Erzurum’un, Şenkaya ilçesine bağlı Evbakan Köyü (Soğmun Köyü); arkasında kalesi, sağında yaylası ve solunda çam ağacı ormanları ile ucu açık bir çember oluşturmaktadır. Köy yolunda ilerlerken birçok eski yapı arasından geçilir. Yokuşlu virajların bitimi varış noktasına gelindi demektir. 1983 Erzurum Depremi’nden sonra eski konumundan ayrıldığı söylenen köyde, prefabrik evler arasından içerilere doğru yol alınır.
Yaz aylarında yayla kültürü sokakları sakinleştirse de yerli ve yabancı turistler bu boşluğu bir hayli doldurmuş durumda. Tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlayan köy halkı, yemek kültürünü de bu yönde oluşturmuş. Buğday ekmeği, kuymak, haçapuri, tere yağı, çeçil peynir gibi bir çok yöresel yiyecek kendi üretimleri ile hazırlanmış olup, her sofrada yerlerini alırlar. Yöresel ağızda Azerice, Rusça ve Gürcüce kelimeler kullanılmaktadır. Bu şive ve aksan farkı, köy halkına karşı sempati uyandırmaktadır. Depremden geriye kalan yerde, yıkılan taş evler hala varlığını korumakta. Yaklaşık bin yıllık olan ve içinde oyuk bulunan geniş gövdeli çınar ağacının ise o dönemde bakkal olarak kullanıldığı söyleniyor.
Peribacası şeklinde dizilen dev taş yığınlarının zirvesinde bulunan kale, oldukça ihtişamlı bir yapı. Eski zamanlarda kilise olarak kullanılan kalede, atalarını anmak için ayin düzenleyen yabancı turistleri de bulmak mümkün. Sarp taşlara tırmanmak oldukça zorlu ve tehlikeli.
Deprem etkisi ile yeraltından kaleye varılan bağlantı yolu çöktüğü için sel sularının tahrip ettiği dik yokuşlara tırmanış ile varılabilmekte. Kalenin girişinde aslan figürlü taş oyması karşınıza çıkar. İçeride bulunan mezarlar ve tavandaki Meryem Ana figürü de dikkat çekmektedir.
Çok fazla tahribatın gözlemlendiği kale iç duvarlarındaki figürlerin, zamana ve insana rağmen şimdilik varlığını koruduğu söylenebilir. Yaklaşık 300 metre yüksekten, kale penceresinin uçuruma açılan cam kenarından köyü kuşbakışı izlemek de mümkün. Definecilerin yağmalarıyla tahrip olmuş durumda olan kilise korumaya alınması gereken değerlerden biri.
Eski adı Soğmun olan bu köyün yaylası dağ zirvesine konumlu, esintili ve serin. İklimsel özelliği ve Erzurum-Kars Yöresi’ne ait verimli çernezyom toprağından dolayı yaz yağmurları ile beslenen alpin çayırları, oldukça gür ve insan boyunu aşmakta. Doğal güzelliklere yakın temas için araba yolu olmasına rağmen daha çok tırmanışlar tercih edilmekte.
Sık ve gür ormanların derinliklerinde ilerlerken tavşan, sincap, ayı gibi hayvanlar küçük sürprizlerle karşınıza çıkabilir. Yabani çilek, böğürtlen gibi meyveler de verimli çernezyom topraklarının sunduğu bereketin sonuçlarından birkaçı.
Tarihi açıdan bakıldığında ise burada da çeşitli simgeler ve yer yer kazılara rastlanması geçmiş yaşantıların büyüsünü barındırdığını hissettirmekte. Bunlarla ilgili efsaneler dinlemeden ayrılamazsınız bu yerden. Tekçam adı verilen, yaylanın seyir tepesinden civarda bulunan bütün köyler gözlemlenebilir.
Buradaki taş oymalar da yayla halkının geçmişinden izler taşıyor. Ahşap evlerin ortasında bulunan göl kurumaya yüz tutmuş fakat yusufçuk böcekleri sazlıklarda uçuşmaya devam etmekte. Yaylanın üst tarafında bulunan bir diğer gölde ise angut sürüsü görülmekte. Orta büyüklükteki bu gölde yabani kuşlar konaklıyor. Daha önce karşılaşılmamış türde rengarenk kır çiçekleri, papatyaların pembeye boyadığı çayırları, koşuşan kuzuları, ahşap evleri ve dahasını burada bulabilmek mümkün. Yaylanın, su elektrik gibi ihtiyaçları çoğu zaman karşılanamamasına rağmen insanlar duruma ayak uydurmuş görünüyor. (Yazar: Nesrin Vural)