Sınırlarındaki iki büyük gölden Ohrid’i Arnavutluk’la, Prespa’yı ise Yunanistan ve Arnavutluk ile paylaşan Makedonya‘da ilk defa göle girme tecrübesini yaşayacağımız güne uyanıyoruz.
Altı bin yıllık geçmişi ve Slav halkların kullandığı Kiril alfabesinin bulunduğu kent olarak kayıtlara geçen Ohrid, Slavlar için büyük önem taşıyor. Türk ve Balkanlardan gelen turistlerin ağırlıklı olduğu bölgede fiyatlar Makedonya ortalamasının üstünde de olsa iyi niyetli ve güleryüzlü yerel halk turizmin gelişmesine öncülük ediyor.
Deniz seviyesinden 700 metre yükseklikte yer alan ve Avrupa‘nın en eski ve en derin gölü unvanını taşıyan Ohrid Gölü’ne gireceğimiz plajı Ohrid’e 15 kilometre uzaklıktaki Struga’da buluyoruz.
Ohrid ile Arnavutluk sınırı arasındaki güzergahta bulunan Struga, bölgenin turistik cazibe merkezleri arasında yer alıyor. Gelişimini her geçen gün sürdüren Struga’da göl kıyısında bulunan birkaç plajda daha çok yerli halk göle girmeyi tercih ederken, uygun fiyatlı tesisler herkese hitap ediyor.
Özellikle filmlerden ve anlatılagelen hikayelerden gölün bizler için ne kadar cazip olabileceği noktasında endişeye kapılsak da onca insanın girdiği gölden bize zarar gelmez diye çıkıyoruz işin içinden.
“Burek” yazan tabeladan içeriye kafamızı uzatıp damak tadımıza çok yakın olan sıcak, tuzlu çeşit çeşit börek ve simitten seçip yolluk yapıyoruz yanımıza. Türk nereye giderse gitsin damak tadından vazgeçmez sözüne ithafen alırken oldukça heyecanlandığımız ayranı da torbamıza koyduktan sonra Struga Plajı’ndayız. Gözde ile plajı şöyle bir tavaf edip olanakları inceledikten sonra serin bir ağaç gölgesinde böreklerimizin tadını çıkarıyoruz.
Ayran eşliğinde tüketilen böreklerin tadı henüz damağımızdayken güneş altında parlayan ve onca insanın yüzdüğü Ohrid Gölü’ne uzanıyoruz plajdan. Annemle babam göle girmeme konusunda uzlaşınca onları plajdaki şezlonga bırakıp, kendimizi gölün serin sularına bırakmak üzere iskeleye yolluyoruz. Onca farklı yerde okyanus, deniz ve havuz tecrübesinden sonra göl bir dönüm noktası olacak diye düşünürken ben, Gözde çok düşünmeden giriyor suyun içine.
Dibi hafif çamuru andıran kuma ve arkamızdaki geniş sazlıklara baktıkça ürpertiye kapılırken, çok düşünmemek lazım diyorum ben de. Tatlı suyun içinde yüzmenin tadını büyük bir havuz olarak düşünürken açılıyoruz Gözde’yle. 15-20 dakika süren yüzme deneyimimizin sonunda plajda güneşlenmeye, elimizdeki kitaplara odaklanıyoruz. Yerel bira Skopsko’yu yudumlayan bünye, sahildeki çocuk gürültüsü, göle girme fikrinin tuhaflığı ve eldeki kitabı bitirmeye çalışmanın telaşı ile tam tepede parlayan güneşin sıcaklığı altında buharlaşıyor.
Gün bitmeye yakın başlayacak yeni yolculuk engebeli yollardan bizi önce Kırçova’ya daha sonra ise Makedonya Cumhuriyeti’nin başkenti Üsküp’e taşıyacak. Kısa sayılacak bu mesafeler engebeler ve arazi şartları nedeniyle uzadıkça bütün olacağız araba içinde. Yine de yolda olmak güzel, yolda olmak anlık birikimleri toplamak demek.
