanlar, dans edenler, kitap okuyanlar, uzanıp hayal kuranlar birbirilerine ses etmeden özgürce parkın içindeler. Özellikle renk renk çiçeklerle büyüleyici bir peyzaj uygulaması var bu parkta. Türkiye’de milyonlarca lira harcanarak yapılan çevre düzenlemeleri bu parkın yanında solda sıfır sayılabilir.
Bay Bridge
Oakland ile San Francisco’yu birbirine bağlayan iki katlı Bay Bridge bölgenin en önemli ulaşım güzergahlarından birini oluşturuyor. San Francisco’nun doğu ve ABD’nin diğer bölgeleriyle olan ulaşımını sağlayan bu köprü yılda 270 bin aracı üzerinden geçiriyor.
1936 yılında Golden Gate Köprüsü’nden sadece 6 ay önce trafiğe açılan köprünün üst katındaki 5 şerit araçları batıya (San Francisco), alt katındaki 5 şerit ise doğuya (Oakland) taşıyor. San Francisco’ya giriş kısmında (batı) 4 dolar ödenen köprünün doğuya geçişinde ücret alınmıyor.
San Francisco’ya kara yoluyla gelenlerin hemen hemen %99’u bu köprüden geçmek zorunda kalıyorlar. Ulusal karayollarının en işlek güzergahında yer alan metal yığını köprü Golden Gate’in cazibeli duruşunun yanında sadece işlevi ile değerlendiriliyor genelde. Ancak her ne olursa olsun görsel açıdan uzaktan bakıldığında estetik duygular uyandırıyor bizde. Yakınına geldiğimizde ise konserve kutusundan farksız…
Lombard Street
San Francisco denildiğinde insanların zihnine kazınan en önemli görsellerden biri Lombard Street aslında. Bu cadde zikzak yapısı ve güzel çiçekleriyle şehrin simgelerinden ve turistlerin uğrak yerlerinden biri.
Biraz genişçe olan arabamızla korkarak girdiğimiz caddeden yavaş yavaş iniyoruz aşağıya. Aşağıdaki noktada toplanmış olan turist kalabalığı, caddeden aşağıya iniş yapan araçları seyrediyor. Aracı park ettikten sonra biz de fotoğraf çeken gruba dahil oluyoruz ve batmaya başlayan güneşten yararlanarak harika fotoğraflar çekiyoruz çevrede. Özgün mimari ile başlayan yokuşların her biri kendine has kareler yaratmaya imkan tanıyor. Böyle bir şehre aşık olmamak, sevmemek mümkün değil…
Yemek ve dinlenme amacıyla biraz otele döneceğiz. Akşam ve bir sonraki gün San Francisco’da mutlaka görülmesi gereken diğer noktaları keşfedeceğiz…
SAN FRANCISCO II YAZISI İÇİN TIKLAYINIZ
Golden Gate ile hafızama kazınan yer. Hiç görmesem de dizi ve filmlerle sevdim burayı.