Tarihte ilk defa Pergamon adıyla M.Ö 399 yılında duyulan Bergama birçok farklı kültürün ortaklaşa yarattığı medeniyetin izlerini taşıyor.
Farklı kültürlerin bıraktığı ve topraklarımızda bir adım kadar yanımızda olan bu yapıları görebilmek adına Bergama’dayız bir kez daha. Bir kez okul gezisiyle geldikten yıllar yıllar sonra önce üniversiteden sınıf arkadaşlarımı daha sonra da ailemi bu güzellikleri görebilmek adına Bergama’ya taşıyorum.
Dünyanın ilk psikoterapi merkezi olan ve su sesiyle, telkin yoluyla tedavi yapılan Asklepion Sağlık Merkezi’ni gördükten sonra Bergama’nın tarih boyunca merkezi olan Akropol’e gidiyoruz.
Akropol yani Bergama’nın merkezi, bilinen en eski döneminde soylu sınıfı Yunan ve Persler; halkı ise Hitit, Frig ve Lidya kökenli Anadolu eski halk topluluklarından oluşan büyük bir medeniyet merkeziymiş.
Helenistik Medeniyet Eserleri
M.Ö 334’de Büyük İskender’in Persleri bölgede yapılan bir savaşta yenilgiye uğratmasıyla beraber Bergama ve yakın çevresi Büyük İskender egemenliğinde yeni bir kültür çağının etkisi altına girmiş. M.Ö 300 ile M.Ö 30 yılları arasında yaşanan bu üstün kültür çağı yakınlarda verilen onca harika eserle birlikte “Helenistik Medeniyet” olarak anılmış.
Bugün dünyanın en dik antik tiyatrosu olarak bilinen ve Bergama Akropolü’nde bulunan tiyatro Helenistik Medeniyeti’nin en önemli yapılarından biri olarak turistleri çekiyor kendine.
Bergama’nın Yönetim Merkezi Akropol
Büyük İskender’in ölümünden sonra M.Ö 301 yılından itibaren eski bir Makedonyalı general olan Lysimakhos, Bergama’nın da içinde bulunduğu Mysia Bölgesi’nde hükümdarlığını ilan etmiş. Büyük Bergama Krallığı adı verilen bu medeniyetin başkenti Bergama kenti, kentin de merkezi Akropol Tepesi olmuş.
Tıpkı günümüz Yunanistan’ının başkenti Atina’daki Akropol gibi bir Akropol’e sahip olan Bergama’da bu varlığın bilinmesi ve başkalarına dillendirilmesi oldukça önemli.
Yunanistan gibi küçük bir devlet sadece Akropol’den yılda milyonlarca Euro kazanç sağlarken bizler elimizdekilerin kıymetini bilmiyoruz.
Asya’nın En Ünlü Kenti Bergama
Bergama Krallığı Dönemi’nde Bergama kralları, savaştıkları düşmanlarına karşı, güçlü bir askeri güce sahip olan Romalılarla müttefiklik yolunu seçmişler ve askeri alanda büyük başarılara imza atmışlar. Krallık Dönemi’nde Bergama’da ve özellikle Akropol’de birçok yapı inşa edilmiş, Bergama; mimarlık, heykeltıraşlık, resim sanatları ve tıp alanlarında Asya’nın en ünlü kenti olmuş.
Krallık Dönemi’nde Akropol’de inşa edilmiş yapılardan en önemlileri arasında bugün Almanya’da, Berlin’de Bergama Müzesi’nde sergilenen ve Bergama’dan parça parça kaçırılan Zeus Sunağı (Büyük Sunak), Dionysos Tapınakları, Hera Tapınağı, saraylar sayılabilir. Bunların temsili görüntülerini ve planlarını görebilmek mümkün ne yazık ki günümüzde. Görkemli Zeus Sunağı ise Berlin’de.
Dünyanın En Büyük Kütüphanesi
Akropol’de o dönem yapılmış bir diğer önemli yapı da dönemin en büyük kütüphanesi olan Kraliyet Kütüphanesi. II. Eumenes tarafından inşa edilen kütüphane Athena Kutsal Alanı’nın hemen bitişiğinde, 200 bin tomar kitaptan oluşmaktaymış. Mısırlıların ihracını yasakladıkları papirüs kağıdı olmayınca, Bergamalılar kitapların yazılabilmesi için “parşömen” adı verilen yeni bir kağıt imal etmişler. “M.Ö 41-40’da Doğu’nun Romalı hakimi Antonius’un Pergamon Kütüphanesi’ni, keyfi bir davranışla, Kraliçe Kleopatra’ya hediye etmiş. Böylece güzelim kütüphane Bergama’dan uçmuş, gitmiş.
Yine aynı dönemde birçok heykelle süslenen kent, heykelcilik alanında üstün yetenekli heykeltıraşların buluşma ve eğitim noktası haline gelmiş.
Roma Hayranı Kral
Krallık Dönemi’nin son kralı III. Attalos döneminde Bergama, büyük zorluklar yaşamaya başlamış. III. Attalos, “Romalılara olan hayranlığı ve yakınlığı nedeniyle, varisi de olmadığından hazinesini ve mallarını Roma senatosuna bırakmış. Fakat bu mirasın devralınması hiç de kolay olmamış, II. Eumenes’in evlilik dışı oğlunun taht üzerinde hak iddia etmesi nedeniyle etrafına topladığı insanlarla direnmesi, Romalıları 3 yıl uğraştırmış. Sonuçta, Romalılar bu kişiyi yakalayarak esir alınca Bergama Roma’nın Asya Eyaleti’nin başkenti olmuş. Romalıların ilk işi, Anadolu’daki büyük kentlere yollar yaparak, bu kentleri birbirine bağlamak olmuş.
Romalılar döneminde iyice nüfusu artan kent ovaya ve geniş düzlüklere doğru genişleyerek önemini sürdürmüş. Romalıların tarih sahnesinden silinmesiyle beraber Bergama eski günlerine bir daha dönememiş.
Akropol’e Doğru
Bergama Belediyesi’nin 2000’li yılların başında hazırlattığı kitapçıktan Bergama’nın tarihi perspektifine detaylı bir giriş yaparak Bergama Kent Meydanı’na ulaşıyoruz. Meydandan Akropol’e yaklaştığımızda karşımıza Kızıl Avlu olarak anılan ve Hıristiyanlarca önemli bir dini merkez olarak bahsi geçen Serapis Tapınağı’na bakarken; tapınakta süren restorasyon çalışmalarına rağmen turistlerin uğrak noktası olmayı sürdürüyor tapınak.
Zamanın darlığından dolayı Akropol’e doğru hızla ilerlerken turist otobüslerinin çıkamadığı o dik yokuşa geliyoruz. Bu noktadan itibaren otobüsler Akropol’e çıkan teleferiğin iniş noktasında turistleri bırakarak bekliyorlar. Arabayla gelenler ise teleferiğe binmemeyi tercih edebilerek dik yokuşu aşarak tepenin etrafını döne döne Yortanlı Barajı ve Bergama manzarasına doyarak tepeye ulaşabiliyor.
Akropol yazılı kahverengi tabela ile geldiğimizi anladığımız mistik kent yüzlerce turistin hediyelik eşya stantlarına baktığı ve Açıkhava müzesine girmek üzere sıraya girdiği müze kapısına kadar iğne atsak yere düşmeyecek vaziyette.
Çevremize dikkatli baktığımızda Türkler olarak oldukça azınlıkta kaldığımızı farkederek bir kez daha üzülüyoruz. Bergama ile ilgili defalarca söylediğim, bu önemli kenti yabancıların bizlerden çok daha iyi bildiği oluyor bir kez daha.
Tüm stantlar el ele vermişçesine Yunanca müzikler çalarak akıllarınca şirinlik yapıyorlar.
***
Müze kartlarımızla elektronik gişelerden geçerek adım attığımız ören yeri tüm ihtişamı ile bizleri kucaklarken dünyada tarihi değiştiren birçok ilkin yaşandığı bu coğrafyada olmak bir kez daha huzur veriyor bana.
Tapınağa, antik tiyatroya, sütunlara müthiş havanın hissettirdiği o tarif edilmez duygularla doyamadan bir kez daha bakıyorum…