3 geliş 3 gidiş geniş şeritli yollar bizi İmam Humeyni Uluslararası Havalimanı‘ndan Tahran’a götürüyor. Havalimanı ile şehir merkezi arası yaklaşık 30 kilometre. Onlarca önyargının ışığında, onlarca olumsuz mesaja ve türlü heves kırıcı cümleye rağmen İran’dayım.
Üst üste yapmaya çalıştığım birkaç plan tutmayınca “şehir bize ne verirse onu yaşarız” mantığıyla pasaport kuyruğunda tanıştığım Şamil Bey ve onu karşılayan İranlı Muhammed’in arabasında buluyorum kendimi.
Muhammed beni Şamil Bey’in iş arkadaşı zannediyor sanırım. Sınırlı diyalog ortamında Şamil Bey ile Muhammed araçta konuşurken ara ara sözlere müdahil olarak, Türkçe konuşan birini bulmuşken İran‘la ilgili merakımı da gidereyim diyorum.
Uçağın inişi sırasında da gördüğüm görüntüler hiç değişmiyor. Çevrede ne bir ağaç var, ne bir yeşillik. Eylül ayında olmamıza rağmen her yer kupkuru ve sarı renk hakim yol dışındaki tüm dokuya. Gaza bastıkça Muhammed açık olan pencerelerden içeriye giren hava akımının şiddeti artıyor. Bir adım ötemde, öndeki iki koltukta konuşulanları dahi duyamıyorum rüzgarın gürültüsünden. İran’da sürücüler çok kötü araç kullanıyor. Şeridine uyarak giden çok az. Her an biri önünüze sinyal vermeden atlayabilirken, şeridi ortalayarak gidenler de doğal karşılanıyor ilk izlenimimden anladığım kadarıyla.
Uluslararası ambargolar nedeniyle ülkedeki yeni model araç sayısı çok az. İthalata getirilen yüzde 300’ü aşan vergiler insanların ithal arabaya binmesini de engelleyince 60 model araçları hala trafikte rahatça görebiliyorsunuz. İran’ın yerli üretimi olan Samand, Pride ve Saipa marka otomobiller her yerde.
Dünyanın petrol rezervi açısından en zengin üçüncü, doğalgaz rezervi açısından ikinci ülkesi İran’da çok doğal olarak benzin ucuz. Bu nedenle mazotlu ya da LPG’li araca rastlamak zor. Ancak tüketimin çok olması nedeniyle devlet çeşitli formüller üreterek sınırlamalar getirmiş.
Çevresiyle birlikte 21 milyona yaklaşan Tahran’da nüfusun önemli bir kısmı araç sahibi. Bu yüzden Tahran’da trafik içinden çıkılmaz halde. Gazı bulduğu her fırsatta kökleyen Muhammed şehre yaklaşmamızla birlikte yavaşlamak zorunda kalıyor. İstanbul’u mumla aratan trafik keşmekeşinin tam ortasında, burunlarımıza gelen yoğun egzoz gazı kokusuyla mücadele etmeye çalışıyoruz.
Tahran nasıl kokuyor sorusunun ilk yanıtı egzoz gazı olabilir en net ve kısa şekilde. Elburz Dağları’nın üç taraftan çevrelediği Tahran, tam bu çevrelenen bölgenin ortasında bir rampanın en alçak noktasında kurulmuş. Kente giren araçlarla beraber artan hava kirliliği, herhangi bir hava akımının olmaması nedeniyle kabus gibi çöküyor tüm insanlığın üzerine…
Hava akımının olmaması ve hava sıcaklığının çok yüksek olmasına çözüm olarak tüm yollarda su akışının olduğu kanallar açılmış. Kaldırımla cadde ve sokaklar arasında bulunan kanallardan sürekli akan soğuk su bir nebze olsun serinletiyor ortalığı.
Trafiğin artmasıyla beraber ön koltukta konuşulanları duymaya ve sohbete dahil olmaya başlıyorum iyiden iyiye. Muhammed biz sordukça anlatıyor, ben de küçük not defterine birer ikişer notlar alıyorum bu farklı ülkeden.
Her bir araç sahibinin aylık 60 litre benzin hakkı varmış Hükümet tarafından getirilen kotaya göre. Karne usulüne bağlanan sistemde 60 litreye kadar olan benzinin litresi 30 cent/$’a alınabiliyormuş. Ancak 60 litreyi geçen satın almalarda benzinin litre fiyatı da 55 cent/$’a yükseliyormuş.
Türkiye‘de zaman zaman gündeme gelen şehirlerdeki trafik sorunu çözümü için dillendirilen tek-çift plaka sistemi Tahran’da uygulanıyor. Şehrin trafik yoğunluğunun yaşandığı merkezi bölgelerine haftanın belirli günleri sadece tek plakalar, belirli günleri ise sadece çift plakalar girebiliyor. Bu çözüm olmuş mu diye soracak olursak, genzi yakan egzoz kokusundan söz edebilirim bir kez daha.
Tahran’da iki havalimanı
Bizi aldığı İmam Humeyni Uluslararası Havalimanı’nın çok daha yeni bir yatırım olduğunu ve Tahran’ın özellikle Uzakdoğu uçuşlarında aktarma merkezi haline getirilmesinin amaçlandığını ifade ediyor Muhammed. Bu fikir ne zaman nasıl hayata geçer bilmem ama havalimanının çok eksiği olduğu kesin. Ayrıca dünyada sadece uluslararası uçuşlar için kullanılan kaç tane havalimanı var o konuda da şüpheliyim. Çünkü İran’da iç hatlarda bir yere uçmaya niyetlenirseniz Mehrabad Havalimanı’na gitmek zorunda kalıyorsunuz. Kentte bulunan iki havalimanından biri yalnızca iç hat bir diğeri yalnızca dış hat uçuşları için kullanılıyor. İki havalimanı arasında 20 kilometrelik de bir mesafe var.
İran’a gelen ve her turiste kafayı yedirten para hesabına gelince…
İran Riyali
Muhammed bize detaylıca anlatıyor. İran’ın resmi para birimi İran Riyali. Ancak enflasyon ciddi boyutlara ulaştığından ve paranın üzerinde çok sıfır olduğundan günlük hayatta Riyal kullanılmasına karşı parasal karşılık olarak ifade edilen birim Toman. Toman ise Riyal’in bir sıfır atılmış haline deniyor.
Ülkede en yaygın yabancı para ABD Doları olmasına rağmen, Euro ve Türk Lirası değişimi yapan döviz büroları da var. Ayrıca devletin uyguladığı döviz kuru ile sokakta geçerli olan döviz kuru arasında da dağlar kadar fark var. O yüzden resmi yerlerde, havalimanlarında para bozdururken kayıp yaşanacağını unutmamakta yarar var.
1 Amerikan Doları = 3,000 Toman = 30,000 İran Riyali (2014/Eylül)
Muhammed Bey’in bozduğu paralarla elimdeki 80 dolara yaklaşık olarak 2 milyon 500 bin İran Riyali alıyorum. Yani kağıt üstünde 2 milyon 500 Riyalim olmasına rağmen sokakta yaygın kullanılan söylem biçimine göre 250 bin Toman’ım var.
Dikkat edilmesi gereken bir başka husus ise dükkanlarda Toman’ın “T” Riyal’in ise “R” ile kısaltılıyor olması.
Türkiye’de AK Parti Hükümeti’nin en önemli icraatlarından biri olarak ifade edilen paradan 6 sıfır atma uygulamasını İran da düşünüyormuş. Ancak onlardaki sıfır operasyonunun 3 sıfır olacağı yönünde söylentiler var.
İzmir’de yüzde 90’ları bulan nem oranının Tahran’da yüzde 15’ler seviyesinde olması iyice kurutuyor genzimizi. Gerçi hissedilen sıcaklığın düşük olması işimize gelirken, kuru havanın da başka başka sıkıntıları olduğunu fark ediyoruz.
Herkesin arabalarıyla girmeye çalıştığı Tahran’da çok sayıda motosiklet var. Özellikle şehir merkezinde bir yerden bir yere daha kısa sürede gitmek isteyenler motosiklet taksileri de kullanılıyor.
Klasik biçimdeki taksiler ise İran’ın milli otomobili Peykan’lar. Güvensiz yapısı nedeniyle Hükümet’in yavaş yavaş ortadan kaldırmayı düşündüğü Peykan’larla her yerde karşılaşmak olası.
1967 yılında ilk kez üretilen Peykan İran’ın tüm dünyaya verdiği mesajın simgesel bir örneği. Bugün aktif olarak kullanılan Peykan’lardan 500 bin kilometrenin altında yapanı neredeyse yok gibi.
Dünyanın tüm ülkelerinde geçerli olan sistemin Tahran için de geçerli olduğunu söyleyen Muhammed, “Eğer paran varsa Tahran’da çok rahat yaşarsın. İçkin de olur her istediğin ayağına gelir. Ancak paran yoksa Tahran’da hayat çok pahalı” diye Tahran’daki yaşamı özetliyor.

İran’da kadın olmak
Trafik hedefimize bir türlü ulaşmamıza izin vermezken çok sayıda kadın sürücüyü de araç kullanırken görünce patlatıyorum bombayı: “İran’da kadınlar sigara içebiliyor mu?”
Minik bir gülümsemeyle cahilliğimi yüzüme vurmak istemeyen Muhammed, İran’ın Suudi Arabistan gibi bir ülke olmadığını, kadınların özellikle iş yaşamında erkeklerle eşit koşullarda yer alabildiğini, araç kullanabildiğini ve rahatça sigara içebildiğini söylüyor.
Şehir efsanesine dönüşen ve İran’la ilgili konuşmak isteyen 7’den 70’e herkesin kullanabileceği cümlelerden birini kurduğum için üzülüyorum.
Plakası sebebiyle şehir merkezine girişi yasak olduğundan ara sokaklardan dükkanına götürüyor Muhammed bizi. “Parası olan her gün girebiliyor, nerede polis var, nerede yok çok iyi biliyorum” diyerek sistemin inceliklerini, Türkiye’yle benzerliklerini de göstermiş oluyor bize.
Tahran’da ne yapıyorum, gerçekten Tahran’da mıyım filan diye ara ara sorarken kendime Muhammed’in Nalburcular Çarşısı’ndaki dükkanına geliyoruz. Kıtlama şeker eşliğinde ikram edilen büyük fincan demleme çayın aromalı yapısı biraz ağır gelse de yudumlarken çayımı Tahran’dayım diyorum derin bir nefesle.
Yazınızı soluksuz okudum. Siteniz ve bilgilendirici yazılarınız çok iyi. 🙂
Çok teşekkürler.