İstanbul mozaiğini en iyi yansıtan noktalardan biri Taksim Meydanı.
Meydan günün her saati insan kalabalıklarıyla yalnız kalmıyor. Güneşin doğuşuyla beraber artan ve işe yetişmeye çalışan telaşlı kişilerle başlayan gün çevredeki simitçiler, martılar, tramvay, taksi ve otobüslerle gürültüye bulanıyor.
Öğle saatleri mevsime göre kalabalığın dozajını ayarlarken; yaz sıcağında ve kışın dayanılmaz soğuğunda meydanda kısmi boşlukları görebilmek mümkün oluyor. Meydanın en yoğun zamanları ise yaz ve bahar akşamları; özellikle de günlerden Cumartesi ise bir başka…
Cumartesi cumartesi kalabalığa rağmen arkadaşımın ısrarı ile kendisini kıramayıp meydana kadar uğurlayım dedim. Acıkan karnımı doyurmak ıslak hamburgerler ile doyurmak içinde güzel bir bahane olabilirdi.
Meydanda yan yana dizilen çiçekçilerin önündeki trafik ışıklarından karşıya geçmeye çalışırken ışığın yayalar için yeşil olmasına daha var diyerek caddeye paralel olarak yürümeye koyulduk.
Mc Donalds’ın önündeki yaya geçidine geldiğimizde yayalar için yeşil ışık yanmıştı.
Çevredeki ışıkların belirgin biçimde aydınlatıcı olamaması insanların birbirini uzaktan seçememesini de beraberinde getiriyordu.
Meydana doğru yönelmişken önümüze çıkan siyah beresi ile yüzü gözü görünmez halde olan ve elindeki mekanik bir alete bağırıp çağıran; gözleriyle de karşısında duran yaşlı adamı kontrol etmeye çalışan çapulcu görünümlü adam korku duygumuzu körükledi.
Bir an önce bu iki adamın yanından uzaklaşalım derken, bereli adamın “gençleeeeer gençleeeerrrr gelin buraya” nidalarını işittik.
Herhalde bir şeyler satıyor diyerek hızla uzaklaşmaya devam ettik. Tiz “gençleeeeer” sesinin hissedilirliği artarken “durun polis” sözü duyuldu.
Meğerse yüzü gözü görünmez adam sivil polismiş! Karşısında duran yaşlı adama da kimlik kontrolü yapıyormuş.
Sokağın ortasında, hele ki göz gözü görmeyen bir anda yüzü gözü de görünmeyen bir adam size küstah bir tavırla bağırsa tepkiniz ne olur?
Ben kendi adıma korkup adamdan zarar gelebileceğini düşünerek yanından uzaklaşmaya çalışırım; kaldı ki öyle de yaptım zaten.
Uzun uzadıya yükselen “gençleeeeer” haykırışının ardından gelen “durun polis” sözcükleri de midenizde olumsuz etkileri harekete geçiriyor.
İstanbul gibi mega kentte polis görünümlü caniler yüzünden meydana gelen olaylar ve emniyet teşkilatı içinde yer alan birkaç çürük yumurtanın terör estirdiği vatandaşlar gözümün önünden geçiverdi. Polis fobim ekranlarda gördüklerimden dolayı her geçen gün artıyordu. Fobinin artmasında tek etken ekranlarda gördüklerimiz değildi elbette. Bunda polislerinde özeleştiri yapması gerektiğini savunanlardanım.
Lakayıt tavırlarla attığı çığlıklarla kendini kral zanneden “genç polise” kimlik sormak mümkün değildi. Görüntüde var olan kimlik sorabilme cesaretine boşalan sinirlerim engel oluyordu.
Arkada bekleyen 2 sivil ellerindeki elektronik alette kimlik numaralarımızı sorguladıktan sonra isimlerimizi okuyup kimliklerimizi iade ettiler.
Bizim numaralarımız sorgulanırken kümesten tavuk seçer gibi seçilen vatandaşlar tek sıra yapılarak arka arkaya dizildiler.
Emniyet teşkilatını halkın gözünde deniz seviyesine indiren malum polislerden uzak olmanız dileğiyle.
Kraldan çok kralcı olmak her meslekte mümkün!
Dip Not: 3 kişilik sivil polis ekibi 17 Ocak 2009 saat: 21.00 sularında Taksim Meydanı çevresinde bu eylemlerle meşguldü. İlgililere duyurulur.