Dünya yüzyıllardır dönüşüyor. Hayatın her alanında, her dakika dönüşüm devam ediyor. Son dönemde daha çok ‘kentsel dönüşüm’ kalıbıyla göz önünde olan dönüşüm, doğru ellerde ve yerlerde hayat bulduğunda ortaya imrenilerek bakılan eserler çıkıyor. İzmir’in en güzel köylerinden Şirince, doğru ellerin dokunduğu, dönüşümün örnek gösterildiği yerlerden.
Maya takvimine göre 21 Aralık 2012 tarihinde yaşanacak kıyamette Fransa’nın güneyindeki Bugarach köyü ile dünyada etkilenmeyecek iki yerden biri olan Şirince, daracık taş sokakları, şarap tadım atölyeleri, etkileyici ahşap yapıları, zeytin ve incir ağaçları ile İzmir’in dünyaca ünlü tanınmış turistik merkezlerinden biri. Özellikle günübirlik turistlerin rotasında olan köyü her yıl yerli ve yabancı binlerce kişi ziyaret ediyor. Bu ilgide köyün zengin altyapısının yanında Şirince’nin Kuşadası, Efes Antik Kenti, Selçuk, İzmir güzergahında yer alıyor oluşu da etkili.
Kimilerinin yıllar geçtikçe dokusu ve kimliği bozuluyor diyerek eleştirdiği Şirince’yi tanımak ve hissedebilmek için köyün biraz yukarısına çıkmak gerekiyor. Zira yürüyerek biraz yorucu olan bu yolculuk Şirince’de bambaşka bir dünya ile karşılaşmak için fazlasıyla değer.
Şirince’den fazlası
Şirince’nin en üst noktasında, deniz seviyesinden 450 metre yüksekte, 20 dönümden daha büyük bir araziye yayılan Nişanyan Evleri, birçoğunun aklındaki Şirince’yi bir anda yerle bir eden bir görüntüye sahip. Köyün dar sokaklarında iki tur atıp, bir gözleme yiyip, birkaç çeşit meyveli şarabı tadıp dönmekten daha fazlası için Nişanyan Evleri’ni görmek gerekiyor.
Şirince’nin mimarisi, doğası, kültürü ve dönüşümünün öncüsü Nişanyan, köye gelen binlerce ziyaretçinin hala bilmediği, görmediği, adını duymadığı saklı bir güzellik. Arkasında yatan onca mücadele, çaba ve emeğin izlerini her adımında hissettiren bu alana bir köşesinden kıvrılınca Şirince’nin bilinmeyen kapıları açılıyor ardına kadar.
Masalsı bir köyün içerisinde attığı her adımda şaşıran, kendine uygun bir köşe arayan bir yabancı gibi hayranlıkla dolaştığım Nişanyan Evleri, sunduğu misafirperverliğin yanında yıllardır özlemini duyduğunuz, belki de çoktan unuttuğunuz o sofra sohbetlerini de hatırlatıyor uzun ve keyifli gecelerde.
Günümüzden 35 yıl kadar önce, henüz üniversite öğrencisiyken Şirince’ye yerleşen Müjde Tönbekici, köyün güzelliğine, konumuna ve açık yürekli ahalisine vurulmuştum diye anlatıyor. O dönem kimsenin bilmediği bu güzel köyü ‘Cennetimi bulmuştum’ sözleriyle tarif ederken ona hak vermemek mümkün değil. Müjde Hanım (eski) eşi Sevan Nişanyan ile Türkiye’de butik otellerin en önemli basılı kaynağı sayılan Küçük Oteller kitabının da ortak yazarı.
Hodri Meydan Kulesi
Önceleri 19. yüzyıldan kalma eski usul 3 köy evini tamir ederek konaklamaya uygun hale getiren çift, sırasıyla beş odalı bir köşk ve İlyastepe adını verdikleri taş evlerden oluşan minik bir mezrayı oluşturarak bugün Nişanyan Evleri olarak anılan bu komplekse can vermiş. Mezrada tıpkı masallardaki gibi bir kule de yer alıyor. 12 metre uzunluğundaki kulenin adı Hodri Meydan. Otelden ziyade bir yaşam deneyimi sunan Nişanyan Evleri, ülkemizde sıkça tartışmalara konu olan imar mevzuatı ile SİT uygulamalarının en canlı tanığı. Yıkılmakta olan evlerin ayağa kaldırılması süreci bir hayli sancılı geçmiş. Bugün herkesin imrenerek baktığı eşsiz yapılar topluluğu nedeniyle Sevan Nişanyan cezaevinde.
Yüzlerce servi ağacının çevrelediği, yollarına Arnavut kaldırımı döşenen, köy çeşmesinin üzerinde maniler yazılı olan Nişanyan Evleri, yatılı misafirlerinin yanında günübirlik ziyaretçileri de ağırlıyor. Yemek atölyesi başta olmak üzere farklı deneyimlerin sunulduğu atölyeleri, köy manzaralı restoranı, temiz havasıyla mutluluğu katlayan atmosferi bir mekana yıllarını veren insanların hikayesine bir köşesinden tanık olmak için deneyimlenmeli.
Bir zamanlar yenilenmek, canlanmak anlamıyla kullanılan ‘dönüşüm’ kelimesinin giderek tüketime evrildiği şu günlerde tüketmeden, türetenlerle bulundukları yerlere hayat verenlerle karşılaşmak çok zor.
Şirince bir gözlemeden, birkaç saatlik yürüyüşten, meyveli şaraptan, bir hediyelik eşyadan çok daha fazla aslında. Çok daha fazlası için köyün dar sokaklarından biraz yukarılara çıkarak manzarayı izleyin, Nişanyan Evleri’nde soluklanıp, 5-10 yıl geriye gitmeyi deneyin. Dönüşümü, yenilenmeyi hayal edin.
Bu yazı ‘Magazin Era’ İlkbahar 2017 sayısında yayımlanmıştır.
Sevgili Buğra,
bir solukta okudum içten yazını. Hem mutlu oldum, hem duygulandım. 30 kusür senede kendi cennetimizi yarattık. Paylaşabildiğim oranda mutlu oluyorum. Hele bugünlerde mor salkımlarımız öbek öbek duvarların üstünden fışkırıyorlar, geceleri de mis gibi kokuyorlar. Özellikle dolunay gecelerinde, keşke daha fazla insan bunu tadını çıkarabilse diyorum. Herkese hafta içi Şirince’ye gelmelerini tavsiye ederim, ancak tenha iken köy huzurunu yaşamak mümkün.
Ayrıca müthiş fotoğraflar için de teşekkür etmek istiyorum.
O cennete tanık olmak, sizin tatlı ve her saniyesinde hayatı sorgulatan, bir şeyler öğreten, doyum olmayan sohbetinizi deneyimlemek çok tarifi olmayan bir duygu. Dilerim daha sık görüşür, hala unutamadığım o şömine yanı sohbetini tekrar etme şansı yakalarız.
Ben ilk ziyaretimden sonra burayı fazla turistik bulmuş ve sevmemiştim. Sevmek için önyargıyı kırıp biraz daha derinlemesine keşfetmek gerekmiş anlaşılan. Eline sağlık bu güzel yazı için.