Adı duyulmamış mistik ada Patmos

Kısa süreli dinlenmenin ardından saatler 16.00’yı gösterdiğinde Patmos Adası açıklarındaydık. 10’dan fazla körfezin iç içe geçtiği küçük bir kayalık ada olarak gözlerden kaçmayan bu kutsal topraklardayız.

Gemi isteyen herkese ekstra tur imkânı sağlıyor. Ancak sınırlı öğrenci bütçeleriyle geziye katılan bizler kendi imkânlarımızla keşfe çıkmaya çalışacağız.

Adaya ait büyük bir liman yok. Dolayısıyla büyük gemiler içerilere sokulamıyor. Gemimiz açıkta demirledikten sonra belirli sıraya sokularak gemiye yanaşan botlarla adaya doğru yöneldik. Yeşile hasret kalan bu adaya denizden şöyle bir baktık. Limanı çok güvenli bir körfez içinde yer aldığından 7–8 şiddetindeki bir fırtınada bile küçük çaplı gemiler için oldukça güvenliymiş. Kayalık ve beyaz binalar haricinde uzaktan gözle görünür ayırıcı veya dikkat çekici bir şey yoktu.

Ada merkezi Skala adını taşıyor. Tur rehberlerinden aldığımız bilgi ile otobüs duraklarına yöneldik. Amacımız adanın en yüksek noktasındaki manastıra ulaşmak. Patmos adasının önemi Hıristiyanlarca Efes’ten sonra görülmesi gereken Hac mekânlarından biri olmasından kaynaklanıyor.1088 yılında inşa edilen bu manastır ve İsa’nın 12 havarisinden biri olan St. John’un Patmos Dağı’nın yamaçlarında “apokalipsis” yani “kıyamet gününü” yazmış olması adaya turist çeken en önemli olgulardan.

Bizim gemimizde de Hac yolculuğuna çıkmış birçok Hıristiyan olduğunu sonradan farkediyoruz.

Patmos’ta nüfus yaklaşık 2500. Yıllardan beri genelde sabit ya da azalma eğilimindeymiş. İdari yönden 3’e ayrılmış. Merkez Skala olmak üzere, Orta Kora ve Kambos diğer yerleşkeler. Şebeke suyu sıkıntısı çekildiğinden tanker gemilerle Atina’dan su geliyormuş. Güllük Körfezi içinde Türkiye’ye oldukça yakın bir ada.

Şöyle bir çarşı girişinde dolandıktan sonra çarşı gezimizi sona bırakıp manastırda karar kıldık.

Setra markalı belediye otobüsü durağa yanaştı. Bizim gibi belediye otobüsü tercih eden çok turist varmış anlaşılan. 1 Avro 30 Sent verdiğimiz otobüsle kıvrıla kıvrıla muhteşem körfez görüntüsüyle adanın en yüksek noktasına çıktık. Bu noktadan adanın en doğusundaki liman ve adanın en batısını çevreleyen deniz görülebiliyordu.

Güvenlik önlemlerinin son derece yüksek olduğunu anladık. Her yerde son model ciplerle dolaşan polisler çevredeki turistlere bakıyorlardı. Dar ve beyaza bulanmış taş bir yoldan yukarıya çıkmaya başladık. Söylentiye göre Yunanistan’ın en çok denizci çıkartan adasıymış burası. Yukarı çıkarken kahvehane tarzı bir mekâna rastladık. Kahvehanenin önünde tel bir kafesin içinde asılmış ahtapotlar sanırım servise hazır bir biçimde bekliyorlardı. Kahve sahibi ve bir arkadaşı ise gelen geçene aldırmadan tavla oynuyordu. Son derece lüks butikler ve binbir çeşit ikona benzeri hediyelik biblo satan dükkânlar ile tam bir turizm yokuşuydu burası.

Sokak kedileri de her yerden önümüze fırlayıveriyorlardı. Kedilerden birinin fotoğrafını çekmeye çalışırken bizim gemiden bir bayan müdahale etti: “Aman ne çekiyorsun bizim kedilerimiz daha güzel!”

Yüksek sesle konuşmanın, açık kıyafetlerle içeri girmenin yasak olduğu Meryem Manastırına gelmiştik. Büyüleyici fresklerle süslenmiş bu mekân adeta insana huzur veriyordu. Etrafta simsiyah kıyafetler içersinde dolaşan sakallı din adamları ise biraz ürkütücü gözüküyordu.

Ne zaman dikilmeye hazır bir mum görsem, o fırsatı kaçırmam. Manastır girişinde hazırlanmış mum demetinden bir mum alıp yakıverdim. Çevrede onlarca farklı ülkeden turistler, Yunan denizcileri ve din adamları vardı. Böyle küçük bir adanın bu kadar ilgi görmesi ancak tanıtımla olabilirdi. Ben bile tura katılmadan önce Patmos adasının ismini duymamıştım.

Ziyaretin kısası makbuldür diyerekten otobüs saatini kaçırmamak üzere bol bol fotoğraf çekerek geriye döndük. Otobüs ile tekrar Skala’ya dönüp bu kez kendimizi çarşıya attık. Geçmişten bugüne bende bir alışkanlık oluşmaya başlamıştı. Yurtdışı gezilerde ilk durağım neresiyse alacağım hediyelik eşyaların büyük çoğunluğunu oradan temin ederim. Genelde ilk heyecandan kaynaklanan bir durum bu. Patmos içinde geçerli. Yunanistan turunun ilk durağı olan bu ada rehberlerin “bu ada ucuz daha iyisini bulamazsınız” sözünün de olumlu etkisiyle bizim için tam bir alışveriş mekânı oldu.

2 Avro’ya uzo almak kolay bir şey olmasa gerek. Posta kartı koleksiyonuma yeni kartlar ve buzdolabı süslerime yeni eserler katmanında tam yeriydi. Ablam olayı abartıp ayakkabı bile aldı. Gerçi girdiğimiz ayakkabı dükkânında ki kadın o kadar tatlı ve iyi biriydi ki… Hem indirim yaptı hem de genel siyaset ve uluslararası ilişkiler açısından sohbet etti. Hollanda‘dan kalkıp bu adada dükkân açmış. Kışın tekrar ülkesine dönüyormuş. Turizm açısından Türklerin incelemesi gereken bir ada. Ciddi anlamda farklı çeşitte ürün satılıyor. İnsan her birinden almadan edemiyor.

Hava kararmaya başlarken, çarşı içinde son turlarımızı atıyoruz. İsmini ilk kez duyduğum ama beni oldukça hoş anılarla uğurlayan bu güzel adayı unutmam mümkün olmayacak.

Kıyıdan bizi gemimize döndürecek botlara binerek Patmos’u arkamızda bırakıyoruz.

Bu arada özel tura katılmayan bizlerin cebinde 50 Avro kalırken; onların sadece manastıra götürüldüğünü duyunca içimiz rahatladı. Biz bu manastır gezisini 2.60’a kapamıştık!

 

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You might also like