Türkiye’nin doğu komşusu İran, köklü medeniyeti ile gezginlere kapılarını açarken; ülkeyi ziyaret edenler önyargılarından kurtuluyor.
Milattan önce 4 binli yıllara uzanan tarihi ile dünyadaki en eski sürekli uygarlıklara ev sahipliği yapan İran, Türkiye için her dönem bir bilinmez ve sır kapısı oldu. Bölgesel konumu ile jeostratejik bir güç olan İran, 1979 İslam Devrimi sonrasında uluslararası ambargolar nedeniyle kendi kabuğuna çekilmek zorunda kaldı. Bu çekilme ile birlikte uluslararası camiadan git gide uzaklaşan İran, gezginler için de keşfi heyecan yaratan gizemli bir ülke haline geldi.
Uzun zamandır planladığım beş günlük İran seyahatimi yakın çevremin tüm önyargılı sözleri ve gitmemem yönündeki baskılarına rağmen gerçekleştirdim. “İran’da ne işin var?”, “Başka gezecek yer mi yok?”, “Orada adam kesiyorlar” gibi kötü esprilere maruz kaldığım seyahat sürecinde ambargolar nedeniyle uluslararası sistemde yok sayılan ülkede internet üzerinden otel rezervasyonu yaptırmayı başaramadım.
Ülke yumuşama döneminde
1979 İslam Devrimi ile geride bıraktığı Şah Dönemi sistemini tamamen değiştiren, resmi adı “İslam Cumhuriyeti” olan ülkede iki ayrı dünya görmek mümkün. Devrimin ardından alkolün tamamen yasaklandığı, gece hayatı ve eğlence ile Batı tipi müziğin bile engellendiği ülkede 1997 ile 2005 yılları arasında görev yapan Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi döneminde yasaklarda esnemeler başlamış.
Ancak bu esneklik 2005-2013 yıllarında üst üste iki dönem görev yapan Mahmud Ahmedinejad’la sekteye uğrasa da Batı ile ilişkileri başlatmaya kararlı olan Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ülkenin imajını düzeltmek için var gücüyle uğraşıyor.
İran’da gelir adaletsizliği yaygın
Yüksek enflasyon ve düşük alım gücü ile gelir dağılımı adaletsizliğinin yaşandığı İran’da halk zengin ve fakir olmak üzere iki ayrı kutupta yaşamını sürdürüyor. Devrim sonrası devrim muhafızları ile kontrol edilen ve özellikle kadınlara yönelik baskıcı tutum toplumun kendi kendine dönüşümü ile ortadan kalkmış.
Bugün estetik ameliyatların sosyal güvence kapsamında ücretsiz olduğu ülkede sokaklarda yürürken burnu bandaja sarılı kadın ve erkeklere rastlamak mümkün. Kadınların büyük bir çoğunluğunun makyaj ve kişisel bakıma olan düşkünlüğü ise gözlerden kaçmıyor.
Ekonomik olarak iki kutba ayrılan toplumda, kadınlarda da iki kutuplu bir yapı var. Muhafazakar kesim kara çarşafla sosyal yaşamda yer alırken, modern kadınlar kot pantolon, tunik ve saçlarının tamamını kapatmayan bir şalla kendini ifade ediyor. Özellikle iş yaşamında ve sokaklarda kadınları aktif olarak görmek mümkün.
Batılı ülkeler ve Türkiye’deki şehir efsanelerinin aksine İran’da abartılı baskıcı bir tutum ve yönetim yok. Kendi kültürünü dış dünyanın baskıları nedeniyle zorunlu da olsa muhafaza eden ülkede küreselleşmenin etkileri yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamış. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile İsrail büyükelçiliklerinin olmadığı, herhangi bir fast-food zincirinin girmediği ülkede kravat da kullanılmıyor.
İran’da Turizm Bakanlığı yok
Resmi bir Turizm Bakanlığı yapılanmasının olmadığı ülkede Turizm Örgütü adıyla kurulan örgüt sınırlı bir çerçevede çalışmalar yürütüyor. Türkiye ile İran arasında vize uygulaması olmaması iki ülkenin yakınlaşması için fırsat olarak görülse de önyargılar ve olumsuz propaganda Türklerin İran’a gitmesi önünde engel teşkil ediyor. 2013 yılı rakamlarına göre İran’ı ziyaret eden Türk sayısı 232 bin olurken, aynı yıl İran’dan Türkiye’ye 1 milyon 200 bin civarında ziyaretçi gelmiş.
Dünyanın dördüncü büyük petrol rezervine sahip olan ülke ambargolar nedeniyle rafinerilerini geliştiremediğinden her yıl 10 milyar dolarlık benzin ithal etmek zorunda kalıyor. Bu nedenle ülkede benzin satışı karne ile yapılıyor. Aylık 60 litreye kadar olan alımlarda benzinin litresi 30 $/cent, o 60 litreyi aşan alımlarda ise benzinin litre fiyatı 55 $/cent’e yükseliyor. Benzin fiyatlarının ucuz olmasın nedeniyle ülkede mazot kullanımı çok sınırlıyken, LPG ise kullanılmıyor.
İran-Türkiye arasında ticaret hacmi artıyor
İran ile Türkiye arasında karşılıklı ticaret hacmi geçtiğimiz yıl itibariyle 20 milyar dolara ulaştı. İran’a uygulanan yaptırımlar nedeniyle ülke, Türk vatandaşları için büyük bir potansiyel barındırırken, oluşturulan serbest bölgelerde vergi istisnalı yatırım yapma imkanı tanınıyor. İran’da Türklere duyulan sempati yatırımcılar için avantaj sağlıyor.
Bu yazı 10 Ekim 2014 tarihinde Gözlem gazetesinde yayımlanmıştır.
Yazılarınızın hepsini okudum.ne kadar güzel yazmışsınız teşekkür ederim.
Yazılarınızda bulamadığım veya benim gözümden kaçan bir şeyi soracaktım.
Yaklaşık iranda kaç gün kaldınız hangi şehirleri gezdiniz ve bunların hepsi uçak biletleri dahil ne kadara mal oldu?
Cevabınız için şimdiden teşekkür ederim.
Selam,
Öncelikle güzel yorumun için teşekkürler. İran’da yalnızca 4 gün kaldım. 4 günün tamamı Tahran’daydı. Uçak biletini 350 TL (gidiş dönüş) olarak almıştım. Otele biraz fazla para verdim ben. Normal şartlarda uçağı ve oteli ucuza getirirsen İran’da diğer maliyetler yok denecek kadar az. Petrol ucuz olduğu için taşımacılık ucuz. Yemekler zaten ekonomik.
Bir çırpıda nefes nefese okudum.. Okuduğum en iyi İran yazısıydı. İlham verici. Keşke diğer şehirlerini de gezip yazsanız. Biz de sizden kopya çeksek. Teşekkürler
Aylin Hanım Merhaba,
Diğer yazılarıma şu linklerden erişebilrisiniz…
https://kesfetsek.com/tahrana-yolculuk/
https://kesfetsek.com/plansiz-programsiz-tahran/
Bir İranlı Olarak Bu Güzel Yazınız İçin Size Teşekkür Ediyorum. Biz Şöyle Düşünüyorüz Ki Medeniyet Bizden Başlandı Ve Yinede Bizde Bitecek …
Sağolun .