Ayvalık kent merkezine yaklaşık 8 km uzaklıkta şirin bir köy Yeniçarohori (Küçükköy). Türkiye’de güzel şeyler de oluyor dedirten, insanı heyecanlandıran, geleceğe umutla baktıran bir atmosfere sahip.
Tam anlamıyla bir dönüşüm yaşıyor Küçükköy. Büyükşehir yasasıyla birlikte belde kimliği elinden alınan, belediyesi kapatılan, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi sınırlarına dahil edilen bir mahalle artık.
Dönüşüm sözcüğünü yalnızca belediyenin kapatılması için söylemiyorum. Dönüşüm; var olma mücadelesini, kendini ifade etme ve yerelde kalkınmayı anlatıyor bu güzel mahallede.
Geçmişte Rumların yaşadığı, 1893 ve 1913 yıllarında Balkanlardan gelen Boşnakların yerleştirildiği köyün 800 metre kadar uzağında bölgenin dünyaca ünlü Sarımsaklı Plajı var. Tarım, hayvancılık ve yeni yeni başlayan turizm hareketi ile gelecek inşa ediliyor, bir avuç girişimcinin hayalleri ile.
Yeniçarohori’den Küçükköy’e
Osmanlı’ya vergi vermeyi reddeden Midilli’deki sorunu çözmek amacıyla Fatih Sultan Mehmet tarafından görevlendirilen Mahmut Paşa, 200 gemilik donanması ile 1462 yılında Midilli adasını fethetmiş. Korsan tehlikesi ve benzer sorunların tekrarlanmaması amacıyla Midilli’yi en iyi gören yerlerden biri olan Küçükköy’e yeniçeriler yerleştirilmiş.
Yeniçeri köyü anlamına gelen söyleyiş, Rumların ifade ediş biçimiyle Yeniçarohori‘ye dönüşmüş. Zaman içerisinde Yeniçarohori Küçükköy olmuş. Uzun yıllar Rumların da yaşadığı köyde ilk nüfus hareketliliği 1893 yılında Karadağ’dan gelen Boşnaklar ile yaşanmış. 1913 yılından itibaren ise Boşnaklar, Midilli ve Serez göçmenleri köye gelenler arasına katılmış.
Köyde ekonomik şartların bozulması ve taş evlerin bakımında zorlanan birçok köylünün Sarımsaklı sahilindeki apartmanlara geçmesiyle nüfus hatırı sayılır oranda azalmış. Sosyal girişimcilik projesiyle yanıp tutuşan Simay Dinç ve kardeşi Eray Dinç, hayal kurmakla yetinmeyip harekete geçince dönüşüm dediğimiz o hareket anlam kazanmış.
Evler ayağa kalkıyor
Yeniçarohori köyünü terk eden ve evlerini öylece bırakan köylülerin evleri, üretmek isteyenler tarafından değerlendiriliyor artık. Kamuoyuna fazla duyurulmadan yürütülen bu hareket ile üretmek isteyen herkes köye davetli.
Köye yatırım gözüyle bakmayan, sadece yazları 10-15 gün uğrayacak kişilerden mümkün olduğunca uzak duruluyor. Sanatla ilgilenen birçok kişi atölyelerini taşımış bile. Hedefler arasında yazılım ve teknoloji ile uğraşan girişimciler için bir çekim merkezi oluşturmak da var. Köye geleceğin Alaçatısı gözüyle bakılıyor.
Geçmişte Ayiu Athanasiu Kilisesi olarak kullanılan yapı, günümüzde köyün camisi. Caminin bahçesinden ulaşılabilen manastır binası ise Göç Müzesi olarak değerlendirilmiş. Köyde yaşayan insanlardan toplanan eşyaların sergilendiği müzede büyük emek var. Buram buram yaşanmışlık kokan yapının içerisinden köy meydanına çıkılıyor.
Yaşamı ıskalamayın
Koşuşturma derdi olmayan, stres ve paniğin uğramadığı köyde yaşamı ıskalamak mümkün değil. Meydanda bulunan kahvede geçirdiğim her saniyede düşünmeye fırsat yaratıyorum. Gerçekten de rutin telaşların içerisinde kaybolmayınca insan, kendine ve çevresine bambaşka bakabiliyor.
Köy meydanından aşağıya, sağımıza camiyi alarak köyü keşfe çıkıyoruz. Eski binalar yeni sahiplerinin çabalarıyla ayağa kaldırılmaya çalışılıyor. Atölyeler, sanat galerileri, şirin kafeler ve bolca hikaye var sokaklarda.
Dönüşüme ayak uyduran köy halkının yüzündeki gülümseme etkiliyor oldukça. Gelecekleri adına güzel adımlar atıldığının farkında hepsi. Emeğin kıymetinin anlaşılması ve değerinin artması en çok kadınların hayatına katkı koyuyor bence.
Sanatçılar atölyede
İstanbul’un yorucu hayatını ve hengamesini geride bırakıp köye yerleşenlerden biri Ressam Suna Tüfekçibaşı. Atölyesinin kapılarını ardına kadar açıyor bizlere. İlk adımımı atar atmaz oldukça büyük ölçülerdeki tuvaller yakalıyor beni. Baktıkça bakıyorum, bir diğerine geçerek.
Çok katmanlı anlatım biçimiyle yaptığı resimlerinde İstanbul’un farklı bölgelerindeki karmaşayı, dönüşümü, yaşamı, kaosu anlatıyor Tüfekçibaşı. Şehrin değişiminden ve bu değişime ayak uymak zorunda olmak duygusundan kaçıp gelmiş. Geçmişi unutma derdinde değil, aksine hatırlamak için resimlerini özenle yerleştirmiş duvarlara.
Yeniçarahori Butik Otel, köyde konaklamak isteyenlere hizmet veriyor. Otel projesinin mimarı olan Sanatçı Binnur Ersay, öğretmenlik mesleğini bırakıp köye yerleşenlerden. Otelin bir bölümünde bulunan atölyesinde çalışmalarını sürdürüyor.
Ressam Uğur Çalışkan, Küçükköy’e ilk gelenler arasında. Köydeki değişim adımlarında onun da payı var. Atölyesi son derece etkileyici eserlere ev sahipliği yapıyor. Farklı objeleri kullanarak oluşturduğu insan ve hayvan formundaki heykeller ve duvarları süsleyen tablolar görmeye değer.
Atölyesinin geniş bir bahçesi de var. Köyü keşfe devam ederken uzaklarda ayağa kaldırılmayı bekleyen eski bir kiliseyi de görüyoruz. İleride bir gün belki o da restore edilir.
Boşnak böreği pita, Boşnak geleneğinin sembollerinden. Boşnakça’da damat anlamına gelen ‘Zet’ kafede özenle pişirilen Boşnak böreğimizi ev yapımı ayranla yiyip, kafe penceresinden köy sokaklarına bakıyorum.
Motorlu taşıt girişinin tamamen engelleneceği bir yapı planlanıyor köyde. Sanat kokan sokaklarda gönül rahatlığıyla yürümek, her köşede soluk almak daha da keyifli olacak.
Yeniçarahori bir diriliş, yükseliş, var oluş hikayesi tam olarak.