Bayram tatilinden yararlanan seyahat acenteleri özellikle yurtdışı tur fiyatlarında büyük bir indirime gitti. Yurtiçinde otellere gidemeyen birçok Türk vatandaşı yurtdışı turlara büyük ilgi gösterdi.
İlgi gösterenlerden biri de bendim aslında. 2008 yılının muhtemelen son tatilini Yunanistan’ın güney adaları ve Atina’da gemi turuyla geçirdim.
Endişeli bir biçimde meraklı olarak başlayan turun ilk gününde tüm endişelerim ortadan kalktı. Neredeyse beş yıldızlı otel kıvamındaki hizmet fazlasıyla memnun etti beni.
Gemide çalışan yaklaşık 200 personel Birleşmiş Milletleri andırıyordu. Çalışanlar arasında genelde Güneydoğu Asya ülkelerinden gelenler ve Yunanlar ağırlıktaydı. Zaten gemimiz Yunan bandıralıydı.
Gemide ilk gün düzenlenen Yunan Gecesi “Greek Show” da kasap havasından zeybeğe kadar birçok farklı dans gösterisi sunuldu; her biri Yunan kültürünü tanıtmak için yapıldı! Etrafta Yunan bayrakları ve Yunanistan’ı ifade eden görsel manzara ile adı şov olan bu gösteri adeta milliyetçilik şovuna dönüştü.
Bizlerle ortak coğrafya da yaşayan bu milletin turizm alanında yaptıkları ortadayken bizler hala beton yapılar içinde turizm yapmaya çalışalım.
Yaklaşık 10 milyon nüfusa sahip Yunanistan’ın denizlerdeki hâkimiyeti ve başarısı dikkatle izlenmesi gereken bir konu. Yunanistan bayrağı taşıyan deniz taşıtlarının sayısı Türk bayraklılara göre yaklaşık 10 misli fazla. Klasik söylemle 3 tarafı denizlerle çevrili ülkeyiz ama denizci bir millet değiliz. Zaten Ege Denizi’ndeki 3000 adadan büyük bir kısmı da Yunanistan toprakları olduğundan ulaşım konusunda denize bağımlı oldukları da bir gerçek.
Patmos, Girit, Santorini ve Mikonos adalarını ayrı ayrı gezdikten sonra aslında bu adaların Türkiye’nin sahil şeridindeki tatil mekânlarından hiç farkı olmadığını hatta birçoğunun bizim doğal güzelliklerimizin yanına yaklaşamayacağını fark ettim. Daha önceden Sakız, Midilli ve Limni adalarına da giden birisi olarak Bodrum, Çeşme ve Marmaris gibi ilçelerimizin kat kat daha güzel olduğunu çok net bir şekilde söyleyebilirim.
Pazarlama ve tanıtım açısından Yunanistan’ın yanında solda sıfır kalıyoruz. Güney Kore’den, Amerika’dan hatta Venezuela’dan Yunan Adaları turuna katılmaya turistler gelirken bizdeki birçok tarihi yapıyı içinde barındıran güzelliklerimiz niçin talep görmüyor?
Kayalıklar üzerine oturtulmuş Santorini Adası’nda görebileceklerinizin tamamına yakınını Çeşme’de de görebilirsiniz. Adaya girdiğiniz andan itibaren para harcamaya odaklanan bir yola giriyorsunuz. Özellikle el yapımı hediyelik eşyalar ve alkol fiyatları oldukça uygun ve ilgi çekici olunca her giden torbalar dolusu alışveriş yapmadan edemiyor. Yunan rakısı Uzo’nun binbir çeşit şişe ve görseli her adada karşınıza çıkarken fiyatlarının da uygunluğu sizi cezbediyor.
Türkiye’de 50 YTL civarında satılan özel içkilerin aynıları Yunan topraklarında 7 Euro gibi komik fiyatlarla satılıyor. Turizmde ciddi bir planlama ve yatırıma girişmeliyiz.
Turistlerin en son görmek istediği şey beton yığınları ve heybetli oteller…
Turistler korunmuş, doğal ve sakin olan yerleri seviyorlar. Mimari açıdan beş para etmeyen yapılarla dolu olan tatil mekânlarımız maalesef içler acısı halde.
Bir gün bir gemi turunda Türk Gecesi adı altında bir gösteri olursa o gün belki bir şeyler değişmiş demektir.