Yanıbaşımızdaki Yunanistan ile yakınlaşmamız önündeki en büyük engellerden biri olan vize belası şimdilik hususi pasaport sahiplerine getirilen vize muafiyetiyle biraz olsun nefes alır gibi oldu.
Vize kuyruklarında 3-5 günlüğüne alınabilen vizelerle işkence çeken Türk halkı yıllardır beklediği seyahat özgürlüğüne vize muafiyetiyle kavuştu.
Akıllarda canlandırılan seyahatlerin günler, haftalar önceden birtakım yasal prosedürler ile can sıkıcı bir hale geldiği akıl almaz silsile ortadan kalkınca insanlar aynı gün verdikleri spontane kararlarla kendilerini adalara atıveriyorlar.
Vizesiz seyahatin tadını çıkarmak üzere yola koyulduğumuz Sakız Adası, Çeşme’ye sadece 8 deniz mili uzaklığında, Yunan adaları arasında bize en yakın coğrafi noktalardan biri olarak fazlasıyla tanıdıktı.
Yunanistan coğrafyasında ilk adımı bastığım yer olarak benim için önemli bir anıya sahip olan adaya yıllar yıllar sonra bu kez adayı tanıyan biri olarak ailemi gezdirmek üzere gitmeye karar verdim.
Akıl alıcı ışıltıda parlayan gümrüksüz satış noktasına ulaştığımızda artık Türkiye’ye veda etme vaktinin geldiğini anlamıştık. Çeşme Limanı’nda bulunan gümrük noktası Ege sahillerinde yer alan birçok hudut noktamıza göre oldukça bakımlı, modern ve temiz görünüyor. Polis memurlarının rahat tavrı, sıcak ilişkisi de işin içine eklenince insan gurur duyuyor ülkesiyle…
Çeşme’deki seyahat acentelerinin kendi aralarında yaptıkları rekabet ile 2007 yılında sadece gidiş için 25 avro ödediğim adaya, gidiş dönüş 11 avroya bilet bulabiliyoruz. (Biz adadan döndüğümüzde gidiş dönüş yolculuk fiyatı 8 avroya kadar düştü…)
Gayet bakımlı ve bu sezon adaya gidişlerde kullanılmak üzere hizmete sokulan teknemiz daha önce birkaç ada arasında yaptığım yolculuklarda rastladığım tekneye benzeyen metal yığınlarını düşününce saray gibi geliyor adeta.
Bizle beraber Yunan işletmecilere ait bir tekne de kalkıyor Çeşme Limanı’ndan. Türklerin günübirlik Sakız turlarına ilgisinin ne denli büyük olduğunu görebilmek mümkün. Bir tur şirketiyle Ege’nin çeşitli il ve ilçelerinden bir otobüs dolusu Türk turist Sakız’ı keşfetmeye gidiyor. Turistlerin büyük çoğunluğu yeşil pasaportlarıyla vizesiz seyahat edebilmenin ayrıcalığını yaşıyorlar.
Denizde hareket etmeye başlayan teknemizden çok net bir biçimde görülen adanın merkezini gözetliyoruz. Çeşme’den ayrıldıktan 10-15 dakika sonra uluslararası karasularına adım atmış oluyoruz. Türk karasuları Yunan adaları yüzünden oldukça dar bir şeride sıkışmış durumda. Ege’nin maviliklerinden en çok yararlanan adaların sahibi Yunanistan oluyor kuşkusuz.
Güneşin vurduğu pencerelerden gelen yansımalarla karşılıyor bizi Sakız. Yunanların Xios (Hios) dediği, Osmanlı zamanında ise Hora olarak da anılan adaya Sakız dememizin en büyük sebebi adadaki çok sayıdaki Sakız ağacı varlığı.
Turizm açısından geri kalan adanın turizmden pay almamasının en büyük sebeplerinden biri Sakız yetiştiriciliği. Yüksek gelir getiren sakız bitkisi sebebiyle insanlar sakız ve sakız mamulleri üretimleriyle vakit geçirdiklerinden başka şeylere zaman ayırmamışlar yıllarca…
Yunanistan’ın ekonomik krizin etkilerini iyiden iyiye hissetmesiyle beraber artan sıcak para arayışları turizmi tekrar akıllara getirmiş. Ada Türk turistin gelmesi için can atıyor.
Dalga kıranlarla korumaya alınmış limana yavaşça girdikten sonra diğer adalardan görece daha iyi durumda olan gümrük binasına giriş yapıyoruz. Tüm Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi burada da AB ve diğer ülkelerin vatandaşlarının işlemleri ayrı ayrı bankolardan yürütülüyor. Bizler çok kalabalık bir Türk grubu olarak AB vatandaşı olmayan bankoya yüklenince diğer boş olan bankolarda bizlere hizmet için açılıyor.
Kalabalıkla beraber pasaport işlemlerinin halledilmesi için beklerken Türkçe hazırlanmış turizm broşürleri çekiyor dikkatimi. Yarım yamalak Türkçe ile hazırlanan broşürler Sakız’ın Türklere ve Türkiye’ye olan bakışının ne kadar değiştiğinin en büyük göstergelerinden biri.
2007 yılında ilk kez turist olarak geldiğim adada bir tane İngilizce turizm materyali yokken 2011’de Türkçe kitap ve broşürlere rastlamak gurur verici.
Sessiz sakin bir pazar gününde adayı yeniden keşfetmek için pasaportumuzun damgalanmasını beklemekten başka çaremiz yok…
Sakız’ı bir kez daha keşfetmeye çok az kaldı…