İnsanlık tarihi kadar köklü bir geçmişe sahip olan şarap, dünyanın birçok noktasında insan yaşamını tamamlayan parçalardan biri olmuş her zaman. Eğlencenin, keyifli anların, gülümsemenin, mutluluğun olduğu kadar hüzünlü ve üzücü anlara da eşlik etmiş şarap kadehi. Yemyeşil uzanan üzüm bağlarından toplanan üzümün, en özel anlarımızda kadehimize dolan şaraba dönüşmesinde bir hayli uzun bir yolculuk var.
Ülkemizin en büyük şarap üreticileri arasında yer alan Pamukkale Şarapları‘nın Denizli’nin Güney ilçesinde bulunan bağları; şarabın bu uzun yolculuğunu tanımak için keyifli bir fırsat oldu benim için. Bugüne kadar basit birkaç terim dışında şarapla çok da yakın ilişkisi olmayan biri için oldukça verimli geçen bağ ziyareti, bağ bozumu geleneğine tanık olmak ve Pamukkale Şarapları’nın bölge için ne kadar büyük önem taşıdığını anlamamı sağladı.
Pamukkale Şarapları
Kuruluşu 1962 yılına uzanan Pamukkale Şarapları, Denizli’nin Güney ilçesinde Fevzi Tokat tarafından yıllık 100 bin litre kapasite ile faaliyete geçmiş. Aile şirketi olan Pamukkale Şarapçılık, kurulduğu dönemde ürettiği şarabı fıçılarla toptan satarken, 1972 yılında Tokat kardeşlerden Yasin Tokat’ın şirketin üretim ve yönetim sorumluluğunu almasıyla birlikte atılım yapmış.
Atılım döneminde yıllık 3,5 milyon litre kav kapasiteli bir tesisle kendini geliştiren şirket, günümüzde 5 milyon litreye ulaşan üretimini Almanya ve Fransa gibi ülkeler başta olmak üzere Avrupa Birliği ülkelerine ihraç ediyor.
Güney Bağları, Denizli
Denizli, yüzölçümü açısından Ege Bölgesi‘nin en büyük şehirlerinden biri. Her biri karakteristik özelliklere sahip olan Denizli ilçeleri, farklı gelir modelleri ile ülkemizin gelişimine ve üretimine katkıda bulunuyor.
Denizli’nin Uşak ile sınırında bulunan Güney ilçesi, deniz seviyesinden 850 metre yükseklikte. Platoda kurulu olan ilçe, killi-tınlı, kireç taşlı ve çakıllı toprağıyla şaraplık üzüm yetiştirmek için ülkemizde en uygun alanlardan birine sahip.
Pamukkale Şarapları’nın efsane şaraplarına hayat veren, Türkiye ve dünyanın birçok noktasında farklı anlara tanık olan bu şarabın üzümlerinin yetiştiği ortamda bulunmak tarifi çok da mümkün olmayan bir his.
Kurulu olduğu ilçe başta olmak üzere, çevre bölgelere de hayat veren bir hikayeye sahip Pamukkale Şarapları. Kaliteli şarap için kaliteli ve sağlıklı bir üzüm olması zorunluluğundan hareketle, bölgedeki üreticiye ücretsiz bağ çubuğu dağıtan, onların üretiminin her anında yanlarında olan şirket, bu zahmetli sürecin meyvelerini toplamayı başarıyor.
Üzümün çeşidi ve özelliklerine göre Tekirdağ’dan Diyarbakır’a kadar olan geniş bir alandan üzüm alan ve işleyen Pamukkale Şarapçılık, toplanan üzümlerin en kısa sürede en sağlıklı biçimde şaraphaneye ulaşması konusunda da büyük çaba gösteriyor.
Pamukkale Şarapçılık’ın tesislerinin bulunduğu Güney ilçesi ve çevresi MÖ 2. ve 3. yüzyıllarda şarap üretimi ile dünyaca tanınan bir yerdi. Güney ve Çal’da üretilen şarap, Büyük Menderes Nehri üzerindeki sallar aracılığıyla Roma Devleti’ne kadar ulaştırılıyordu. Bölgede gerçekleştirilen arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan şarap küpleri ve mahzenleri Roma ile bölge arasındaki ticareti doğruluyor.
Tarih boyunca bu kadar önemli bir şarap üretim merkezi olan Güney, günümüzde Pamukkale Şarapçılık’ın üreticilerle gerçekleştirdiği çalışmalarla tarihteki önemini yeniden kazanma yolunda büyük başarı elde etmiş durumda.
Kalecik Karası, Öküzgözü, Boğazkere, Narince, Cabernet Sauvignon, Shiraz, Merlot, Chardonnay, Sauvignon Blanc gibi üzüm çeşitleri Güney ve çevresindeki bağlarda üretiliyor.
Üretici çiftçilerin bağlarının yanında Pamukkale Şarapçılık’ın kurduğu bağ tesisleri, üretimin yapıldığı tesisle oldukça yakın. Dalından taze taze toplanan üzümün getirildiği tesislerde bekletmeden başlayan üretimin sonucu, şahane lezzetler ortaya çıkıyor.
Güney’de Bağ Bozumu
En kaliteli şarabı tüketiciye en uygun fiyatla sunmayı ilke edinen Pamukkale Şarapçılık’ın bu hedefi, ülkemizdeki birçok insanın bütçesini sarsmadan keyifli şarap tatmasını sağlıyor. ‘Üretildiği üzümün özelliklerini en iyi şekilde şaraba aktarma sanatı’ olarak tarif edilen şarapçılık, Pamukkale Şarapçılık’ın en dikkat ettiği konulardan.
Günümüzde yıllık 5 milyon litre üretim kapasitesine ulaşan tesislerini modern teknolojik imkanlarla donatan şirket, işine gösterdiği özeni belli ediyor. 2016 yılının ilk hasatını yapmak üzere gittiğimiz Güney Pamukkale Şarapları Bağları, rüyayı andıran bir sahne gibiydi. Yemyeşil üzüm bağları arasında, olgunlaşan üzümler ve doğanın huzur dolu sesi hepimizi etkilemeyi başardı.
Şarap Üretim Süreci
Bağ bozumu etkinliğinde konuklarını en iyi şekilde ağırlamaya çalışan Selda Tokat, hem şarap üretim sürecini hem de şarap çeşitlerine ait hap bilgiler vererek tüm soruları yanıtladı. Bağ bozumu sürecini de yine Selda Hanım’dan dinledik.
Ağustos ayının ortalarından ekim ayının ortalarına kadar devam eden bağ bozumu, üretilecek şarabın türü ve üzümün cinsine göre şekilleniyor. Üzümlerin toplanma zamanı aynı zamanda şarabın kalitesi için de belirleyici. Bu yüzden firma, bütün bir yıl takip ettiği bağ ve üretici dışında hiçbir yerden üzüm almıyor.
Bağ bozumu vakti toplanan üzümler Güney’deki tesise götürülüyor. Şeker-asit seviyesi kontrolü yapıldıktan sonra şıra çıkarabilmek için sap ve salkımlarından ayrılıyor. Burada en çok dikkat edilen noktalardan biri üzüm çekirdeğine zarar vermemek. Çıkarılan şıranın maya ilavesiyle başlayan fermantasyon süreci, üzümden gelen şeker istenilen seviyeye düşürülene kadar devam ediyor. Bu süreç 10-30 gün arasında değişiyor.
Fermantasyon sürecinde dibe çöken maya ve tortulardan ayrılan şarap, eskitme sürecine tabi tutuluyor. Yıllanma sürecinde tat, koku ve renk dokusu değişen ve gelişen şarap, bu süreç boyunca tadılarak gözleniyor. Bekleme süresi sona eren şaraplar şişelenerek son tüketiciye ulaşmaya hazır hale getiriliyor.
Keşfetsek Omcası
Üzüm üretiminin yapıldığı asma köküne omca deniyor. Pamukkale Şarapları’nın 2016 yılının bağ bozumuna katılmamız şerefine ismimizin yazdığı tahtaları seçtiğimiz omcaya asarak anı ölümsüzleştiriyoruz.
Her omca sırasının başında bir adet gül dikili. Gül hastalıklara en dayanıksız bitki olduğundan bağa gelebilecek herhangi bir hastalığı en iyi tespit edilebilecek şey güle bakmakmış. Gülde bozulma başlarsa bağda oluşabilecek hastalığa hemen müdahale edilerek önlem alınıyor.
Dört bir yanımızdaki asmaların içerisinde keyif ve huzurla güneşi batırırken; kuzu çevirme, nefis sebze, peynir ve şarap çeşitleriyle gülümsüyoruz olabildiğince. İnanan insanların verdiği emeğin bir bölgeyi nasıl değiştirdiğine tanık olmak, bu dönüşümü bizzat yaşamak, bundan sonraki süreçte bir damla şarabı bile ziyan etmeme sözünü verdiriyor bana. Ülkemizde güzel şeyler oluyor diyorum bir kez daha.