İrem Özer, serbest çalışmanın avantajlarını sonuna kadar kullanmayı başaran biri. Profesyonel iletişimci olan Özer, hayattan keyif alabilmek için emekliliği beklemeden gezmek gerektiğini söylüyor.
Seyahat deneyimlerini, günümüzden 8 yıl önce açtığı Kuyruksuz Uçurtma adlı blogu aracılığıyla paylaşmaya başlayan İrem Özer, her bulduğu fırsatta dünyanın farklı yerlerine seyahat ediyor. Profesyonel iletişimci olan Özer, zamana ve mekana bağlı olmayan çalışma sistemini seyahatlerine entegre etmeyi başarmış. En ufak bahanelerle zaman ve maddi imkanların yettiğince seyahat etmeyi öneren Özer, ‘Gezmek için emekliliği beklemeyin’ önerisinde bulunuyor.
Seni çok kısa tanımak istesek?
Profesyonel iletişimciyim. Uzun yıllar kurum tarafında, son 4 yıldır da serbest olarak çalışıyorum. Serbest çalışmanın avantajlarından biri olan zamanı kendime göre organize etme lüksüne sahibim. Bununla birlikte seyahatlerde de çalışmak gerekebiliyor. Yeni dünyada aslında nerede olursanız olsun pek çok işi yürütme şansımız var. Geçtiğimiz Haziran ayında 1,5 ay kadar Amerika’daydım ve o süre zarfında buradaki tüm işlerim de devam etti. Saat farkına ayak uydurmak zaman zaman zor olsa da…
Seyahat tutkusu hobiden daha öteye nasıl geçti?
Bundan 8 yıl önce blog camiasına ilk giriş yapanlardan biriyim. Blogumu ilk açtığım gün ne yazacağım konusunda en ufak bir fikrim yoktu ve hatta blog ismim iremozer.blogspot uzantılıydı. Ertesi gün “İrem bu böyle olmaz, hem tek bir konuda yazmalısın hem de kurumsal bir hayattasın, başka bir isim bul kendine” dedim. Hangi isim olsun derken bana kim ne der, takma isimlerim nelerdi diye düşündüm. Devamı bir sonraki sorunun yanıtında:)
Yazdıkça daha fazla yazasım, gezdikçe daha fazla gezesim ve daha fazla yazmaya başlamam ile birlikte gelen ödüller ile birlikte bu platformda “Kuyruksuz Uçurtma” ismi altında yalnız olmadığımı anladığımda profesyonel bir hobiye döndü. Tanımadığım insanlarla internette, e-maillerde seyahat üzerine sohbet ediyor, birbirimize fikirler veriyor olduk. Şimdi bir süre yazmadığımda kendimi kötü hissediyorum, hemen bir yerlere gitmeliyim, enerjimi seyahatlerden almalı ve bunu bloguma aktarmalıyım diye düşünüyorum. Tabi hepsi büyük keyifle gerçekleşiyor.
Deneyimlerini Kuyruksuz Uçurtma ismiyle paylaşıyorsun, bu isim nereden çıktı?
Çocukken Edirne’de bisiklet tepesinde evden oldukça uzak semtlerde babamla karşılaşırdım. Babam arabasıyla bir yerden bir yere giderken beni karşısında görür ve akşam eve gelince bana fırça atardı “Kuyruksuz Uçurtma mısın sen? Ne işin vardı o kadar uzaklarda?” diye. Gel zaman git zaman bu takma isim benimle bütünleşti ve üniversite yıllarıma kadar kendi kafama göre hareket etmelerimden ötürü bizim kuyruksuz uçurtma diye tüm ailem bu ismi kullanır oldu. Blogu açtığım günün ertesinde de en uygun isim olsa olsa Kuyruksuz Uçurtma olur diyerek domainimi aldım ve başladım yazmaya.
KuyruksuzUcurtma.com bloguna girenleri neler bekliyor?
İrem’in seyahat anılarını görebilecekleri bir platform Kuyruksuz Uçurtma. İlla şuraya gidin, bunu yemeden gelmeyin değil, İrem nereye gitmeyi tercih etti, neden keyif aldı, başına ne geldi, nerede kayboldu, nereden çok keyif aldı gibi soruların yanıtları blogumdaki yazılarda.
Genellikle yalnız mı seyahat ediyorsun?
Bu değişiyor, bazen yalnız, bazen sevgilimle bazen de ailemle, arkadaşlarımla. Eğer lokasyon Yunanistan ise genellikle ailemle, zira Edirne’den sıklıkla Yunan tarafına geçiyoruz. Bir denize girip, yemek yiyip geri dönüyoruz.
[button color=”” size=”” type=”square” target=”” link=””]
En’leri & İlk’leri
En sevdiği yurt içi destinasyon: Güney Ege, Dalyan, Köyceğiz, Fethiye, Göcek bölgesi
En sevdiği yurt dışı destinasyon: Yunanistan
Şu an bileti olsa gideceği ilk yer: Portekiz
İlk yurt dışı seyahati yaptığı yer: İngiltere – Londra
En son seyahat ettiği yer: Yunanistan
[/button]
Seyahatlerinde unutamadığın ve özellikle paylaşmak istediğin bir anın var mı? Olmaz mı?
Hem de pek çok. Genelde tatlı tatlı kaybolmalarım var ama enteresan olanlardan biri şu onu aktarayım. Bundan 3 yaz önce Berlin’e tek başıma bir seyahat gerçekleştirmiştim ve gitmeden evvel Arctic Monkey konserine de biletimi almıştım. Bileti reel olarak almam için bir bilet ofisine gitmem gerekiyordur Berlin’de. Gider gitmez gişede duran kişiye İngilizce ismimi ve biletimi almak istediğimi söyledim. Yanıt çok tatlıydı; “Abla neredesin kaç gündür yaa ben de seni bekliyordum” oldu. Tabi Berlin gibi bir şehirde Türk’e rastlama olasılığı çok yüksek, benim güldüğüm, eğlendiğim bir anım olarak hafızamda yer etti.
Son olarak söylemek istedikleriniz?
Gezmek için emekliliği beklemeyin. En ufak bahanelerle gidebildiğiniz her yere, zaman ve maddi olanaklar elverdiğince gezin. Deneyim bu hayattaki en kıymetli şeylerden biri. Ne kadar çok deneyim o kadar çok keyif demek. E bu hayata da keyif almak için geldiğimizi düşünürsek. Haydi o zaman!