Fatma Ölçücü bilişim sektöründe analist olarak çalışıyor. Seyahat etmeyi günlük hayatının bir parçası olarak kabul eden Ölçücü, seyahat etmeyi ertelediğiniz hayal olmaktan çıkarın önerisinde bulunuyor.
Bilişim sektöründe analist olarak çalışan Fatma Ölçücü, işi nedeniyle Almanya’nın Münih kentinde yaşıyor. Erasmus programı aracılığıyla Viyana’ya gerçekleştirdiği seyahati ile ilk yurt dışı seyahat tecrübesini edinen Ölçücü, o deneyimden bugüne aralıksız seyahat ediyor.

Seyahat tutkusunu boş zamanlarını değerlendirdiği bir aktiviteden öteye taşıyan Ölçücü, ‘Bir gün ben de işi bırakıp yollara düşeceğim gibi sürekli fi tarihine erteleyeceğiniz hayaller kurmayın’ önerisinde bulunuyor. Ölçücü’nün deneyimlerini okumak isteyenler hayatveseyahat.com web sitesini ziyaret edebilir.
Seni çok kısa tanımak istesek?
İstanbul Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği mezunuyum, üzerine MBA masterı yaptım. 6 yıldır Bilişim sektöründe analist olarak çalışıyorum. İstanbul’da doğup büyüdüm, birkaç ay önce iş değişikliği nedeniyle Münih’e taşındım. Yazı yazmak ve seyahat etmenin en çok zaman ayırdığım şeyler olmasının yanında; fitness ve açık havada koşu ile düzenli hareket ederek ofis hayatının hantallığını üzerimden atmaya, çok yorgun olduğum zamanlarda ise keman sesiyle dinlenmeye çalışırım. Evliyim, aslan burcuyum, pembe rengini ve Hello Kitty’yi çok seviyorum.

Seyahat tutkusu hobiden daha öteye nasıl geçti?
İlk yurt dışı tecrübem Erasmus programıyla gittiğim Viyana oldu. Gezmeyi seven bir ailede büyümediğim için, benim görüp yaşadığım hayatın dışında ne kadar farklı yerlerde farklı hayatların olduğunu ilk defa bu sayede keşfettim. Sonrasında merak duygum hep arttı ve resimlerini gördüğüm, isimlerini duyduğum yerleri hep araştırıp nasıl giderim diye planlarken buldum kendimi.
Seyahat tutkusunun yalnızca boş zamanlarımı değerlendirdiğim bir aktivite olmasının ötesinde; seyahat planlamak, seyahatte olmak, seyahati yazmak gibi her anlamda hayatımı seyahatle doldurmaya başlayınca bu tutku artık hobiden çok günlük hayatımın bir parçası haline geldi.

Deneyimlerini Hayat ve Seyahat ismiyle paylaşıyorsun, bu isim nereden çıktı?
Benim için yazı yazmak çok ciddi bir iş ve gerçekten emek verip anlatılmak isteneni akıcı ama özenli bir şekilde kurgulamanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bunun için okumayı öğrendiğim günden beri pratik yapıyorum diyebilirim, 20 sene boyunca aralıksız günlük yazdım. Sonrasında bu kadar sevdiğim ve iyi yapabildiğimi düşündüğüm bir şeyi yalnızca kendime saklamayıp insanlarla da paylaşmalıyım diye düşünmeye başladım ve yazacağım ilk konu olarak bir parçam olan seyahat etmek aklıma geldi. Ama öyle bir isim seçmeliydim ki, yalnızca gezi blogu olarak kalmayıp ileride başka bir şey yazmak istediğimde de kullanabileyim. Örneğin yurt dışına taşınmamla birlikte yurt dışında yaşam ve tecrübelerimi anlattığım yazılar eklemeye başladım, zaman içinde başka konular da ekleyebilirim ve Hayat ve Seyahat ismi tüm bu konuları kapsayabileceği için doğru bir seçim yaptığımı düşünüyorum.
HayatveSeyahat.com bloguna girenleri neler bekliyor?
Bloguma girenlerin, sayfayı okumak için harcayacakları sürenin karşılığında onlara aradıkları bilgiyi vermeye çalışıyorum. Çok fazla küçük yazı üretip her gün yeni bir paylaşımla ‘like’ almak gibi bir yaklaşımdan kaçınıyorum. Örneğin Paris’teki gezilecek yerleri anlatacaksam hepsini bir arada ve birbirlerine yakınlıklarına göre sırayla yazıyorum ki Paris’e gidecek birisi o listeyi takip ederek tüm gezilecek yerleri, ne olduklarını, nasıl gidileceğini ve benim orası hakkındaki fikirlerimi öğrenebilsin. Yani dağınık haldeki çok fazla şeyi okumak durumunda kalıp ‘kaybolmasın’.

Aralara ilginç bilgiler ekleyerek hem kendim öğrenmek, hem de okuyanları şaşırtarak ilgilerini yazı boyunca yüksek tutmak ise önem verdiğim bir diğer konu. Örneğin Venedik Karnavalı’nı yazarken böyle büyük bir karnavalın neden her sene salı günü kutlandığını; veya Santorini’yi yazarken bayıldığımız Santorini kaldera manzarasının nasıl oluştuğunu basit bir dille ve kısaca aktarmaya çalışıyorum. Elbette araştırmak çok vaktimi alıyor; ama yalnızca ‘ben buraya gidecek olsam böyle bir yazı okumak isterdim’ dediğim yazıyı ortaya çıkardıktan sonra ‘Paylaş’ butonuna basabiliyorum. Çok güzel geri dönüşler geliyor ve tanımadığım insanların hayatlarına dokunabildiğimi öğrenip sıcacık mesajlarını alınca çok mutlu oluyorum.
Gezi rehberlerine ek olarak; Almanya ve Avrupa‘da yaşam, yurt dışında iş arayanlar ve taşınmak isteyenler için tavsiyeler gibi yazılarla ayrı bir başlık altında yurt dışındaki tecrübelerimi ve öğrendiklerimi de hayatveseyahat.com blogumda paylaşıyorum. Özellikle benim gibi mühendislik okumuş arkadaşların bu bölümdeki yazılarıma ve yurt dışına taşınmaya ilgileri yüksek.
Seyahat etmenin zorlukları neler?
Seyahat etmekten önce, ‘edebilmek’ için gerekli koşulları oluşturabilmek ilk zorluk olarak karşımıza çıkıyor. Benim gibi düzenli bir işte çalışıyorsanız ve maaşınız dışında geliriniz yoksa ilk iki zorluk seyahat için gerekli zaman ve bütçeyi ayırabilmek. Zaten bizlere en çok sorulan sorular bu yönde oluyor. Her iki zorluk için de seyahat etmeyi hayatınızdaki birinci önceliğe yerleştirdiğinizde üstesinden gelebiliyorsunuz.
Seyahat etmenin kendi zorlukları ise; (hayır kültür, yemek ve insanlara alışmak gibi klasik bir cevap vermeyeceğim) özellikle bazı rotaların tırmanma veya çok fazla yürüme gerektirmesi nedeniyle yorucu olması, bunun üstüne eklenen güne daha fazla şey sığdırmak için uykudan birkaç saat çalmanın getirdiği yorgunluk ve az eşyayla idare edip çok fazla yer değiştirmeli seyahatlerde bu eşyayı her gün dağıtıp yeniden toplamak durumunda olmak. Ayrıca tek çıkılan seyahatlerde, benim gibi selfie fakiri insanlar için (çektiklerimin hepsi korkunç görünüyor) düzgün fotoğrafımı çekecek insan bulmak zor olabiliyor 🙂
En’leri & İlk’leri
En sevdiği yurt içi destinasyon: Temiz havası ve sessiz kumsalları ile Ayvalık
En sevdiği yurt dışı destinasyon: Genç, dinamik ve havalı bulduğum Dublin
Şu an bileti olsa gideceği ilk yer: Bir türlü kısmet olmayan Bali
İlk yurt dışı seyahati yaptığı yer: Erasmus programı ile Viyana
En son seyahat ettiği yer: Disneyland ve Versay Sarayı için üçüncü kez Paris
Seyahatlerinde unutamadığın ve özellikle paylaşmak istediğin bir anın var mı?
Abartılı bir festival kostümüyle katıldığım Venedik Karnavalı’nda tüm insanların benimle resim çekilmek istemesinden dolayı San Marco Meydanı’nda yürüyememiştim, önümde fotoğraf kuyrukları oluşmuştu. Karnavalın seyircisi yerine parçası olmak çok keyifli bir duyguydu.

Dubai’de skydiving rezervasyonu yapmak için geç kalınca (iki ay önceden doluyormuş) yine de vazgeçmeyip ofisine gitmiş ve yer açılmasını beklemiştim. Bir şeyi çok isteyince olur derler ya, yarım gün umutsuzca bekledikten sonra şansıma yer açılması ve sonra Dubai Palmiye Adası manzarasıyla uçaktan atlamak da kesinlikle unutulmazdı.
Son olarak söylemek istediklerin?
“Bir gün ben de işi bırakıp yollara düşeceğim” gibi sürekli fi tarihine erteleyeceğiniz hayaller kurmayın. Kendi imkanlarınız dahilinde ve mevcut şartlarınızı göz önünde bulundurarak kendiniz için ulaşılabilir seyahat destinasyonlarını araştırın. Çok fazla paranız olmadan, işinizi bırakmanız gerekmeden, yanınıza birini bulmak zorunda kalmadan, çocuğunuzun büyümesini beklemeden ‘an itibariyle’ sizi mutlu edebilecek birçok tatil seçeneğinizin olduğunu göreceksiniz. Bir yerden başlayın.
Seyahat etmeyi bir ‘skor’ olarak görüp tek hedefi daha fazla ülke görmek olan insanların arttığını üzülerek görüyorum. ‘Her gün bir ülke’ gibi aşırı yorucu ve size gittiğiniz yerleri tanıma fırsatı dahi vermeden yalnızca oradan oraya koşturmanızla sonuçlanacak yanlış seyahat programları yapmayın. Evet vaktimiz az ve olabildiğince fazla şey görmek istiyoruz; ama öncelikli görmek istediğiniz yerlere odaklanıp o yerler ile ilgili gezi bloglarından faydalanırsanız, görmek istediğiniz yerlerdeki sizi ilgilendiren şeylerin kaç gün süreceğine karar verir ve kendinize uygun keyif alacağınız bir seyahat programı oluşturabilirsiniz. Hem belki bu kararınız için hayatveseyahat.com blogum işinize yarayabilir, Hayat ve Seyahat’i sosyal medyada takip etmeyi unutmayın! 🙂