Avustralya, birçok insan için ulaşılması oldukça zor bir coğrafya. Türkiye’ye epeyce uzak bir uçuş mesafesinde yer alan, etkileyici doğası, zengin doğal kaynakları, kaliteli yaşam sunan imkanları ile dünyanın dört bir yanından göç alan bir ülke. Kimilerine göre fırsatlar ülkesi, kimilerine göre daha iyi bir yaşam ve gelecek için yeni bir sayfa açılabilecek ilk nokta.
Yeni yerler görmeyi, keşfetmeyi, yeni kültürlerle tanışmayı isteyen herkesin aklının bir köşesinde, bir gün gidilebilecek yerler arasında adı geçen yerlerden biri bu ülke. Uzun uçuş mesafesinin getirdiği soru işaretleri, bu ülkeye seyahat etmenin önünde engel olduğu yönünde önyargıları da beraberinde getiriyor. Bu yüzden hep daha yakın ve daha ‘kolay’ olan yerler tercih ediliyor öncelikle. Ama yine de Avustralya zihnin bir köşesinde her zaman kendine yer buluyor.

17 saatlik uçuş maratonu
Qatar Airways’ın İstanbul-Doha-Adelaide rotasında toplamda 17 saate ulaşan uçuşu ile Avustralya macerasının ilk adımını atıyorum. Kanguru ve koalalar, Sidney, Melbourne ve Canberra dışında ülkeye ait kısıtlı bilgiye sahip olmak hem avantaj hem dezavantaj sayılabilir aslında.
Avustralya’nın neredeyse tamamını uzunca bir süre adım adım dolaşan yoldaolmak.com kurucusu, Seyahat Yazarı Kemal Kaya ile birlikte olmak, ülke ile ilgili ön araştırma yapmamamda en büyük etkenlerden biri. İnsan garip bir varlık. Eğer bir konuda güvendiği biri varsa o konuda çok zaman harcamaya gerek duymuyor.
Bu seyahatin diğerlerinden en önemli farklarından biri ise gidiş ve dönüş tarihi dışında hiçbir plan içermemesi. Bu benim alışık olduğum seyahat tarzının çok ötesinde, hayatımda belki de yalnızca bir defa yaptığım bir şeyin, yaşadığım ülkeden çok uzaklarda hayata geçirilecek yeni bir provası.
Teknik şartlar ve imkansızlıklar nedeniyle 4 günlük Tahran seyahati boyunca hiçbir plan ve program yapmadan, tamamen sürprizlere açık bir şekilde hareket eden benim için Avustralya yepyeni bir deneyim demek.

Avustralya yolculuğunun bir başka ilki, bu yolculuğun tam anlamıyla bir ‘sırtçantalı seyahat’ deneyimi yaşatacak olması. 40 litre kapasiteli bir sırt çantasına sığdırılan tüm eşyalar ile 10 günü aşan, uzak diyarlardaki yolculukta ne kadar başarılı olabileceğim endişesi zihnimin bir köşesinde içten içe hatırlatmalarda bulunuyor bana.
Kısa yolculuklar da dahil olmak üzere tercihini genellikle tekerlekli valizden yana kullanan benim için tüm kıyafet, aç kalırım endişesiyle alınmış abur cubur, kişisel bakım (temizlik) ürünleri, fotoğraf makinesi ve dizüstü bilgisayarın tıkıştırıldığı sırt çantası ile yolculuk, uzun yıllar anlatılabilecek bir sürecin ilk adımı.

Katar’da aktarma
Avustralya yolculuğunun ilk bölümü İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan Katar’ın başkenti Doha’ya olan uçuş. Qatar Airways’ın 4 saat 10 dakika süren uçuşu ile Hamad Uluslararası Havalimanı’ndayım. Qatar Airways’in aktarma merkezi olan bu havalimanından dünyanın birçok yerine bağlantılı olarak uçmak mümkün.
2014 yılında açılan ve yılda 35 milyonu aşkın yolcunun kullandığı havalimanında, yolcu memnuniyetini sağlamak için her türlü detay düşünülmüş. Danışma bankoları dışında yolcu yoğunluğunun olduğu tüm koridorlarda sorulara anında yanıt vermek için hazır bekleyen görevliler yolculara yardımcı oluyor.
Çocuk oyun parkı, uyku ve dinlenme odaları, yüzme havuzu, otel, spa, internet ve teknoloji salonları, duty free mağazaları, ünlü markalara ait dükkanlar ile ışıl ışıl bir havalimanı Hamad.
Doha’daki 1,5 saatlik aktarma sürecinde havalimanının farklı noktalarını gördükten sonra Adelaide uçuşunun yapılacağı kapıya gidiyorum.
Doha-Adelaide hat açılışı
Avustralya’ya giriş yapacağım Adelaide şehrine Qatar Airways’in Doha’dan yapacağı ilk uçuşta yer almak ayrı bir heyecan konusu. Check-in işlemleri yapılırken, tüm personelin ilk uçuş heyecanı yaşadığı hissediliyor. Pasaport ve vize kontrolü sırasında Doha-Adelaide hattında gerçekleştirilecek ilk uçuşta yer aldığımız için birer sertifika sahibi oluyoruz, ayrıca Qatar Airways’ın tişörtü de anı için hediye ediliyor.
Yolculuk edeceğimiz uçak Airbus’ın yeni nesil A350 modeli. Uçak çevreci özellikleriyle öne çıkıyor. Teknolojik açıdan dünyanın en gelişmiş çift motorlu uçaklarından biri olarak kabul edilen A350’de, wifi bağlantısı, uçak içi eğlence sistemleri, konforlu koltuklar ve muhteşem business class bölümü etkileyici. Uçuşumuz ile Avustralya’da yeni nesil Airbus A350’yi ilk karşılayan havalimanı unvanını da Adelaide alacak.

Geçmişte Münih-Chicago arasında gerçekleştirdiğim 10 saatlik uçuşun benim için havada kalma rekoru sayıldığı düşünüldüğünde, 13 saat 5 dakikalık bu uçuş yeni rekor anlamına geliyor. Uçak içi eğlence sistemleri, ikramlar, yemekler ve uyku süresini üst üste ekleyince sürenin bir an önce geçeceği ortada. Aklıma tek takılan nokta herkesin korkulu rüyası olan jet-lag.
Kemal Kaya’nın uyarılarıyla uçak içinde de Türkiye saatine göre hareket etmeye çalışıyorum. Türkiye’ye göre ayarlı kol saatim gece yarısını geçince uykuya dalıyorum. Yemek ve ikramlarda uyanıp, ara ara da oyun oynayarak zaman geçiyor.
Birçok insanın ‘o kadar uzun yolculuk yapılır mı’ diye sorduğu yolculuğun sonuna doğru Avustralya’nın muhteşem doğasına merhaba deme vakti geliyor. Okyanus dalgalarının vurduğu kıyılara göz ata ata uçak, Adelaide’ın üzerinde alçalmaya başlıyor. Az katlı, düzenli binalar, yemyeşil bitki örtüsü ve yağmur yağışıyla beraber Adelaide’a iniyoruz.
İlk uçuşun hatrına bizi karşılayan helikopter ve itfaiye aracı uluslararası gelenekleri uyguluyor. İtfaiye aracı uçağımıza su sıkarken havada gökkuşağı oluşuyor. Tüm yolcular heyecan verici bu sahneyi izlerken bizim için şimdi Avustralya vakti.

Güney Avustralya’nın başkenti
Güney Avustralya eyaletinin başkenti ve en kalabalık şehri Adelaide, aynı zamanda İzmir’in kardeş kenti. Adını Britanya kralı IV. William’ın karısı Kraliçe Adelaide’dan alan kentte 1836 yılında batılı anlamda kurulan yerleşim yerinden önce çok sayıda Aborjin (Avustralya yerlisi) yaşıyormuş.
1,5 milyona yaklaşan nüfusun yaşadığı kent; yemyeşil park ve bahçeleri, geniş ve düzenli caddeleri, kültürel etkinlikleri, dünyanın farklı yerlerinden gelen insanların izlerini taşıyan restoran ve kafeleri, cıvıl cıvıl üniversite öğrencileri, müze ve sanat galerileri ile keyifli bir seyahat rotası.

Adelaide, 2002 ve 2004 yıllarında The Economist dergisi tarafından düzenlenen Dünyanın En Yaşanılabilir Şehirleri anketinde kültürel nitelik, iklim, yaşama ücreti, ve sağlık, suç oranı gibi sosyal koşullar bakımından iki kez birinciliği paylaşmış.
İlk sırt çantalı yolculuğumun ilk hostel konaklaması da Adelaide’de oluyor. Avustralya’nın en geniş hostel ağına sahip olan YHA’de (Youth Hostels Association) 2 gece konaklayarak hostel kültürüne dair tüm detayları deneyimleme şansı buluyorum.

Adelaide Hayvanat Bahçesi’nde panda, koala gibi hayvanlarla ilk karşılaşmanın ardından çıktığımız şehir turunda üniversite, botanik bahçe, müze, sanat galerisi, kütüphane, çarşı ve dükkanları gezerek yerel yaşamın içerisinde dahil oluyoruz.
Hiç kimsenin koşturma içinde olmadığı, iş çıkış saatinde bile acele etmediği, rahat rahat yürüdüğü sokaklarda güler yüzlü insanlarla göz teması kurarak hissediyoruz şehri.
Adelaide’dan Melbourne’e
Plansızlığın ana plan olduğu Avustralya yolculuğumuzda aklımızın bir köşesinde yer alan Great Ocean Road’u hangi rotadan başlayarak, kaç günde, nasıl tamamlayalım sorularının yanıtı için Melbourne’de yaşayan Nuri yetişiyor imdadımıza. Nuri’nin ana çerçevesini belirlediği Great Ocean Road rotasına başlamak üzere Victoria eyaletinin başkenti, Avustralya’nın en büyük ikinci kenti Melbourne’e gidiyoruz bu kez.
Avustralya’da mesafeler uzun. İki şehir arasındaki yaklaşık 800 km’lik mesafeyi otobüsle 12 saatte alıyoruz. İnternetten tanıştığımız Sezer karşılıyor bizi Melbourne Otobüs Garajı’nda. Nuri ile cumartesi sabahı başlayacağımız yolculuğa kadar 2 gece Sezer’de misafir olacağız.

Geçmişte ülkeye gelen Türk göçmenlerin yanı sıra son yıllarda yabancı dil kursu, üniversite öğrenimi gibi sebeplerle çok sayıda genç Türk de Avustralya’ya yerleşmiş. Sezer ve 2 arkadaşı da bu amaçla gelenlerden. Hem çalışıyor hem de öğrenimlerine devam ediyorlar.
Hangi gece nerede konaklayacağımız ve yeni güne nerde başlayacağımızın cevabı genellikle spontane gelişiyor. Sezer’in ev sahipliğinde Avustralya’da yaşayan Türklerin ev ortamını deneyimleme ve şehirdeki yaşamla ilgili bilgi alma şansımız oluyor.
Great Ocean Road macerasına başlayana kadar Melbourne şehir dokusunu tanımak için kısa şehir turu yapıyoruz. 4,5 milyon nüfusu ile bu kalabalığı hissettiriyor Melbourne. Özellikle iş çıkış saatlerinde hareketlenen sokaklarda, bir yerden bir yere gitmeye çalışan, karşıdan karşıya geçen, restoran ve kafelerde zaman geçiren farklı milletlerden insanlar uyum içerisinde yaşıyor.

Great Ocean Road
Avustralya’nın Victoria eyaletinin Torquay şehrinden başlayıp Warranmbool şehrine kadar uzanan Great Ocean Road dünyanın en keyifli rotaları arasında gösteriliyor. I. Dünya Savaşı’nda ölen askerlerin anısına yaşatmak için planlanan yol, Avustralya’nın güneyinde okyanus kıyısında, I. Dünya Savaşı’ndan dönen askerler tarafından 1919-1932 yılları arasında inşa edilmiş.
Kireç ve kum taşı oluşumları, yemyeşil doğal doku, muhteşem kumsallar ve birbirinden güzel manzaraların bulunduğu güzergah toplamda 243 km. Araçla gidilen bu rotanın dışında uzunluğu 140 km’ye ulaşan yürüyüş rotası da bulunuyor. Yılın her dönemi farklı ülkelerden turistlerin ilgi gösterdiği Great Ocean Road’u Avustralya’da yaşayan Nuri Ayyıldız’ın rehberliğinde geziyoruz.


Torquay’dan başladığımız yolculuğun ilk gecesini Apollo Bay’de YHA Hostel’de, ikinci gecesini ise Port Campell’daki Port Campell Hostel’de geçiriyoruz. Port Fairy’ye kadar uzanan yolculuğumuz boyunca çok sayıda kireç taşı oluşumu, şelale, yürüyüş yolu, yağmur ormanı, kumsal ve manzaraya tanık olup, binlerce fotoğraf karesine hayat veriyoruz.
Bizle birlikte binlerce insanın bisiklet, otomobil, karavan ve hatta yürüyerek bu rotanın farklı yerlerini keşfetmeye çalışması heyecan verici. Bir kez daha insanların keşfetme duygusu ile neler yapabileceğini görmenin keyfini yaşıyorum.

Çok kültürlü Melbourne
Avrupalı yerleşimcilerin ilk kez 1835 yılında, Tanzanya’daki yer sıkıntısından dolayı geldiği Melbourne, Victoria eyaletinin başkenti. Nüfusu 1 milyonu aşmış şehirler arasında dünyanın en güneyinde bulunan kent unvanını taşıyan Melbourne, 2011 yılında The Economist dergisi tarafından yayınlanan Dünyanın En Yaşanabilir Şehirleri listesinde kültürel nitelik, iklim, yaşama ücreti, ve sağlık, suç oranı gibi sosyal koşullar bakımından birinci seçilmiş.

1927 yılına kadar Avustralya’nın başkenti olan Melbourne İrlandalı, Alman, İskoç, İtalyan, Yunan ve Çinli göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı bir şehir. Bugün bu göçmenlerin izlerini her sokakta görmek mümkün. Kentin dört bir yanında farklı milletlere ait restoran ve dükkan bulunuyor. Türkler de bu kültürel çeşitlilik içerisinde yer alıyor.
Türkiye’ye dönüş yapacağım son nokta olan Melbourne, dünyanın en zengin müze ve sanat galerilerine sahip şehirlerinden biri. Şehir merkezindeki ücretsiz tramvay rotasında hiçbir ücret ödemeden yolculuk yapmak mümkün. Bu rota şehirde mutlaka görülmesi gereken müze, park, sanat galerisi, bina ve anıtları görmek için ideal.

İki gün süren Melbourne keşif turunda 1845 yılında açılan ve ülkenin en ünlü suçlularının ağırlandığı Melbourne Hapishanesi (Old Melbourne Gaol), insanlık tarihi, doğa ve bilim meraklıları için zengin bir koleksiyona sahip olan Melbourne Müzesi, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Carlton Bahçeleri, geniş okuma salonları ve yaşam alanlarıyla Victoria Ulusal Kütüphanesi gördüğüm ilk yerler oldu.
Avustralya Federasyonu’nun ilanının 100. yılı adına yaptırılan ve günümüzde şehrin buluşma noktası olan Federasyon Meydanı, çok sayıda bitki ve hayvan türünün bulunduğu Botanik Bahçesi, savaşlarda kayıp verilen askerlerin anısına yaptırılan Shrine of Remembrance, Melbourne’ü ikiye ayıran Yarra Nehri çevresi, yemyeşil doğasıyla Albert Park ve şehrin göbeğindeki tatil merkezi St. Kilda Plajı’nı görme şansımız oluyor.
Türkiye’ye dönüş zamanı
Melbourne’den Türkiye’ye dönüş benim için yeni bir rekor demek. Melbourne-Doha güzergahında Qatar Airways ile gerçekleştireceğim yolculuk 14 saat 15 dakikalık uçuş mesafesi ile en uzun havada kaldığım uçuş olarak kayıtlara geçiyor.
10 gün kadar önce Doha-Adelaide uçuşu ile 13 saat 5 dakika süren uzun yolculuğun süresini 1 saat 10 dakika daha geliştirerek yeni bir rekor kırıyorum. Önce Doha sonra İstanbul Atatürk Havalimanı derken, Avustralya macerasının sonunda unutulmayacak çok sayıda anı var benimle Türkiye’ye dönen.
Dönüp geriye baktığımda, ‘Avustralya’yı anlat’ dediklerinde hiç düşünmeden yüzü gülen insanların ülkesi derim. Başkasının gözünün içine bakarak gülümseyen insanlarla aynı sokaklarda yürümek bambaşka bir his. Çarpışan iki kişinin kimin hatası var diye sorgulamak yerine birbirinden özür dilediği, herkesin birbirine ‘merhaba’, ‘iyi günler’ diye hitap ettiği bir ülkede insanlar gerçekten mutlu demek ki.
Harika bir yazı olmuş, emeğinize sağlık.
Çok teşekkürler.