Türk Kahvesi, 2013 yılında UNESCO’nun ‘Somut Olmayan Kültürel Miras’ listesine dahil oldu. Ülkemizin bu önemli geleneğinde, Türk kahvesi yanında getirilen su ile ikram edilir. Peki neden? Bu soruya farklı açılardan yaklaşabiliriz.
Kültürel açıdan bakacak olursak; Osmanlı zamanında eve misafir geldiğinde, hemen ev sahibi bir kahve ikramında bulunur, yanına da bir bardak su koyarmış.
Misafir eğer suyu kahveden önce içerse, karnının aç olduğu anlamına gelir, hemen sofra kurulurmuş. Eğer kahveyi önce içerse, karnının tok olduğu sadece muhabbet etmeye geldiği anlaşılırmış.
Yani misafir karnım aç demez, su ile ima edermiş; ev sahibi de “aç mısın tok musun” demez su ile halini sormuş olurmuş. Suyun kahvenin yanına koyulmasının bir diğer nedeni ise; padişahların yemeklerini tadan çeşnicibaşılar, her yemeğin zehirli olup olmadığını anlamak için tattıkları gibi, kahveyi de tadarlarmış.
Fakat kahvenin lezzetli olanı demir cezvede tek kişilik yapılanı olunca, padişaha 5 kişilik kahve değil tek kişilik kahve pişirilirmiş. Bu da güvenlik zafiyeti oluştururmuş. Bunun üzerine bir yöntem geliştirilmiş.
Bu yönteme göre, padişah kahveye parmağını bandırıp, kahvenin yanında gelen suya sokarmış. Kahvenin suyun içindeki dağılımına göre, zehirli olup olmadığını anlarmış.
Bir de bilimsel açıdan bakacak olursak; kahvenin içeriğinde yüksek yoğunlukta okzalat bulunuyor. Okzalat böbrek taşına sebep olabiliyor. Bu nedenle içilen su, okzalatın atılmasına yardımcı olur. Ayrıca, kahvede bulunan kafeinin diüretik özelliği bulunuyor. Vücuttaki suyun atılmasına sebep oluyor.
Suyun vücudumuz için ne kadar önemli olduğunu hepiniz duymuşsunuzdur. Kaybedilen bu suyu geri kazanmak için kahvenin yanında ikram edilen suyu içeriz. Duyusal özellikler açısında konuyu irdelersek, kahve içmeden önce içilen su ağızda nötral bir ortam oluşturur. Böylelikle içilen kahveden alınan tadın en yüksek seviyede olması amaçlanır.
Ne amaçla olursa olsun Türk kahvesinin yanında mutlaka su olsun, lokum olsun içenin de içirenin de kırk yıl hatırı olsun. Afiyetle.