Yaygın olan kalıpyargılar hayatımızı idame etmemize olan engellerini say say bitiremeyiz. Yerleşik korkularımız, engellenen adımlarımız, geleceğe dair çekinik davranışlarımızda olumsuz kalıpyargıların çok önemli bir payı var.
Seyahat denince ister yurtiçi ister yurtdışı olsun öyle böyle değil, derin korkularımız var. Seyahatin maddi boyutları, zorlukları öyle büyür ki zihnimizde gereksiz konuşmaların esiri olduğumuzdan seyahatin çok zor ve ulaşılmaz bir şey olduğunu düşünür dururuz. Aslında ne çok para ne çok zaman ne de çok emek ister seyahat. Sadece küçük bir kıvılcım ve istek yeterlidir başlı başına.
Kendimi en iyi şekilde ifade etmeme yardımcı olan gezmek ve gezi tutkusuna sahip insanları görmek büyük keyif veriyor bana. Özellikle önyargılarla bezenmemiş düşünceleriyle her şartta sadece istemekle gezilebileceğine inananlara…
Semih’in Seyahat Manifestosu bu inanışımı perçinleyen bana şevk ve azim veren en önemli yapıt bu alanda.
Semih ‘in Seyahat Manifestosu*
“bir sürü kişi/sanki bir uykuda/korkunç bir uğultu vardı/uyutucu uyutucu/oturmuşlar kalkmıyorlar/her zaman bile bile/hep aynı şekilde/hep aynı hep aynı/bilmeyi istemeden/ve bilmekten korkarak/Zaman önemsiz miydi sanki?/lagara lugara lagara lugara/hepsi bu/kaçacam buradan birazdan!…” bulutsuzluk özlemi
bu manifesto, temel yaşam-süreçlerinden/anlam-kaynaklarından birisi olarak seyahat‘i kutsamaya yönelik olarak kaleme alınmıştır. bunu yapabilmek için biraz kestirmeden gidiyor-olsam bile ulaştığım sonuç-önermesinin yeterince doyurucu olduğunu düşünüyorum. elbette benim zihnim için…
(bir) x-yıl sonra evrende var olmayacağım!
(iki) yaşamış-olduğum y-yılın artık bir değeri yoktur zamanda!
(üç) yaşamdan ölüme doğru önlenemez-yolculuğumun anlamlaştırılması gerekir!
(dört) anımsanan, önemsenen, anlatılan ve mutlulukla-geçirilen zaman-anlarımın diğer/sıradan anlarıma üstünlüğü tartışılmaz!
(beş) yaşamımın ve sahip-olduklarımın herhangi-bir-anda yok-olma olasılığı, geçen her saniye “bir”e yaklaşmaktadır!
bu önermelerin doğruluğu üzerine inşa edilebilecek olan pekçok farklı olgu/olay bulunmaktadır elbette. bense manifestonun başında andığım gibi bunlardan seyahati seçiyorum kendime.
seyahat:
(altı) diğer yaşamsal-süreçlerime kıyasla kendisi-üzerinden okumalara, gözlemlemelere, yazmalara, kaydetmelere, keşfetmelere ve tanımalara daha çok (nicelik) ve daha derin (nitelik) olanak sağlar!
(yedi) bir yandan aylaklığın (özgür-serseriliğin) diğer yandan bireysel deneme-yanılma yöntemiyle insanın, kültürün, tarihin, coğrafyanın ve sanatın yaşanması ve keşfedilmesi üzerinden diğer yaşamsal süreçlerime kıyasla daha çok bilgi, deneyim ve haz sağlar!
(sekiz) içinde yaşadığım sistemin, mekanın, deneyim-setinin ve sıkıcı/monoton/rutin-olanın dışına çıkmamı ve salt-bu-yolla bilgi, deneyim ve haz düzeylerimi yükseltmeyi sağlar!
(sonuç) zamanın t noktasında alışılmışın-dışına göç-eden bir seyyah tanımıştım. kulağıma fısıldadığını şöyle tercüme-edebilirim bugün sana: “benim için on-yıl-kesintisiz-seyahat, senin ve milyarlarca aynının nefes aldığı elli-yıl-süreç ile karşılaştırıldığında çok daha değerlidir!”
***
Semih gibi insanları tanıdıkça, yazdıklarını okudukça, oturduğum yerden kalkmayı ve yeni bir yer görebilme heyecanını taşımaya devam edeceğime inancım artarak devam ediyor.
Dünyada yaşayan ve kendi mahallesinden çıkmayan insanların varlığını öğrendikçe, denizin adlandırdığı şehirlerde denizi görmeyen insanların varlığını düşündükçe, nüfus kağıdında yazan memleketini bir kez dahi görmemiş insanları duydukça onca şehri iyi ki gezmişim demeye devam edeceğim.