Birçok şelaleye ev sahipliği yapan Antalya’ya gelip de Kurşunlu’yu ziyaret etmemek olmaz. Kent merkezine 25 km.lik mesafede bulunan şelale, Düden’in aksine belediyeye değil Çevre ve Orman Bakanlığı’na bağlı. Bir Tabiat Parkı olarak ilan edilen bu muazzam alan, büyüklüğü ve doğa yapısıyla mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri.
Tabiat Parkına Giriyoruz
Parkın girişinde yer alan araç otoparkına aracımızı park ettikten sonra girişe doğru yol alıyoruz. Tahta ve parkın yapısıyla uyumlu bir görünümle hazırlanan giriş kapısında ücretleri ödeyerek parka adımlarımızı atıyoruz. Doğal taşlarla hazırlanan yürüyüş yolları ile beraber ağaçlar, yeşil doku ve çevredeki kuşlar bir anda farklı bir atmosfere geldiğinizi belli ediyor. Hemen girişin sağında yer alan kafeler ise karnı acıkanlar ve dinlenmek isteyenler için hizmet veriyor. Gerçi burada yorulmak çok da mümkün değil ama…
Yürüyüş yolunda ilerledikten sonra bizi şelaleye götürecek olan merdivenlere geliyoruz. Bu merdivenlerin bitiş noktası şelale ile tanışacağımız nokta olacak. Ancak bir uyarı yazısını görünce önce şaşırıyor sonra nedenini anlıyoruz. Yazı aynen şu şekilde: “Bitkilere Yazı Yazmak Yasaktır” Uyarı yazısını bir adım geçtikten sonra o koca yapraklı bitkilere hatıra bıraktığını zanneden küçük akıllı insanların eserlerini farkediyoruz. İnsanımız katliamı seviyor.
Yaklaşık 18 metre yükseklikten dökülen Kurşunlu Şelalesi ve onun çevresinde uçuşan su damlacıklarını büyük bir keyifle izleyen kalabalığın yanına geldiğimizde derin bir nefes alıyoruz. Hava güzel, serinlik muhteşem, çevreyi izlemeye doyamıyoruz. Şelalenin döküldüğü alandan aşağıya doğru ilerleyen şelalecikler irili ufaklı göletlerle birbirlerine bağlanıyorlarmış. Doğal olarak en büyük ilgi en büyük şelaleye…
Şelaleyi görsel olarak hafızamıza kazıdıktan sonra küçük tahta köprüye çıkıp suyun içindeki ördeklere bakıyoruz. Gelen konuklara o kadar alışmışlar ki herkesin elinde bulunan yiyeceklerden bir lokma kapabilmek için birbirleri ile mücadele ediyorlar. Ekmek parçasından cipse kadar aklınıza gelebilecek her şey ördeklere atılıyor. Bu arada güneş ışınları bitkiler ve ağaçların birbirleri ile bütünleşmesinden çok fazla giremiyor bu alana. Gölün içindeki bitkiler bile gölün yüzeyine kadar ulaşmış durumda. Her biri anıtsal bir miras olarak kabul edilen çınar ağaçları ise bu parkın doğal bekçileri.
Bitkilerin içindeki yolculuğumuz “doğal bitki koridorunda” devam ediyor. Bitkiler, ağaçlar ve yeşil doku tarafından zaptedilen bu bölgede insanlar kendileri için açılan koridorda yürüyorlar. Tıpkı modern şehirlerde beton koridorlar arasında yürüdüğümüz gibi. Bu koridorun en güzel ve en büyük farkı dört bir yanınızın bitkilerle ve bizlere nefes veren canlılarla kaplı olması.
Akan suyun sesini dinlemek bile apayrı bir keyif verirken, izlemeye doyum olmuyor şelaleyi… Şelalenin hemen yanında restore edilmiş 200 yıllık su değirmeni ise apayrı bir heyecan. Değirmen Kenan Evren’in bölgeyle ilgili düzenleme istekleri sırasında fark edilip koruma altına alınmış. Üzerinde taşıdığı gürül gürül suyu aktarırken suların yansımaları sizleri serinletiyor.
Yeri gelmişken hatırlatmakta yarar var. Kurşunlu Şelalesi çevresinde konaklama imkanı yok. Ancak Antalya’da görülecek ve gezilecek onca yer olduğundan konaklayacağınız yerin çok da yakında olmasının önemi yok diye düşünüyorum.