Türkiye’de son yıllarda gözde turizm merkezleri arasına giren Mardin’i anlatanlar öyle bir anlattılar ki Mardin ve ilçesi Midyat gezi güzergâhım arasına aniden giriverdi.
***
Siirt Pervari’den sadece bize bölgeyi gezdirmek için gelen Pervari İlçe Kültür Müdürü Kerem Zoktay’ın önderliğinde Batman’dan yola çıkıyoruz.
Batman’dan başlayan yolculuğumuz “Ayran Geçidi” olarak aktarılan geçitte ilk molayı vermemizle beraber lezzetli ayranlarla midemizi buluşturuyor. Bol köpüklü, tuzlu ve soğuk ayranlar yoldan geçen tüm araçların kızgın güneşte serinlemek için durmasına sebep oluyor.
Sarı rengin hâkim olduğu coğrafyada ilerlerken petrol kuyularına rastlıyoruz. Petrol kuyusunu hayatımda ilk kez canlı canlı görüyorum değişik bir heyecan benim için.
Midyat’a vardığımızda karnımızın acıktığını fark ederek bir kebapçıya giriyoruz.
Kebapçıda yediğim Adana Kebap daha masaya geldiği ilk andan itibaren içimde huzursuzluk yaratıyor. Çok geçmeden mide ağrılarım başlıyor. Midyat gezimizi dönüşe saklayarak aracımızla ve benim mide ağrılarımla Mardin’e hareket ediyoruz.
Tabela önlerinde fotoğraf çekilme âdetimiz Mardin girişinde de farklı pozlarla kendini hissettiriyor. Yoldan geçen araçlar ne yaptığımızı algılamaya çalışana kadar birkaç poz farklı kare alarak Mardin’e ulaşıyoruz.
MARDİN
Dillere destan Mardin bir tepe üzerine kurulmuş. Buraya Eski Mardin diyorlar. Yeni Mardin ise kentin gelişimini sürdürdüğü ve modern yapıların bulunduğu daha düzlük bir alanda kurulmuş. Eski Mardin, Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından alınan bir kararla sit alanı ilan edilince tarihi taş binaların üzerinde yapılan oynamalar ve sonradan eklenen tüm yapılar için yıkım kararı alınmış.
Cadde üzerindeki banka şubeleri ve tüm dükkânlar tarihi yapıyı bozmayacak biçimde dönüştürmüş kendilerini…
MARDİN MÜZESİ
Mardin’in tam merkezinde orta yerinde tarihi bir han içine yerleştirilen Mardin Müzesi içeriği zayıf olsa da bakımlı ve mistik görüntüsüyle ilgi çekiyor. Ancak müze çevresindeki kafeler ve kahvehaneler oldukça kötü görünüyor. Ayrıca müzenin tam önünde bulunan ve karmakarışık bir yapıda olan otopark da bir an önce kaldırılmalı.
Van’dan aldığım Müze Kart’ımla ücretsiz olarak giriyorum Mardin Müzesi’ne…
Bizimle beraber müzeyi ziyaret etmek isteyenlerin çokluğu dikkatimi çekiyor, seviniyorum.
Müzenin içinde etnografik ve arkeolojik değeri olan eserler sergilenmekte. Özellikle Mezopotamya gibi bir coğrafyadan ne kadar zengin bir eser varlığına ulaşılabileceğini siz düşünün!
Müzenin sergi salonlarının kapasitesinin az olması eserlerin depolarda bekletilmesine neden olmuş.
“Panik” kelimesinin kökenini Mardin Müzesi’ndeki Pan Heykeli’nden öğreniyorum.
Yunan Mitolojisi’nde kır ve çoban yaşamının tanrısı olan Pan ıssız yerlerde, doğada aniden insanların karşısına çıktığından ve insanları korkuttuğundan panik sözcüğü de Pan’dan türemiş.
Müzeyi terk ederken Midyat’tan mideme ödünç olarak aldığım Adana kebapları müzenin tuvaletine istifra şeklinde bırakırken Midyatlı kebapçılara sevgilerimi iletiyorum.
Oldukça bakımlı olan müzenin bahçesinden Mezopotamya Ovası’nı izlerken rehberimiz Emrah’la karşılaşıyoruz. Ne kadar ücret verirsek ona razı olacağını söyleyen Emrah bizi müze çıkışında bekliyor. Yukarı doğru hep birlikte yürüyerek Mardin sokaklarını karış karış adımlamaya başlıyoruz.
SÜRYANİ EVLERİ
Bizlere rehberlik eden Emrah’la beraber sokak aralarında yürürken bol bol hatıra fotoğrafı çekiliyoruz. Emrah bizi Süryani evlerine götürüyor. Geniş bir avluya giriyoruz. Avlunun hemen aşağısında dam görünümlü bir yerde “taht” olarak tabir edilen ve sıcaklarda insanların yatmayı tercih ettiği yataklar görülüyor.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde sıcakların başlamasıyla beraber insanlar damlarda yatmayı tercih ediyorlar.
Geniş avlunun önünde eskiden şarap yapımında kullanılan taş kalıplar hala duruyor. Kapıyı çalarak içeriye şöyle bir giriyoruz. İçeride klima olmamasına rağmen havanın serinliği kendini belli ediyor. Ev sahibi yanımıza gelerek konuşmaya başlıyor likör ve şarap yaparak geçimini sağladığını anlatıyor.
Mardin birçok dinden insanın bir arada huzurlu, rahat ve hoşgörülü biçimde yaşayabildiği ender yerlerden. Bu hoşgörü sokaklarda herkesin rahatça gezmesinden de belli zaten…
KİLİSELER
Türkiye’de İstanbul’dan sonra en çok kiliseyi barındıran Mardin’de kiliseye gitmeden olmaz. Rotamızı çizen Emrah bizi Kırklar Kilisesi’ne götürüyor. Süryanilerin 6.yy’da inşa ettiği kilise Asurlular zamanında Hıristiyanlığı seçtikleri için babaları tarafından öldürülen iki kardeşin anısına yapılmış.
Kırklar ismi de daha sonradan Kapadokya’da Hıristiyanlığı seçtikleri için Sivas’a sürgün edilip bir buz gölünde öldürülen 40 Hıristiyan’ın anısına eklenmiş.
Bölgenin ilk matbaası da 1889 yılında bu kilisede kullanılmaya başlanarak zamanla Hikmet Basımevi adını alarak 1957 yılına kadar faaliyetlerini sürdürmüş. Hala matbaadan kalan parçalar kilise içinde sergileniyor.
Kiliseden çıkıp sokaklarda yürümeye devam ederken ara ara evlerin arasından bize gözlerini kırpan Mezopotamya Ovası’nın muhteşem görüntüsü ile karşılaşıyoruz. Geceleri Suriye’nin ışıklarının bile fark edildiği bu ovanın dümdüz ve renk renk görüntüsü insanı şaşırtıyor.
Mide ağrısından yürümekte bile zorlanırken sıcağın etkisiyle iyice zor anlar yaşıyoruz.
KASIMİYE MEDRESESİ
Sırada Kasımiye Medresesi var. Girişinden alabildiğince Mezopotamya Ova manzarası olan medrese Mardin yapıları arasında en büyüklerden biriymiş. Bir medrese, bir cami ve bir zaviyeden oluşan kompleks bir yapı içinde büyülü bir hava hakim. Sultan Kasım tarafından bitirildiği için onun ismini aldığı söylenmekte fakat bir kitabeye sahip olmadığından net bilgilere ulaşılamamış.
Medrese turumuzu Zinciriye Medresesi ile sürdürüyoruz. Hemen hemen Kasımiye Medresesi ile benzer planlarda inşa edilmiş medreseye Sultan İsa Medresesi’de deniyormuş.
Yine kalabalık bir ziyaretçi topluluğu ile birlikte dolaşıyoruz.
ULU CAMİ
Mardin’in efsanevi yapılarından biri olan Ulu Cami’yi görmek için bu kez şehrin daha altlarına doğru iniyoruz. Yolda gördüğümüz ve posta çuvalından kendine giysi yapan amca şaşkınlık yaratsa da şaşkınlık yerini kahkahalara bırakıyor.
Kuruluş tarihi kesin olmayan Ulu Cami hakkında birden çok rivayet varmış.
Bezeme ve planları açısından oldukça önemli bir konumda olan caminin bahçesi namaza gelenlerle dolu.
Son olarak tarihi Mardin çarşılarında bakır işleme sanatının inceliklerini gördükten sonra yorulduğumuzu anlıyoruz.
Mardin’de hava yavaş yavaş kararmaya başlarken biz geceyi karşılamadan önce biraz soluklanmak için bir gece konaklayacağımız Mardin Öğretmen Evi’ne gidiyoruz. Biraz uzanıp dinlendikten sonra Mardin’in gece görüşünü keşfedeceğiz.